Aybüke'den
"Kızım bak bundan da ye."
"Yenge, enginar ye enginar."
"Aybüke abla, bence şu börekten de yemelisin."
"Hayatım portakal suyu getireyim mi ben sana? Anne evde var mı portakal? Bu mevsimde bulunur mu ki portakal? Aybüke, canın çekti mi? Hemen gidip alayım."
Tolga tam kalkıyordu ki kolundan tutup durdurdum.
"Hayatım, istemiyorum portakal. Otur lütfen."
"Emin misin Aybüke?"
"Eminim hayatım."
"Tamam o zaman bunları ye, hadi."
Gülerek kafa salladım. Hepsi dört bir koldan bana bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Canlarım benim, nasıl da mutlu, nasıl da heyecanlılar.
"Hepinize teşekkür ederim. Ama ben bu kadar şeyi yiyemem ki."
"Tamam çocuklar, kız haklı. Sen hepsinden azar azar ye güzel kızım."
Gül anneye gülüp masanın üstündeki elini tuttum.
"Gül annem, teşekkür ederim. İyi ki varsın. Annem yanımda değil ama iyi ki sen varsın."
Gül anne gülümseyip elini elimin üstüne getirdi.
"Canım benim, güzel kızım. Ben hep yanındayım senin. Ne zaman ihtiyacın olursa hep yanındayım."
"Biliyorum. Teşekkür ederim."
Gül anne şefkatle gülümseyip tuttu elimi. Ardından gülüp konuştu.
"Hadi hadi, lafa karıştırmadan ye bakalım tabağındakileri."
Ben de gülüp kafa salladım.
"Tamam."
"Hayatım bu arada şu doktor işini bir an önce çözmemiz lazım."
"Tamam hayatım çözeriz."
"Bugün gidip görecektik bebeğimizi ama eve gelince kaldı."
"Gideriz hayatım. Yemekten sonra gideriz olur mu?"
Tolga heyecanla gülümseyerek kafa salladı.
"Tamam. Gidelim. Şu yakındaki hastaneye gidelim o zaman."
"Tamam canım."
Tolga yanağımı öpüp önüne döndü. Ben de gülerek baktım heyecanına. Ah, nasıl da güzel olacak baba olunca. Nasıl da yakışacak benim adamıma babalık.
Tolga'dan
Heyecanla gülüp devam ettim yemeğe. Bir an önce yiyip bitirelim de gidip bebeğimizi görelim. Kapı çalınca kaldırdım başımı. Annem kalkacakken ben kalktım yerimden.
"Anne sen dur, ben bakarım."
Annem kafa sallayıp geri oturdu yerine. Ben de gidip kapıyı açtım. Gördüğüm yüzle kaşlarımı kaldırıp baktım. O da beni görünce gülümsedi anında. Ben de gülümseyip konuştum.
"Merhaba."
"Merhaba oğlum. Nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Berfin bunu düşürmüş arabada, onu getirmiştim."
Kafa sallayıp aldım uzattığı şeyi. Ardından başımı kaldırıp yüzüne baktım. O da gülümseyerek bakıyordu. Söylesem mi ki? Söylesem mi bebeğim olacağını? Nasılsa öğrenecek. Saklayacak değilim heralde. Zaten saklanacak bir şey değil ki bu. Dudaklarımı kemirip kararsızca baktım. O da kaşlarını kaldırıp merakla baktı.
"Bir şey mi diyeceksin oğlum?"
"Şey, evet."
"Hayırdır inşallah."
Gülümseyip kafa salladım.
"Hayır."
İyice merak geldi bakışlarına. Ben de gülümseyip söyleyiverdim.
"Aybüke hamile. Bir çocuğumuz olacak. Baba olacağım."
Babamın ifadesi gevşedi anında. Gözlerini açıp şaşkınca baktı. Ardından kocaman gülüp sarıldı bana.
"Oğlum, tebrik ederim. Çok, çok sevindim."
Ben de babama sarılıp gülümsedim.
"Teşekkür ederim, baba."
İlk defa baba diyordum ona. Yıllar sonra ilk defa. Çok tuhaf gelmişti birden söylemek ama iyi de hissettirmişti. Babam da başta şaşkınca kalıp ardından daha sıkı sarıldı bana.
"Oğlum, canım."
Gözlerimi kapatıp başımı omzuna yasladım. Affetmek istiyorum onu. İçimdeki bütün kırıklıklar geçsin istiyorum. Onu yeniden seveyim, yeniden güveneyim istiyorum. Bunun için çabalıyorum. Babam da çabalıyor. Onu affedelim diye çabalayıp duruyor aylardır. Bunu gerçekten istiyor, biliyorum artık. Vicdanını rahatlatmak için değil, gerçekten pişman olduğu için affedilmek istediği için döndü. Benim de, her ne kadar bu zamana kadar inkar etsem de, ihtiyacım var baba şefkatine. Baba olacak olmam daha bir duygusal yaptı sanki beni. Sadece evlat olarak değil, baba olarak da bakabiliyorum sanki duruma. Bir babanın evladı tarafından görmezden gelinmesi korkunç bir şey olmalı. Hatasını farkeden bir baba da, zor da olsa affedilebilir olmalı. Yavaşça kaldırdım başımı. Babamdan ayrılıp yanağıma süzülen gözyaşlarımı sildim. Babam da ağlamıştı ama bir yandan da kocaman gülümsüyordu. Ellerini yüzüme getirip şefkatle baktı.
"Aslan oğlum benim. Demek baba oluyorsun ha? Bugünleri görmek de varmış, çok şükür."
Gülümseyerek baktım ben de babama. Babam ardından ellerini yüzümden çekip gözyaşlarını sildi. Toparlanıp gülümsedi.
"Teşekkür ederim oğlum. Bana yeniden bir şans verdiğin için, bana yeniden baba dediğin için teşekkür ederim. Ayrıca çok mutlu oldum. Dede oluyorum ben de."
Gülüp eğdim başımı. Babam da gülümseyip devam etti.
"Neyse, ben gideyim artık. Tuttum seni kapıda. Aybüke'ye çok selam söyle. Tebrik ettiğimi söyle."
"Şey, baba, içeri gelip sen söylemek istemez misin?"
Babam minnetle gülümsedi. Elini omzuma getirip sıktı.
"Çok isterim."
Ben de gülümseyip kenara çekildim. Babam da ceketinin kenarlarını tutup düzeltti. Ardından yavaş adımlarla girdi içeri. Ben de kapıyı kapatıp arkasından yürüdüm. Birlikte salona geçince hafifçe öksürüp herkesin bize bakmasını sağladım. Bütün bakışlar bize dönünce gülümsedim.
"Babam, bebek haberini alınca Aybüke'yi tebrik etmek istedi."
Benim baba dememe hepsi şaşırıp baktılar. Aybüke kocaman gülümseyip kalktı ayağa. Annem de dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. Gencay başını eğip önüne baktı. Berfin de gülümseyerek bakıyordu. Aybüke yaklaşıp önümüzde durdu.
"Hoş geldiniz."
"Hoş buldum güzel kızım. Ben çok mutlu oldum, tebrik ederim."
"Teşekkür ederim."
Aybüke uzanıp babamın elini öpüp alnına koydu. Ben gülümseyerek bakarken babam da şaşkınca gülümsedi. Aybüke de gülümseyerek baktı babama. Gencay oturduğu yerden kalkınca ona çevirdim başımı. Burukça kaşlarını çatmış bakıyordu. Ben de kaşlarımı kaldırıp baktım. Gencay'la son zamanlarda babamla ilgili konuşmamıştık. Fikirleri ne kadar değişti, ne düşünüyor tam olarak bilmiyorum. Gencay yaklaşınca Aybüke yanıma geldi. Gencay da gelip babamın önünde durdu. Babam da tedirgince baktı. Gencay dudaklarını kemirip baktı babama.
"Şey, ben."
Gencay susup dudaklarını birbirine bastırdı. Gözleri dolunca kıpırdandım yerimde. Aybüke yaklaşıp elini koluma getirdi. Gencay dudaklarını büküp tekrar baktı babama.
"Ben, yani, şey diyeceğim" Gencay yutkunup devam etti "hoş geldin, baba."
Gözlerim doldu benim de. Babam da dolu gözlerle gülümseyerek birden sarıldı Gencay'a. Gencay da babama sarılıp dudaklarını büktü. Canım kardeşim benim. Sen de kurtul artık bu yükten. Senin de hafiflesin yüreğin. Babamla Gencay sarılırken biz de dolu gözlerle gülümseyerek bakıyorduk. Birden Aybüke içli içli burnunu çekince başımı çevirip baktım. Dudaklarını bükmüş ağlıyordu. Biraz daha ona doğru dönüp elimi yüzüne getirdim.
"Canım, Aybüke."
Aybüke içli içli ağlarken babamla Gencay da ayrılıp ona baktılar. Annem de gülümseyip yanına geldi.
"Güzel kızım benim, tamam ağlama."
Aybüke yüzünü silip burnunu çekti. Babam da mahçupça gülümseyip ona döndü.
"Affedersin kızım. Hassas bir dönemdesin zaten, biz de senin yanında duygusallaştık iyice."
Aybüke yutkunup toparlanmaya çalıştı.
"Yok, yani, ben sadece. Duygulandım işte."
Gencay gelip sarıldı Aybüke'ye.
"Özür dileriz yengecim. Tamam bak ağlama."
Aybüke gülüp sarıldı Gencay'a. Gencay ayrılınca elimi yüzüne getirip başını kendime çevirdim.
"İyi misin canım?"
Aybüke gülümseyip kafa salladı.
"Hı hı, iyiyim. Çok iyiyim."
Gülümseyip alnına bir öpücük kondurdum.
"E hadi madem, masaya geçelim tekrar. Aybüke hadi kızım, daha hiçbir şey yemedin."
Aybüke anneme gülüp kafa salladı. Ardından elimi tutup yürüdü masaya. Hepimiz oturduk tekrar. Babam da Gencay'la benim arama oturdu. Derin bir nefes alıp baktım aileme. Yıllar sonra, yaralarını sarmaya çalışarak bir araya gelen aileme. Ardından Aybüke'ye dönüp elimi karnına getirdim. O da bana dönüp gülümsedi. Ben de gülümseyerek baktım. Sana söz veriyorum bebeğim. Sen çok mutlu olacaksın. Bunun için her şeyi yapacağım, söz veriyorum.
Aybüke'den
Uzandığım yerden heyecanla ekrana bakıyordum. Tolga da sıkıca elimi tutmuş heyecanla bekliyordu. Doktor karnımın üstüne jeli sürmüş, ultrason aletini üzerinde gezdiriyordu. Gülümseyip bize döndü.
"Tebrik ederim Aybüke hanım. Dokuz haftalık hamilesiniz."
Gülümseyip Tolga'ya baktım. O da gülerek elimi öptü. Ardından doktora dönüp konuştum.
"Teşekkür ederim. Peki her şey yolunda di mi?"
Doktor tekrar ekrana dönüp kafa salladı.
"Merak etmeyin, her şey yolunda görünüyor. Herhangi bir sorun yok. Bebeğiniz gayet sağlıklı."
"Cinsiyeti belli değil di mi?"
Doktor Tolga'nın dediğine gülüp konuştu.
"Hayır Tolga bey, onun için on altı haftayı doldurması lazım önce. Ama isterseniz kalp atışlarını dinleyebiliriz."
Tolga daha sıkı tuttu elimi. Heyecanla bana dönüp gülümsedi.
"İsteriz. İsteriz di mi canım?"
Ben de gülümseyip kafa salladım.
"İsteriz."
"Tamam o zaman."
Doktor başka bir aleti açınca minik bir kalbin atışları doldurdu odayı. Anında doldu gözlerim. Gülümseyip kapadım gözlerimi. Tolga'nın elimi tutan eli gevşeyince gözlerimi açıp baktım. Onun da gözleri dolmuştu. Tepkisizce bakıyordu hala ekrana.
"Bakın, bebeğiniz işte burda. Dediğim gibi gayet sağlıklı bir bebek. Tekrar tebrik ederim."
"Teşekkür ederiz."
Başımı çevirip Tolga'ya baktım. Hala tepkisizce duruyordu.
"Canım."
Tolga sesimle bana döndü. Gülümseyip elini saçlarıma getirdi. Eğilip bir öpücük kondurdu alnıma. Ben de gülümseyip kapadım gözlerimi. Bugün fazla duygusu yüksek şeyler yaşıyor. Durgunlaştı da birden. Canım benim.
"Toparlanabilirsiniz Aybüke hanım."
Doktora kafa sallayıp karnımdaki jeli silip doğruldum. Tolga da elimi tutup yardım etti kalkmama. Ardından yanıma oturup saçlarıma bir öpücük kondurdu. Ardından alnını başıma yasladı. Ben de gülümseyip elimi bacağına getirdim. Bu mutluluğuna şahit olmak öyle güzel ki.
➰
Hastaneden sonra eve gelmiştik. Tolga elindeki ultrason fotoğrafına bakarak dizimde yatıyordu. Ben de usul usul saçlarını seviyordum.
"Aybüke, bu çok minik değil mi ya?"
Gülüp eğdim başımı.
"Evet hayatım, çok minik. Ama büyüyecek, kocaman olacak."
Tolga gülerken ben gülmeyi kesip kaşlarımı kaldırdım.
"Tolga."
"Canım."
"Ben acaba çok kilo alır mıyım ki?"
Tolga gülüp sırtüstü döndü yattığı yerde.
"Alsan ne olacak ki canımın içi? Ben seni öyle de severim."
Gülüp göz devirdim.
"Ya almayayım kilo ya. Sonra bir de onları vermesi var."
"Valla hayatım kilo alacağını hiç sanmıyorum. Senin nasıl bir bünyen varsa yediğin yaramıyor resmen. Böyle sadece karnın büyüyecek bence. Çok güzel olacak ya. Aybüke, içinde bebeğimiz büyüdükçe sen de ayrı bir güzelleşeceksin. O karnı burnunda hallerini görmek için sabırsızlanıyorum."
Gülüp sevdim saçlarını. Tolga da başını karnıma yaslayıp belime sarıldı. Kolumu boynuna dolayıp sevdim. Tolga da gözleri kapalı gülümsüyordu. Kurban olurum ben sana. Canım adam.
"Tolga."
"Canım."
"Seni böyle mutlu görmek öyle güzel ki."
Tolga gözlerini açıp baktı bana.
"Çok mutluyum Aybüke. Bugüne kadar hiç olmadığım kadar mutluyum. Teşekkür ederim sevgilim."
"Ben de hayatımın en mutlu günlerini yaşıyorum Tolga. Seninle hayatıma giren mutlulukların tarifi yok. Teşekkür ederim."
Tolga gülümseyip sıkıca sarıldı belime. Karnımı öpüp tekrar yanağını yasladı. Ben de gülümseyerek sevdim saçlarını.
"Canım, hadi yatalım mı artık. Senin dinlenmen gerekiyor. Hem bak saat de geç oldu. Bu arada, Önem aradı mı?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana salladım.
"Hayır canım aramadı. Yapımla konuştu mu merak ediyorum ama bir yandan da kötü bir şey duyacağım korkusuyla aramaya çekiniyorum."
Tolga doğrulup oturdu kanepeye. Elimi tutup gülümsedi.
"Aybüke, n'olur hiçbir şey için canını sıkma. Bak sen hamilesin. Artık çok daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor her şeye. Ben seni çok iyi anlıyorum sevgilim. Tedirginliğinin de farkındayım. Ama bak göreceksin bir sorun olmayacak. Ender hoca ne güzel konuştu bugün. Yapım da sorun etmeyecek durumu, sen güven bana. Hiçbir şey için de canını sıkma, n'olur."
Gülümseyip sıkıca tuttum elini.
"Merak etme sevgilim. Ben bebeğimiz için en doğrusu, en sağlıklısı nasılsa öyle yaşayacağım bundan sonra."
"Biliyorum canım biliyorum. Ben sadece bebeğimizi değil seni de düşünüyorum. Sen de iyi ol istiyorum. Bu muhteşem haberin keyfini sonuna kadar çıkart istiyorum."
Başımı göğsüne yaslayınca Tolga da elini yüzüme getirip saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Haklısın sevgilim. Ben anne olacağımı öğrendim. Ve bunun tadını çıkarmalıyım şimdi. Gerisi de nasılsa hallolur. Elbet bir yol bulunur."
"Ha şöyle. Bulunur elbet. Onlar bulamazsa biz birlikte buluruz o yolu. Sen sıkma canını."
Gülümseyip başımı iyice yerleştirdim göğsüne. Ben de kafaya hiçbir şeyi takmadan sadece bu mutluluğun keyfine varmak istiyorum ama düşünmeden edemiyorum. Kendimi değil, setteki herkesi düşünüyorum. Umarım hepimiz için güzel bir sonu olur bu durumun.
Tolga'dan
Elimdeki tepsiyi şifonyerin üstüne bırakıp yatağa çıktım. Aybüke'ye yaklaşıp elimi karnına getirdim. Ardından gülümseyip alnına bir öpücük kondurdum. Saçlarını severek konuştum.
"Sevgilim, karıcım, uyan bir tanem."
Aybüke kıpırdanınca gülerek eğilip tekrar öptüm alnını. Aybüke gözleri kapalı gülümsedi anında. Ben de gülüp oturdum yatağa. Aybüke gözlerini açıp bana baktı.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydın maviş."
Gülerek başımı karnına yasladım bu sefer.
"Sana da günaydın bebeğim. Babasının bir tanesi."
Ben başım Aybüke'nin karnında beline sarılmış yatarken Aybüke de gülerek sevdi saçlarımı.
"Aybüke, bebeğimiz kız olsa ya."
"Çok mu istiyorsun kız olmasını?"
"Evet. Çok istiyorum. Sana benzesin istiyorum."
"Valla ben de sana benzesin istiyorum ama bakalım nasıl bir şey çıkacak ortaya?"
Hevesle gülüp iyice yerleştirdim başımı karnına.
"O zaman ikimize de benzesin. Senin gibi gülünce kısılan gözleri olsun mesela."
"Senin gibi mavi gözlü de olsun o zaman."
Gülmeyi kesip kaşlarımı kaldırdım.
"Hem mavi hem gülünce kısılan gözler. O zaman çok güzel olur ama ya. Ben kıskanırım kızımı."
Aybüke gülerek saçlarımı sevdi.
"Kızımız olsun isteyen sensin hayatım. E bu çocuk ikimizin de genlerini taşıdığına göre, biraz sana biraz bana benzeyecek. Sen bence mavi gözlü bir kıza hazırla kendini. Ben mesela gözleri sana benzeyen bir oğlum olsun istiyorum ama sen kız diye tutturdun."
"Acaba önce oğlan mı olsa ya? Kızı sonra mı yapsak acaba?"
Aybüke gülerek konuştu.
"İlahi Tolga. Sanki sipariş veriyoruz. Valla sağlıklı olsun da gerisi mühim değil."
"Tabi ki hayatım. Tabi ki önce sağlıklı olsun. Ama sonra da kız olsun."
Aybüke gülerken ben de doğrulup oturdum yatağa.
"Ya lafa daldık kahvaltıyı unuttuk. Ben karıma neler hazırladım ellerimle."
Aybüke gözlerini açıp gülerek baktı. Ben de elini tutup doğrulamasına yardım ettim. Aybüke şifonyerin üstündeki tepsiyi görünce kocaman gülümsedi.
"Uuu, yatakta mı yapacağız kahvaltıyı?"
"Evet canım. Nihayet becerebildim şunu. Artık ben de Aras gibi ince bir adamım."
Aybüke gülerek yağıma bir öpücük kondurdu. Ben de gülüp kalktım yataktan. Tepsiyi alıp geri döndüm. Aybüke de sırtını yatak başlığına dayayıp ellerini uzatınca tepsiyi kucağına verdim. Ben de gidip yanına oturdum. Aybüke bakışlarını tepside gezdirip konuştu.
"Hayatım, bunlar çok güzel görünüyor. Ellerine sağlık."
"Afiyet olsun bir tanem. Kan olsun, can olsun. Sana da bebeğime de."
Aybüke gülerek dönüp dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Ben de sırıtarak karşılık verdim. Aybüke ardından tepsiye dönüp iştahla başladı kahvaltısına.
"Tolga bu arada, Aras'la Bige'den bir haber var mı? Yani düğünle ilgili."
"İşte, önümüzdeki ay evleniyorlar."
"Evet de yani, düğünü nerde yapacaklar belli mi?"
"Valla geçen Aras bir şeyler diyordu ama tam karar verememişler galiba. İstanbul'da yapacaklar da, tam nerede belli değil."
"Anladım. Onlarla da görüşemedik kaç zamandır. Hiçbir yardımımız da dokunmadı hazırlıklara. Bige'ye birkaç tane fikir verdim sadece. Hiç yanında olamadım."
"Hayatım sen de yoğun çalışıyordun zaten. Bige de biliyor bunu. Hem ben konuştum sık sık onlarla. Hallediyorlar her şeyi, merak etme."
Aybüke gülümseyip kafa salladı. Ardından ağzına attığı lokmayı yutup tekrar bana döndü.
"Ben ne giyeceğim düğünde ya? Valla hiç elbise falan bakamadım ha. Bir de hamileyim şimdi. Ama neyse, o zamana kadar karnım büyümez neticede. Ay, zayıf halimle katılacağım son düğün bu olacak galiba. Sonra da böyle yarım dünya gibi dolaşmam ortalarda inşallah."
Gülerek yanağına bir öpücük kondurdum.
"Dolaşmazsın dolaşamazsın. Ne diyorum ya, çok güzel olacaksın bir tanem. Bir anne adayı çirkin görünebilir mi hiç? Karnında dünyanın en gerçek mucizesini taşıyan bir kadın çirkin görünebilir mi? Annelik, bir kadına yakışan en güzel şeydir bence. Sen de çok güzel olacaksın, sanki mümkünmüş gibi. Sabırsızlıkla bekliyorum o hallerini görmeyi."
Aybüke dudaklarını büküp yutkundu. Ben de kaşlarımı kaldırıp baktım. Aybüke'nin gözleri dolunca elimi yüzüne getirdim.
"Sevgilim, doldurma gözlerini ama. Hay Allah, benim buna da dikkat etmem gerekecek bu süreçte. Belli ki sen iki katı duygusal olacaksın hamileyken."
Aybüke ifadesini bozmadan başını omzuma yasladı. Gülüp saçlarını öptüm. Başımı başına yaslayıp sevdim yüzünü. Kurban olurum ben sana. Canım benim. Gerçekten merakla bekliyorum Aybüke'nin karnı büyümüş hallerini. Karnına başımı yaslayıp bebeğimi hissetmeyi, avcumun içinde o minik tekmeleri hissetmeyi dört gözle bekliyorum. Bebeğimi hissettiğim ilk an ben de tutamam gözyaşlarımı heralde. Hele ki doğumunu düşünemiyorum bile. Birden aklıma gelen şeyle başımı eğip baktım.
"Aybüke, bir şey soracağım."
Aybüke başını kaldırıp yüzüme baktı.
"Sor canım."
"Ben de girecek miyim doğuma?"
Aybüke kaşlarını kaldırıp baktı.
"Doğuma mı? Bebeğimizin doğumuna mı?"
"Evet hayatım. Bazen babalar da giriyor ya eşlerinin yanında. Ben de girecek miyim?"
"Yani bilmem. Düşünmedim hiç. Sen ister misin?"
"Bilmiyorum. Yani o ana tanıklık etmeyi çok isterim ama bayılıp kala da bilirim."
Aybüke gülüp konuştu.
"Neyse canım, daha çok zaman var. O günler bir gelsin, o zaman veririz kararımızı."
Gülümseyip kafa salladım.
"Haklısın canım. Hadi bitir kahvaltını, soğutma."
Aybüke kafa sallayıp devam etti kahvaltıya. Ben de gülümseyerek baktım tek bedende iki can taşıyan karıma. Bu ne mucizevi bir şey? Bir insanın dünyaya bir canlı getirmesi müthiş bir şey. O an orda olup, bebeğimin dünyaya geldiği ilk anı görmeyi çok isterim ama o anın büyüsüyle bayılıp kalmam işten bile değil.
BÖLÜM SONU
🥰