11 NUMARA

By fennayazar

1M 73.8K 160K

⌜17 NUMARA ADLI HİKAYE OKUNMADAN OKUNMAMASI ÖNERİLİR. BAĞLANTILIDIR VE 17 NUMARA ÜÇ KİTAPTAN OLUŞAN BİR SERİD... More

Bölüm 1: 17 Numara
Bölüm 2:Alâ Karademir
Bölüm 3:Katliam
Bölüm 4:Takip
Bölüm 5:Yakalandın
Bölüm 7:Sarsıntı
Bölüm 8:Düşman Taraf
Bölüm 9:Günahkar
Bölüm 10:Gerçek
Bölüm 11:17 Numara Vakası
Bölüm 12:Karar
Bölüm 13:İtiraf
Bölüm 14:Vicdan
Bölüm 15:Ardımda Bıraktığım İzler
Bölüm 16:Hayal Alemi
Bölüm 17:İçindeki Katil
Bölüm 18:Av
Bölüm 19:Avcı
Bölüm 20:Zihnimdeki Karmaşa
Bölüm 21:Yıkıntı
Bölüm 22:Zehir
Bölüm 23:Güven
Bölüm 24:Bedel
Bölüm 25:Kanıt
Bölüm 26:His
Bölüm 27:Açık Yaralar
Bölüm 28:Ölüm
Bölüm 29: Hak etti
Bölüm 30: Çatlak
Bölüm 31: Katil Çetesi
Bölüm 32: Mektup
Bölüm 33:Defne Karaca'ya
Bölüm 34: Zihnimdeki Açık
Bölüm 35: İlk Kayıp
Bölüm 36: Seçim
Bölüm 37: Sanrılar
Bölüm 38:Zihnimdeki Yalancı
Bölüm 39:Sırtımdaki Bıçak
Bölüm 40: Kırmızı
Bölüm 41: İhanetin Ölümcül Bedeli
Bölüm 42: Barış Atasoy
Bölüm 43: Çıkmaz Sokak
Bölüm 44: Camın Ardındakiler
Bölüm 45:FİNAL 1\2
FİNAL

Bölüm 6:Red

29.3K 2.1K 5K
By fennayazar

Bir insanı katil yapan şey zihninin derinliklerinde beslediği kin ve öfke olabilirdi. Katili katil yapan etrafında gelişen olayların onda bıraktığı etki olabilirdi. Dünyadaki milyonlarca insandan biri bile diğeriyle tamamen aynı duyguları hissedemezdi. Katil olmakta böyle bir şeydi. Benim gördüğüm ve etkilendiğim şeyden kimse aynı şekilde etkilenmeyecekti ve aynı şekilde karşılık vermeyecekti.

Şimdi karşımdaki adamlara baktığımda ya da onlar bana baktığında bir ayna misali katil görüyor olabilirdik. Hepimizin katil olmak için çok farklı sebepleri vardı elbet. Herkes için kendi sebebi haklı olandı. Ben onların sebeplerine baktığımda sadece uyarılmış olduklarını görebiliyordum. Asır tarafından uyarıldıkları için düşüncelerinin onun düşüncelerine göre şekillendiğini biliyordum. Bu onları gerçek anlamda katil yapmazdı belki de. Bu yüzden beni tam olarak anlayabileceklerine inanmıyordum. Onlar bana baktıkça ve sorgu tutan ifadeleri üzerimde gezindikçe bunu daha iyi anladım. Masumiyet duvarlarını öyle iyi çekmişlerdi ki beni anlamaları için onlara Asır gibi davranmalıydım. 

Anıl'ın umduğu gibi göründüğüm kadar masum olabilsem bu onlardan istediklerimi bana vermeleri için yeterli olmazdı. Çünkü ölen arkadaşları gibi akıl sağlığımın yerinde olmadığını düşündükleri için beni ciddiye almayacaklardı. Bunu düşüncelerimi ele geçiren karanlığın yaptırdığına inanacaklardı ve beni akıl hastanesine kapatmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklardı. 

Onların düşündüklerinin yanlış olduğunu kanıtlamam gerekiyordu. Bir sebebim olduğuna inandırmam gerekiyordu. Ama nasıl...

"Ürkek bakışlarda atmıyorsun, bu kadar ciddiyet bana bile fazla."diyerek elini savuran Koray gözlerini üzerimden çekerek koltuğa doğru ilerledi. Otururken bacak bacak üstüne atmayı ihmal etmedi ve sert bakışlarını üzerimde gezdirmeye ısrarla devam etti. Bakışlarıyla beni konuşturabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Abartılmış zekası bana sökmeyecekti.

"Korkmak için bir sebep göremiyorum."diye hayıflanarak bileklerimdeki iplerin tenimde bıraktığı acıdan biraz arınabilmek adına ellerimi hareket ettirdim. Hareket ettikçe kemiklerimin üzerine binen ağrıyla yüzümü ekşittiğimde Barış elini bana doğru uzattı. İplere dokunduğu an Ali onun omzundan tuttuğu gibi geri çekti.

"Sakın!"diye bir anda yükseldi."Neredeyse boğazımı kesecekti diyorum. Tipi masum ama kendisi şeytanın teki."

"Ayıp oluyor."Herkesten önce ona yanıt verdiğimde yine tüm gözler üzerimde toplanmıştı. Bense sadece Ali'nin gözlerine bakıyordum. Çünkü burada benden nefret ettiğine emin olduğum yegane kişi oydu. Beni resmen merdivenlerden yuvarlamasına rağmen cani olanın ben olduğumu savunuyordu.

"Sen bıçağı benim şah damarıma batırırken ayıp olmuyor ben can sağlığımız için önlem alırken mi sorun oluyor?"

Keskin bakışlarıyla tezat yaratan endişeli ses tonuna güldüğümde yüzüne yansıyan nefretten haz duydum. Gülüşüm sadece onu rahatsız etmemiş olacak ki diğerleri de bir yanıt beklercesine yüzüme dikkatle bakmaya başladılar. Rahatlamış hislerimi ve benliğimi bir kenara bırakırsak ortadaki ciddi meseleyi görebilirdik ama vücudumdaki ağrılar yüzünden ciddi kalamıyordum. Nefes bile almak zorken onlara ciddili yanıtlar vermek kolay değildi.

"Bıçağı çıkaran kim?"İmayla sorduğum soru karşısında Ali'nin ağzı yarım açıldı ama cevap veremedi. Nasıl tepki vereceklerini merak edercesine gözlerini çocukların üzerinde gezdirerek bana geri baktı."Kendimi bir deliden koruduğum için özür dilemeyeceğim."

"Özür dilemene gerek kalmadan işini..."dediğim an Barış'ın büyüyen gözleriyle karşı karşıya kaldım. Ah! Sinirlerime hakim olmam gerekiyordu. Ali ile laf dalaşına girerken körleşiyordum. İyi kız ol Alâ, iyi kız ol...

"Yani...Özür dilemene gerek yok. Sen de bir yerde haklısın."dediğimde kendi dilimi ısırmadan edemedim. Bunu yalandan söylemek bile bana acı vermişti. Lakin bazen acı veren durumlarda kalabilirdik...

Ali bana inanılmaz bir şey söylemişim gibi bakarken Anıl içine çektiği derin nefesle beraber,"Alâ, Ali'yi görmezden gelerek bize gerçeği anlatabilir misin?"diye sorduğunda kaşlarım itinayla havalandı. Göz ucuyla Ali'ye baktığımda ellerini beline yerleştirdiğini gördüm. O da bunun cevabını merak ettiği için susacaktı belli ki.

"Nereden başlama mı istersiniz?"diye sorarken Anıl'a gülümsedim."Elim kolum bağlıyken ve vücudumda tonlarca ağrı varken ne kadar mantıklı cevaplar verebilirim bilmiyorum ama denerim."

Koray oturduğu yerden kalkmadan elini şakağına doğru uzattı ve,"Burası kızarmış."diyerek işaret parmağını bacağıma doğru uzattı."Bacağının açıkta kalan kısmında bile kızarıklık var. Vücudunun geri kalan kısımlarında da olduğu çok belli. Ne oldu sana?"

"Ali beni öldürmeye çalıştı."diye homurdandığımda kendini savunmaya geçmeden lafın devamını getirdim."Merdivenlerden aşağı itti durup dururken. Oysa ki sadece konuşmaya çalışıyordum."

Yine herkesin sorgu dolu bakışları Ali'ye doğru dönerken sessizce güldüm. Bu onun şok olmuş bir halde bana bakmasına sebep oldu. Diğerleri görmediği sürece sıkıntı yoktu.

"Bana çekmediğim cezayı vereceğinden bahsetti!"diyerek kendini savunmaya geçti."İstemeden oldu. Onu öldürmeye çalışmıyordum."

"Öldürmeden önce herkes öyle der."diye mırıldandığımda Anıl sabrı tükenmiş gibi bir anda bana doğru döndü ve yaklaştı. Eğilerek ayağımdaki ipleri sökmeye başladığında içten içe teşekkür ettim. Tek istediğim şu koltuğa yatmaktı. Tabii bir de ağrı kesici olsa fena olmazdı. 

"Anıl çözme şunu, başımıza bela alıyorsun bunu yaparak."

"Halini görmüyor musun?"dedi ve göz ucuyla bana baktı Anıl."Onu neredeyse öldürüyormuşsun, göz göre göre acı çekmesine izin veremem. Zaten bu haldeyken dördümüzü birden indiremez."

Anıl tam bacaklarımı saran ipleri çözmüştü ki Ali'nin söylediği cümle onu kollarıma dolanan ipleri çözmekten uzak tuttu.

"Akıl hastanesinde tek başına bir düzine insanı öldürüp oradan kaçan ve bizi bulan biri dördümüzü indiremez... Sen de haklısın."

Yanağımın içini ısırırken endişeye yer açan duygularımın yüzüme yerleşmesini engellemeye çalıştım. Zihnimde uğuldayan yalan söylememle alakalı cümleleri duymazdan gelmek imkansızdı. Onları dinleyecektim.

"Hastanedeki masum insanları mı katlettin?"diye korku dolu ifadesini gizlemeden soran Anıl'a cevap veremeden Barış çenesine götürdüğü elini indirdi."Nasıl ya! Benim saatler önce tanıştığım kadın bu olamaz. Alâ söylesene, ben yapmadım desene!"

Barış'ın ani çıkışıyla bir an tereddüt etsem dahi kısa sürede kendimi toparladım. Kendimden gayet emin bir şekilde, "Ben masum kimseyi öldürmedim."dediğimde cümlemin altında koca bir sır yatıyordu.

"Sen yapmadıysan kim yaptı?"

Koray'ın sorusuna rahatça omuz silktim. "Emin değilim, her yer çok karanlıktı. Sadece yan odamdaki adamın benden ses çıkarmamamı istediğini hatırlıyorum. Odamdan çıktığımda katliam çoktan sona ermişti. Ben sadece kaçtım."

Koray bana başka soru sormadı ama gözlerinin ardında derin bir kuşku belirdi. İnanmamıştı ama dile getirmiyordu. Ya da emin olmak için bekliyordu.

"Neden burada olduğunu tek seferde söyler misin? Sonrasını konuşuruz. Önemli olan neden bizim peşimizde olduğun."

Omuzlarımı kaldırmaya çalıştım ama ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı. Yanıtım hazır olduğu için kasmama gerek dahi yoktu.

"Defne hastaneden çıkınca sizi bulmamı istemişti."dediğim an Barış ve Anıl birbirlerine baktılar. Koray'da onlara doğru baktığında bir tek Ali beni izliyordu.

"Na-nasıl yani?"diye kekeleyerek soran Anıl'a dudak büktüm."Sizlerin bana yardım edebileceğinizi söyledi."

Onlar bakışlarıyla birbirlerine duygularını aktarırken ben boynumu hareket ettirmeye çalışıyordum. Üzerine binen ağrıyı kendimce hafifletmeye, ya da ona alışmaya çalışırken Ali'den gelen nefret dolu bakışları görmezden geliyordum. Ona artık kendimi kanıtlayamazdım. Diğerleriyle düşman olduğunu düşünürsek çok da gerek yoktu.

"Ne konuda?"Gözlerini kısarak bana bakan Barış gayet ciddi bir tavırla sormuştu. Ses tonunda ciddiyetten başka bir şey yoktu.

"Almam gereken bir intikam var."

Anıl hemen ayaklandı ve kafasını iki yana defalarca kez sallarken kapıya doğru yürüdü."Hayır...Hayır asla olmaz. Bir intikama daha ömür çürütecek kalp yok ben de."

"Defne böyle bir şey söylemez, sen kimi kandırıyorsun?"diye çıkışan Koray'a nazikçe gülümsedim."O yüzden mi sizler hakkına her şeyi biliyorum? Defne hayatımı mahvetmeye kendine görev edinmiş üvey abimden kurtulmamı çok istiyordu. Bu yüzden sizin yardım edebileceğinizi söylemiş olmalı."

Gülmeye çalışırken vücudumu bir anlığına kasmış olmalıyım ki ağzımdan acı dolu bir inleme kaçtı. Hayır... Bu ağrıdan kurtulmak için hastaneye de gidemezdim. Umalım da iç kanama geçiriyor olmayayım...

"Defne böyle bir şey söylemezdi. İntikam ondan hayatını aldı. Doğru yolun bu olmadığını herkesten çok iyi biliyor."diyerek gözlerini yere diken Barış oldukça mutsuz görünüyordu.

"En iyisi bu işe burada son vermek."diyerek uzaktan konuştu Anıl."Bugün olmamış gibi davranalım. Alâ sen de bir daha karşımıza çıkmasan iyi edersin. Seni akıl hastanesine geri göndermek isterdim ama orada kendi iradesiyle tutulmayan arkadaşım intihar etti. Öfkene sahip çık, kendi yoluna bak."

Barış kafasını sallayarak bana doğru yaklaştı. Kollarımdaki ipi çözerken bana oldukça yaklaşmak zorunda kalmıştı. Onun nefes alış verişlerinden tut öfkesine kadar her şeyi hissedebiliyordum. Bana yakın durdukça kafamı çevirip yüzüne bakmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Nasıl bir ifadeye büründüğünü görmek istiyordum.

"İyi biri olduğunu sanmıştım."dediğinde sesine yansıyan hayal kırıklığı kalbimin üzerine bir yük misali bindi. Kafamı çevirdim ve yüzüne baktım. Benimle göz teması bile kurmamasına rağmen yüzümde dolanan utanç simgesi sıcaklığa mani olamadım. Ona söyleyecek doğru kelimeleri bulamazken bir anlık telaşa kapıldım. Onun hayal kırıklığı olmak istemiyordum. Beni sabah güneşin doğuşunu izlediği ve anlamlı sözler sarf eden kız olarak bilsin istiyordum. Aklında kötü biri olarak kalmak istemiyordum.

"Kötü değilim."diye sessizce yanıtladığımda ipi çözmüştü. İpi ellerinin arasına alırken kafasını bana doğru çevirdi. Göz göze geldiğimiz an duraksadı. Uzun bir süre gözlerime baktıktan sonra dudaklarını birbirine bastırırken gözlerini elindeki ipe doğru çevirdi.

"Olacaksın."dedikten sonra gözlerime baktı ve ona cevap vermemi dahi beklemeden geri çekildi. Benden uzaklaştığında ayağa kalkmak istedim ama yapamadım. Vücudumun belli noktalarına saplanan acı dolu ağrılarla ağlamaklı bir ses çıkardım. Gözlerimi acıyla yumduğumda nefes almanın artık iyice zorlaştığı evredeydim. Göğüs kısmımda bir şey batıyor gibiydi.

"Bekleyin, arabamda ağrı kesici olacaktı. Onu vereyim, ondan sonra gideriz."diyen Koray'ın sesini duydum ama bakamadım. Sandalyeden kalkmak, yatabileceğim bir yere geçmek istedim ama yapamadım.

"Ambulansı arayacağım, gelip alsınlar. Sonra da akıl hastanesine geri götürürler."

Ali'nin soğuk ve kin dolu sesi üzerine göz kapaklarımı araladım. Telefonu eline aldığını gördüğümde,"Yapma." dedim."Oraya bir daha dönemem. Beni asla bırakmazlar."

"İyileşirsen bırakırlar."

"Bırakmazlar anlamıyor musun!"diye aniden çıkıştım."Üvey Abim buna izin vermez! Beni hasta gibi göstermek için elinden ne geliyorsa yapar."

Barış,"Neden?"diye aniden sorduğunda Ali'ye yansıttığım öfke dolu bakışlarımdan arınarak ona doğru döndüm.

"Mirasın tamamı kendisine kalsın istiyor çünkü. Eğer akli dengem yerinde olmazsa tüm haklarım onun kontrolünde oluyor. Onun babasıyla annemin ortak şirketi vardı. Haklarımız eşit."

"Tek ayak üstünde kırk yalan atmanın sözlükteki karşılıği sen olmalısın."

"Yalan değil!" diye haykırdığımda hemen ardından acıyla kıvrandım. Çattığım kaşlarım ve yumduğum gözlerimle kafamı aşağı doğru eğdim. Sanki bu yaptığım acılarımı geçirecekmiş gibi kendimi kastım.

"Tamam, üstüne gitme daha fazla lan! Kes şu sesini, kızın halini görmüyor musun?" Barış, Ali'ye çıkıştığında kafamın arkasında baş gösteren sızıyla elimi oraya doğru uzattım. Gittikçe uyuşuyordum, hareket edemez bir hal alıyordum.

Elimi acıyı dindirebilecekmiş gibi götürdüğüm kısımda bir şişlik olmasını bekledim. Elime bulanan sıvıyla gözlerimi araladım. Biraz daha dokunduğumda şişliğin olduğu kısımda bir açıklık hissettim. Elimi çekerek parmaklarıma baktığımda kan gördüm. Kafamı yarmıştı it oğlu it!

"İlacı getirdim... Kan mı o?"

Kafamı kaldırdığımda elindeki ilaçla kalakalmış Koray'ı gördüm. Yüzünü ekşittiğinde diğerlerinin de dikkatini üzerime çekmişti. Anıl homurdanarak yaklaşırken Barış ondan önce davrandı.

"Kafanı mı çarptın?" diye sorarken elini başıma doğru götürdü. Kan akan yeri bulmaya çalıştığında ona tepki veremedim. Çok fazla kan yoktu, dokunmasam anlayamayacağım cinstendi.

Anıl başımda dikilirken,"Sen de mi belayı çeken cinstensin ya."dediğinde ona dudak büktüm. Bu sırada Barış kan akan yeri bulmuş olacak ki eli değdiği an yerimde kıpırdandım. Bu daha çok acı hissetmeme sebep olduğunda her şeye bir son vermek istedim. Gitmek, onlardan olabildiğince uzaklaşmak istedim. Kaldığım pansiyona geri dönebilirdim, orada dinlenebilirdim. Kendime geldiğimde ne yapacağımı düşünürdüm ama şimdi... Şimdi hiçbir b*k yapamazdım.

"Ben gideyim."diyerek ayağa kalkmaya çalıştığım an Barış üzerime doğru eğildi. Ona hafif şaşkın gözlerle bakarken bir şey söyleyeceğini sandım ama söylemedi. Bunun yerine bedenime uzandı ve beni kaldırdı. Kendimi onun kollarının arasında bulduğumda nefesimi tuttum. Öylece dibimdeki yüzüne bakarken kendimi hiç beklemediğim bir düşüncenin ortasında buldum.

"Kader'i çağıralım, önemli bir şeyi olmadığından emin oluruz."diyerek beni koltuğa doğru bıraktığında sızlanmamak için kendimi zor tuttum. Yaslanabilmem için yastığı arkama doğru götürdüğünde öne çıkamadım. Belimden tutarak yardım ettiğinde bir kez daha nefesimi tuttum. Her yaklaştığında olduğu gibi tuttum ve belirsiz, fark etmediğim bir zamanda bıraktım. Temas ettikçe midemde oluşan kıpırtılar beni şaşırtmayı bırak şoka uğratıyordu. Neydi bu...

"Kader'i bunun için mi çağıracağız?"diye hayıflanan Ali'ye herkes ters ters baktı. Ben bunu diğerlerine belli etmemeye çalışarak yaptım...

Koray çeşmeden doldurduğu suyu ve ilacı bana getirdiğinde Barış koltuğun ucuna oturmuştu. İkisine de tek tek teşekkür ederek ilaç ve suyu içtim. Bu sırada Anıl telefonla konuşmak için biraz uzaklaşmıştı.

"Merdivenlerden yuvarlayan sensin."diye mırıldanırken etrafa göz gezdirdi Koray."Dediği gibi Defne'nin arkadaşıysa en azından ölmediğinden emin olmalıyız."

"Yıllar geçti hala benim lafımı kâle almıyorsunuz. Size söyledim, bu kız başınızın belası olacak dedim. Bundan sonrası sizin kendi hatanız."diyerek kapıya doğru yönelen Ali bir anda durdu ve bana baktı."Eğer bir daha karşıma çıkarsan beni öldürmeni beklemem. Seni öldürürüm Alâ. Diğerlerinin aksine ben kendi hayatımı kurtarmak için birilerini öldürmekten çekinmiyorum."

Ali'ye cevap vermediğimde tam gidecekti ki Koray ayaklandı."Evi senden alacağım."

Ali hemen duraksadı ve yüzünü ekşitirken, "Ben de öylece verecek miyim?"diye dalgaya alır gibi sordu.

"Parası neyse vereceğim sen de satacaksın. Bu evin hatıraları her ne kadar kanlı olurlarsa olsunlar bizler için önemli. Yaşamıyor olsak bile senin yaşamana izin vermeyeceğiz."

"Benim içinde önemli, ne verirsen ver evi satmayacağım. İstediğinizde gelirsiniz ama ev ben de kalacak."

Barış yerinden kalkmadan ve onunla göz teması bile kurmadan,"Ben de gerektiğinde adam öldürebilirim. Özellikle bu adam zaten ölü biriyse. Sahte kimliğinle kimse seni aramaz."dediğinde yere bakıyordu.

"Sahte kimliğim bile sizden çok para eder. Sizin gözünüzde değersiz biri olabilirim ama yatırım dünyasında önemli biriyim. Beni öldürdüğün an o çıktığın hapishaneye geri tıkılırsın. Bu sefer cezanı hafifletecek bir Asır'da olmaz. Finlandiya planın için bu çok kötü olur."

"Bir önemi var mı sence?" derken ayaklandı Barış."Daha ne kadar kötü olabilir?"

"Evi benden almak istiyorsanız önce şu kızdan kurtulun. Sonra düşünürüm."diyerek gözlerini devirdi ve evden çıktı Ali. O gittikten sonra Anıl telefonunu kapatarak yanımıza geldi.

"Bir-iki saate gelirim dedi... O gelene kadar pizza yememiz yok mu?" diyerek herkesle tek tek göz teması kuran Anıl'ın dudaklarında munzur bir gülümseme vardı. Herkesin ciddiyeti o an kayboldu ve Koray,"Karışık olsun!" dedi.

Barış'da ona katıldığında tüm gözler bana döndü. Onlara öylece bakarken kendimi oldukça garip hissettim. Aklımda böyle bir sahne hiç olmamıştı. Benden nefret etmelerine ve inanmamalarına rağmen iyiliğimi istemeleri çok garipti. Her şeyi geçtim beklerken pizza söylemeleri ve her şeyi normalleştirmeleri çok daha garipti. Belki ben bunlara çok uzaktım, belki yıllarımı akıl hastanesinde geçirdiğim için nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyordum. Ben en son ne zaman normal olduğumu hatırlamıyordum. En son ne zaman pizza söylediğimi ve arkadaşlarımla olduğumu hatırlamıyordum.

Anıl tek gözünü kapatarak,"Sen de bir büyük boy pizzayı tek başına gömecek tip var."dediğinde onu onaylamamı bekliyor gibiydi.

"Bitiremezsen Anıl zevkle yardım eder."diyerek gülümseyen Barış'a gülümsedim."Yardım edeceksen olur."

Anıl'a sorarcasına baktığımda baş parmağını öne doğru uzattı."Zevkle."

Anıl pizzaları sipariş ederken Koray evde gezinmeye başladı. Barış gözlerini üzerime diktiğinde görmemiş gibi yaparak mutfağa doğru bakmaya başladım. Vücudumu pek hareket ettiremediğim için kaçamazdım ama en azından görmezden gelebilirdim.

"Defne'nin arkadaşın olduğuna inanmıyorum."dediğinde sessizliğimi korudum. Kendimi savunmaya geçmem demek cümlelerimin inandırıcılığını yitirmesi demekti. Yalan söyleyen insan daha çok savunma yapardı. Onların inanmalarına ihtiyacım yokmuş gibi davranmalıydım.

"Diyelim ki arkadaştınız."diye hayıflanarak konuştuğunda göz ucuyla ona baktım. Ellerini çenesine götürmüş düşünüyor gibi görünüyordu."Neden onun ölmesine izin verdin?"

"Bu elimde olan bir şey miydi? Öyle mi sanıyorsun?"

"Ben onun yanında olabilseydim ne olursa olsun bunu yapmasını engellerdim."

Gözlerimi devirirken burnumdan soludum. İnsanların geçip giden ve geri döndürülemeyecek şeyler hakkında üzülmesini, tahminler yürütmesini bir türlü anlayamıyordum. Bir şeyi değiştirebileceğine inanarak bunu yapmak saçmaydı.

Bir hikaye vardı, sonunda iki insan hayata veda ediyordu. Geride kalanlar her ne kadar üzülseler de bunun öngörülemez bir gerçek olduğunu kabullenmeliydiler. Belki Barış o gün, o çatıda olabilseydi evet, ölmezlerdi. Fakat bana benim yerimde olsaydı şunu yapardı gibisinden şeyler söylemesi sinir bozucuydu.

"Ama değildin, onlar bunu yaparken yalnızdılar. Yani birbirlerine akıl verecek kişilerde yine birbirleriydi. Mecburi son."

"Değiştirebilmeyi dilemek neden bu kadar zoruna gitti?"derken kaşlarını çattığında konuşamadım. Ne diyeceğimi, nasıl yanıt vereceğimi bilmiyordum.

"Sabah bana onca pozitif düşünceyi aşılayan sen değilmişsin gibi konuşuyorsun. O kız sen olamazsın."diyerek ayağa kalktığında konuşmak için ağzımı açtım ama laflar boğazıma dizildi. Yanımdan uzaklaştığında ve hemen karşıdaki odaya girdiğinde arkasından bakakaldım.

"Pizzalar birazdan gelir, oradan yemeyeli beş seneden fazla oldu... Bu çok garip."diyerek koltuğun diğer ucuna oturan Anıl'a doğru döndüm. Telefonunu yanına bırakırken tebessüm eden dudakları hafif soldu.

"Alâ benim sevdiğim bir kadın var."diye aniden lafa girdiğinde kaşlarım havalandı." Ne güzel."

"Yanlış anlama... Sadece neden sana yardım edemeyeceğimi anlatmaya çalışıyorum. Yalan ya da gerçek, onu bilemem fakat eğer gerçekten Defne'nin bizden son isteği buysa diye söylüyorum. Ben sevgilimi hayal kırıklığına uğratmayacağım, onun zarar görebileceği herhangi bir şeye bulaşmayacağım. Eminim Defne beni anlardı."

"Ben de anlıyorum."derken gülümsemeye çalıştım. Birinin birine gerçekten bu denli değer verdiğini daha önce hiç görmemiştim. Kendi için değil sevdiği kadın için bunu yapmaması çok değerli görünüyordu. Tabii bilemezdim, belki çok daha güzel şeyler vardı. Çok daha değerli şeyler vardı ama Anıl için bu çok özel bir hisse benziyordu. En azından benim Aleyna'nın ağzından duyduğum Anıl için özeldi.

"Sevindim."dedi ağız dolusu gülerek."İntikam dışında herhangi bir şeye ihtiyacın olursa, Defne için ben buradayım. Seni tanımıyorum ama onun arkadaşı için elimden gelen her şeyi yaparım."

Pozitif düşünceler etrafımı sarmalarken silkinmek istedim ama acılarım yüzünden yapamadım. Düşüncelerimi bloke etmişlerdi. Buraya gelmeden önce nasıldım şimdi nasılım... Gerçi bunda yerimden oynayamamam da etkiliydi. Savunma yetimi kaybettiğim için sessiz takılıp ayak uyduruyordum. Bir yandan da onları tanımaya çalışıyordum.

"Belki bir gün ben de senin kadar seven birini bulurum."dediğimde gözlerinin içi parladı."Umarım, bunu çok isterim."

Anıl geçen beş yılda hayatında çok şeyi değiştirmişti. Onun düşüncelerini değiştirmeye çalışmak diğerlerinden çok daha zor olacaktı.

Bir süre sessiz kaldık. Bu süreçte Anıl telefonda biriyle mesajlaşıyordu. Ev çok sessizdi, Koray ve Barış hala geri dönmemişlerdi. Barış'ın nerede olduğunu biliyordum ama Koray evin herhangi bir yerinde olabilirdi. Ne yapıyorlardı acaba? Anılarını mı yad ediyorlardı...

Kafamı koltuğun kenarına yaslayarak gözlerimi yumduğumda tekrar açmama sebep olan şey kapının çalması olmuştu. Gözlerimi araladığımda Anıl'ı etrafta göremedim, hatta kimse yoktu. Ne kadar süre gözlerimin kapalı olduğunu hatta içimin geçtiğini dahi anlamamıştım. 

Kapı bir kez daha tıklatıldığında birinin gelmesini ümit ettim ama kimseden ses seda yoktu. Pizzalar gelmiş olmalıydı ama onu ödeyecek para ben de maalesef yoktu. 

Ayaklarımı koltuktan aşağı sarkıtarak öne doğru hareket ettim. Her hareketimde kasılan bedenimi susturmaya çalışarak ayaklandığımda koltuğun kafamı koyduğum kısmının hafif kana bulandığını gördüm. Yüzümü ekşiterek yumuşak adımlarla kapıya doğru ilerlemeye çalıştım. Hala kimseden ses olmadığı için bunu yapmak zorundaydım.

Kapıya vardığımda beklemeden kulpuna uzandım. O sırada merdivenlerden gelen ayak sesleriyle oraya doğru döndüm. Anıl ve Koray gelmişlerdi. Koray Barış'ın olduğu odanın kapısını tıklatarak,"Pizzalar geldi, salona gel."diye seslendi. Anıl bana doğru gelirken buraya kadar gelmişken kapıyı açayım dedim ve kulpu indirdim. Kapıyı açtığımda gözlerim direk pizza kutusu aradı ama hayır, karşımdaki kişi pek pizzacıya benzemiyordu.

"Duydum ki katil grubunu yeniden toplamaya karar vermişsin...Bensiz olabileceğini düşünmedin herhalde?"

Ona anlamsız gözlerle bakarken Anıl yanıma geldi. Sesi duyan diğerleride geldiğinde hepsinin ağzından farklı küfürler yükseldi.

Karşımdaki kısa, kahverengi saçları ve aynı tonda gözleri olan adam yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Siyaha büründüğü kıyafetlerinin ardından elini bana doğru uzattığında bu sefer kaşlarımı çattım.

"Ben Ege. Bu evin müdavimlerindenim."

Şimdi kim olduğu anlaşılmıştı. Katil grubunun hayatta kalan son üyesiydi. Kötü olan son üyesi.

Bölüm Sonu...

Upps! Ege'de geldiğine göre ekip tamam diyebilir miyiz? 

Aynı evde, aynı kişileri, farklı bir ağızdan yazmak hala garip ama alışıyorum sanırım. Bu ev sizin gözünüzde nasıl canlanıyor bilmiyorum ama benim için her köşesi anlam dolu ve zihnimde her şey hep aynı yerde.

Bölüm yine ve yine erken geldi... Artık bölümün ne zaman geleceğini ben bile kestiremiyorum. Biliyordum böyle olacağını 😔

Şimdi karakter analizi yapalım bakalım 🤗

Alâ?

Barış?

Anıl?

Koray?

Ali?

Ege?

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere, öpüldünüz 💋

Continue Reading

You'll Also Like

243 55 7
KİTAPTA BİLEREK NOKTALAMA İŞARETLERİNE DİKKAT EDİLMEMİŞTİR Ben keloğlansu keloğlanın kardeşiyim kendimi asla beğenmem. Ayh şu ojelerimi gördün mü? B...
97.8K 7K 58
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
507 365 1
Adam kaçtı . Kadın sordu. Adam sustu. Kadın sustu. Ve bir gün adam konuştu, kadın yaraladı ve gitti. Ay söndü . Yıldızlar öldü. Bir kadının göz yaş...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

161K 9.7K 54
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...