Ep.37 "Bitti"

1.8K 114 88
                                    

Tolga'dan

Bir köşeye oturmuş, başımı öne eğmiş kalakalmıştım havaalanında. Aybüke'ye yetişememiştim. Gitmişti. Beni bırakıp, beni terkedip gitmişti. Uçağa atlayıp gitmişti. Ne görmüş, ne sesimi duyurabilmiştim. Ne kendimi anlatabilmiş, ne onu aldatmadığımı söyleyebilmiştim. Aybüke gitmiş, bense kalakalmıştım. İçimde müthiş bir acı, büyük bir boşluk vardı. Eksilmiş hissediyordum kendimi. Sanki yıllardır Aybüke varmış gibi hayatımda, şimdi yarım kalmıştım sanki. Telefonum çalıyordu kaçıncı seferdir. Açmıyordum. Kimseye derdimi anlatacak mecalim yoktu. Kendimi çok kötü hissediyordum. Aybüke'nin ne halde olduğunu düşündükçe, benim yüzümden acı çektiğini hatırladıkça üzüntüm iki katına çıkıyordu. Ne kadar zamandır burda böyle oturuyorum bilmiyorum. Bir sonraki uçakla ben de gideyim demiştim ama sonraki ilk uçak yarın sabahtı. Ben de öylece kalakalmıştım havaalanında. Telefonum yine çalınca derin bir nefes alıp çıkardım cebimden. Açmazsam susmayacak belli ki.

"Efendim."

"Hah, nihayet. Ulan oğlum nerdesin sen saatlerdir? N'oldu, yetiştin mi Aybüke'ye?"

"Hayır. Yetişemedim. Uçağa binip gitti. Beni bırakıp gitti. Genco, Aybüke beni terkedip gitti."

Genco sıkıntıyla nefes aldı.

"Tamam kardeşim. Hadi sen de otele dön. Yarın ilk uçakla gider, durumu anlatırsın Aybüke."

"Yarına kadar ne olacak peki? Aybüke'nin benim yüzümden yarına kadar yaşadığı üzüntü ne olacak?"

"Tolga, kardeşim. Hadi gel de burda konuşalım. Hadi Tolga."

İç çekip kafa salladım.

"Geliyorum."

"Tamam kardeşim. Bekliyoruz."

Telefonu kapatıp durdum bir süre öylece. Ardından yavaşça ayağa kalktım. Yavaş adımlarla yürüyüp çıktım havaalanından. Otel yakındı zaten. Ben de taksiye binmeden yürüdüm soğuk havada. Soğuk havanın içimin yangınını geçirmesini bekledim ama zerre azalmadı çektiğim üzüntü. Berbat hissediyorum kendimi. İğrenç hissediyorum. Aybüke'nin dedikleri çıkmıyor aklımdan. O bana öyle güvenmişti ki, masumiyetini teslim etmişti bana. İlk defa bir adamı bu kadar sevmiş, bu kadar güvenmişti. Ama şimdi, yerle bir oldu güveni. Kalbi paramparça oldu. Allah'ım ne yapacağım ben? Nasıl düzelteceğim bu durumu?

Soğuk havada yürüye yürüye otele geldim. İçeri girip merdivenlere yöneldim. Ağır ağır çıktım merdivenleri. Koridorda yürürken Genco çıktı odasından. Beni görünce hemen geldi yanıma. Kollarımı tutup yüzüme baktı.

"Kardeşim iyi misin?"

"Değilim. Hiç iyi değilim Genco."

Genco dudaklarını birbirine bastırıp yanıma geçti. Kolumdan tutup yürüttü beni.

"Hadi odaya geçelim. Konuşalım biraz."

Bir şey demeden ayak uydurdum ona. Yürüyüp benim odama geçtik. Bizimkiler de burdaydı. Beni görünce ayağa kalktılar hepsi. Belli ki öğrenmişler olanları. Onlar da üzgündüler. Gidip oturdum koltuğa.

"Tolga, canım iyi misin?"

Başımı yerden kaldırmadan iki yana salladım. Pırıl uzanıp elimi tuttu.

"Bu kadar üzme kendini. Tamam farkındayım, berbat bir durum. Ama senin bir suçun yok. Elbet Aybüke de anlar bunu."

Başımı kaldırıp Pırıl'a baktım.

"Benim suçum var Pırıl. Buraya gelmemeliydim. İpek gelecek olunca vazgeçmiştim ben. Ama Aybüke izin vermedi. Ardaşlarınla eğlenmene bak dedi. İpek'in hislerini farketmesine rağmen bana güvendi, hiç itiraz etmedi. Hatta ben vazgeçince o izin vermedi. Ama ne olursa olsun gelmemeliydim buraya. Aybüke'yi dinlememeliydim."

Mavi AyWhere stories live. Discover now