Ep.119 "Sen nerdeysen, dünyanın en huzurlu yeri orası benim için"

1.3K 87 14
                                    

Tolga'dan

"Sevgilim ver şu valizini bana."

"Hayatım taşıyorum ben."

"Aybüke verir misin şunu. Kocan var burda senin. Valiz mi taşıtacağım ben sana?"

Aybüke kaşlarını kaldırıp bana döndü. Adımlarını durdurup kaşlarını çattı hafifçe.

"Nasıl yani? Ben kendi işimi kendim yapamıyor muyum? Sen olmasan ben valizimi taşıyamıyor muyum?"

"Hayatım tabi ki öyle değil. Centilmenlik yapıyorum sadece."

Aybüke göz süzüp çevirdi başını. Ben de yavaşça uzanıp aldım elindeki valizi. Aybüke bir şey demeden devam etti yürümeye. Sonra birden durup bana döndü.

"Özür dilerim ya. Gereksiz tepki verdim."

Gülümseyip konuştum.

"Önemli değil hayatım."

Aybüke dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırdı.

"Şeyden oldu bu. Yani, özel günüm yaklaşıyor ya, ondan heralde."

Gülümseyip saçlarını öptüm.

"Biliyorum hayatım. Hala ezberimde takvimin."

Aybüke gözlerini kısıp baktı. Ardından gülüp çevirdi başını. Ardından devam ettik yürümeye. Havaalanına gelmiş, valizleri vermeye gidiyorduk.

"Tolga, sabah uyanamadın alışveriş yapamadık. Çeşme'ye gidince yapacağız ona göre."

"Hı hı, tamam hayatım."

Aybüke dönüp bana baktı.

"Sen beni geçiştiriyor musun?"

"Hayır hayatım. Sabah kalkamadım ya, mahçubum işte."

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı eğince Aybüke gülerek saçlarımı sevdi.

"Tamam tamam şirin şey, hadi uçağa da geç kalmayalım."

Gülerek kafa salladım. Ardından hızlandırdım adımlarımı. Biraz daha oyalanırsak gerçekten geç kalacağız.

"Hoş geldiniz efendim. Odanız hazır. Anahtarınızı buyrun. Arkadaş odaya kadar eşlik edecek size. İyi tatiller."

"Teşekkür ederiz."

Gülümseyip aldım anahtarı. Bellboy valizleri alınca ben de Aybüke'nin elini tutup yürüdüm.

"Tolga, odaya çıkmadan önce bir alışverişe gidelim mi?"

"Hayatım ne acelesi var? Dinlenelim biraz."

"Bikini almam lazım Tolga."

"Ama ben yoruldum canım ya. Hem mayon var zaten, onunla idare edebilirsin bir süre. Sonra gitsek olmaz mı?"

Kaşlarımı kaldırıp şirin şirin baktım. Aybüke de dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.

"Tamam tamam. Haklısın, dinlenelim biraz."

Gülüp döndüm önüme. Böyle böyle oyalayayım ben Aybüke'yi. Birkaç gün böyle geçirirsek sonra da özel günü zaten. Denize, havuza giremeyecek, dolayısıyla bikini de giyemeyecek. O zamana kadar da mayosunu giysin işte. Dudaklarımı büzüp kaşlarımı çattım. Saçma sapan şeyler mi yapıyorum ben ya? Daha önce böyle değildim ben. Yani hep kıskanç bir adamdım ama Aybüke'yi kıskandığım gibi kıskanmadım hiçkimseyi. Başımı çevirip Aybüke'ye baktım. Anında gülümsedim. Çok seviyorum çünkü ben bu kadını. Hiçkimseyi sevmediğim kadar çok. O yüzden de ayarlarım bozuldu böyle. Gülmeyi kesip dudaklarımı birbirine bastırdım. Peki niye oyunlar oynuyorum ki karıma? Bikini giymek istiyor belli ki, ben de sırf bu durumdan hoşlanmayacağım diye niye sinsi sinsi planlar yapıyorum. Özel günü gelene kadar oyalayacakmışım. Plana bak. Ayıp valla bana. Aybüke'nin isteklerini böyle hiçe sayamam ben. Adımlarımı durdurunca Aybüke de durup bana baktı.

Mavi AyWhere stories live. Discover now