kötü KIZLAR

By dermanhas

218K 11.1K 536

Önce ruhundaki lekeyi temizle! Tüm yaptığın yanlışlar için bir mum yaksaydın alev olur muydu tüm hayatın? ... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
2011 Baharı
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
SON 3
SON 2
SON

Bölüm 55

1K 44 4
By dermanhas


Gerçekler haddini aşarak tehlikeli yolculuğuna çıkmışlardı. Kara kaplı küçük kutu binlerce parçaya ayrıldı zihinde. Ufka ulaşmış ve yok olmuş düşüncelere uğradı ihanet. Hiçbir şey gerçekler kadar acı vermiyordu.

SİNEM HANVAN

Bitmeyeceğini bile bile yeni bir başlangıca atılma hayaliydi benimki. Tıpkı şimdiki gibi her zaman bir engel çıkacaktı karşıma.

"Yardım etmeyecek misin? Bu kadar mı çıkardın bizi hayatından?" 

Gözlerimi çevirip sertçe baktım. "Yeşim, saçmalama. Sadece Eren'in nasıl bu kadar değiştiğini anlamaya çalışıyorum. Senin Yusuf'u vurduğun gün bende silahı elime aldım. Beni vazgeçiren oydu. Şimdi ise silah onun elinde ve herkesi yanına çekmeye çalışıyor." dedim. Buna anlam veremiyordum.

"Değişiyoruz."

"Değişiyoruz." dedim ona katılarak.

"Pınar'ın haberi var mı?" diye sordum.

"Ona haber vermenin doğru olacağını sanmıyorum. Eren'in yanında olacağını düşünüyorum." dediğinde başımı salladım. "Ona ne şüphe." diye karşılık verdim.

"Aslında tüm bu olanlardan sonra birilerini kurtarmaya çalışmak anlamsız geliyor. "

"Eğer söylemeye çalıştığın..." dedi. Sanırım cümlesini nasıl devam ettirmesi gerektiğinden emin değildi. "Bunu ben de düşündüm. Belki de Eren'in onu yok etmesine göz yummalıyız. Adalet bizde olduğu gibi yerini bulmalı."

Yeşim gözlerini belirli bir noktaya sabitledi. "Ama yanlış gelen bir şeyler var. Bu daha çok Cemre'ye ihanet etmek gibi geliyor her ne kadar öyle olmasada."

"Onun kararına saygı duymak daha katlanılabilir bir durum olur." diye cevap verdim soğukkanlılıkla.

"Ne kadar inkar edersen et, birlikte olunca daha güçlüydük." dedi Yeşim. Bunu bende biliyordum.

...

YEŞİM ÖZGÜR

"Sinem'e söylemiş olman Eren'in hoşuna gitmeyecek." dedi Oğuz bana bakarak.

"Bana söylemiş olman da hoşuna gitmemiştir." diye yanıtladım.

Oğuz tepki vermeden denize bakmaya devam etti. İşlerin daha kötüye gittiğini biliyordum. Hayatımızın düzelmesi gerekiyordu. Oysa herkes sanki birbirine söz vermiş gibi uzaklaşıyordu.

"Cemre'yi anlamıyorum. Bunu deniyorum ama olmuyor. Bu kadar kısa süre içerisine böyle değişmesi mantıklı gelmiyor."

"Sende kararlarını mantığına uyduğu için vermiyorsun. İçinde yaşadığı her neyse bunu anlayamayız." dedi Oğuz. Haklıydı.

Hayatı boyunca nefretle yaşamıştı. İntikam arzusu her şeyden üstündü ama şimdi durumu değiştiren bir şey vardı. Belki bunu Eren yapmıştı. Pınar'ın dediği gibi güçsüzleştirmişti onu.

Bunun güçsüzleşmek olduğundan da emin değildim. Yaşadığı olaylara bakış açısını değiştiriyordu. Belki de hepimizin bunu yapacak birisine ihtiyacı vardı.

"En azından Sinem yanımızda." dedim gülümsemeye çalışarak. Onun göz göre göre hepimizden uzaklaşması canımı yakıyordu. Sevdiğim insanların hep çevremde olmalarını istiyordum. Bu onun yeni bir hayata başlamasına engel olacaktı ama ben ben buydum. Bencil.

Sinem'in geldiğini gördüğümde rahatlamıştım. Tekneye binmek için Oğuz'dan yardım aldı ve adımını attı.

"Eren'in planını suya düşürmek için onun teknesinde olmamız ne kadar doğru?" dedi.

"Eren'in planını biliyorum. Önce elinden her şeyini alıp onu çaresiz, güçsüz ve yıllardır gölgesinde yaşadığı abisine daha da muhtaç bırakacak. Sonra altın vuruşu yapacak ve Pınar'ın tarzı şeklinde bir intikam alacak. Yani şuan Hulusi'nin hayatını nasıl bitireceğini planlıyor, iş başında."

Oğuz'a her şeyi öğrenmesini söylediğimde bu kadar derine ineceğini bilmiyordum. Ona karanlık planlar yapmaktan çok bu yardımsever hali yakışıyordu. Her zaman, hangi konuda olursa olsun yanımda olmak çok yakışıyordu. 

"Geçen gün tekneden inen adamlarından başlayalım bence." diye bir fikir attım ortaya. "Eren tek başına kalırsa etkisiz hale getirmek daha kolay olur. Aslında bu konuda Yağız'dan da yardım alabiliriz."

Oğuz kafasını olumsuz anlamda salladı. "Bir süredir ondan haber almıyorum. Hem Eren'le arası daha iyi. Riske atmayalım."

Sinem'in yüzü düşmüştü. Belki bir şeyler düşünüyordu.

"Tekneden inen birini tanıyorum. Eren'in babası ve babamın ortak bir arkadaşının adamı. Muhtemelen diğerleri de aynı yerde çalışıyor." Oğuz, Eren'i sandığımdan daha iyi tanıyordu.

"Sen bu adamları kimden sağladığını bul ve ilişkilerini kes. Biz Eren'in peşine düşeceğiz." dedi Sinem.

"Takip mi edeceksiniz?"

"Daha iyi bir fikrin var mı?" Sinem kaşlarını çattığında Oğuz gözlerini devirdi. Arabanın anahtarını elime tutuştururken "Dikkatli ol." diye fısıldadı.

Yeni bir maceranın kapılarını açmıştık. Bu sefer durumun farklı olduğunu biliyordum. Eren'in zekasıyla başa çıkmak zorundaydık ayrıca bunu yaparken Cemre'nin her şeyden habersiz olması gerekiyordu. Bir nevi oyun kendi içimize sıçramıştı. Eren'in yapabilecekleri beni ürkütüyordu.

Sinem sürücü koltuğuna geçerken anahtarı ona verdim. Gideceği yeri biliyormuş gibi hareket etmesi canımı sıkmıştı.

Nefesimi suratına doğru üflediğimde gözlerini öfkeyle bana çevirdi. 'Ne var' dermiş gibi bakışı insanı korkutacak cinsten bir bakıştı.

"Farkında mısın bilmiyorum ama kendi başına iş çeviren kibirli baş belasının nerede olduğunu bilmiyoruz. Nasıl takip edeceğiz acaba?"

Sinem kısa saçlarına dokundu ve gözüne gelen tutamları arkaya itti. "Onun kadar zengin ve sosyal olmasa da bizim de kendimize göre çevremiz var." dedi gururlanarak Sinem.

Hala anlamsız bir şekilde ona baktığımı fark edince "İzzet sayesinde onun nerede olduğunu ya da nereye gittiğini biliyoruz. Bir sonraki durak Cemre'nin teyzesinin evi."

"O kadın hala ölmemiş mi?" dedim dalga geçerek.

Yer ve zaman ne olursa olsun konuşma tarzlarımız ve insanlara bakış açımız değişmeyecekti. İnsanlar gerçekten insanmış gibi davranana kadar.

"Seni özledim Sinem." dediğimde gözünü yoldan ayırmadı. Ne düşündüğünü anlamayı çok isterdim. Neye bu kadar kırıldığını, niye aramıza böyle güçlü duvarlar örmeye çalıştığını bilmek istiyordum.

"En zor zamanlarımızı birlikte geçirdik. Kimsenin bizim kurtulacağımıza inanmadığı zamanlarda beraberdik. Kimsemiz yoktu. Her şey geçince, yeni bir hayata başlamaya bu kadar yakınken bizi arkada bırakmak hiç canını yakmıyor mu?" dedim. Gözlerim benden habersiz yaşlarla dolmuştu bile.

Sinem gözünü yoldan ayırmıyordu çünkü göz göze gelirsek ağlayacağımızı biliyordu.

"Canım yanıyor ama belli etmiyorum. Hep güçsüzü oynamaktan sıkıldım." dedi aniden. Beklemediğim bir cümleydi bu.

"Sence bağırıp çağırınca, etrafı yıkınca, birilerini pataklayınca mı güçlü oluyor insan? Hangimiz daha güçlüyüz Sinem?" diye sordum. Çünkü asıl güçsüzlüğün bu olduğunu biliyorduk. Sinem gözlerini bir saniyeliğine bile bana çevirmiyordu.

"Kim daha güçlü Yeşim? Bir köşeye sinip saatlerce o sindiği köşeden kalkmayan ben mi? Acı çekmediğini düşünelim diye gözyaşlarını içine hapseden Cemre mi? Yoksa rüyalarında defalarca ablasını tekrar tekrar öldürüp acısını tazeleyen Pınar mı? Kendisi mutsuz diye çevresindeki herkesin mutsuz olmasını isteyen sen mi? Bizi birbirimizle kıyaslamak aynı mürekkeple yazılmış yazıları kıyaslamak gibi. Belki farklı şeyler anlatıyoruz ama olduğumuz kişiler yüzünden okunmuyoruz. Ben mürekkebi değiştiriyorum Yeşim."  

Bu, söyleyeceğim her şeyi içime sonsuz bir zaman dilimiyle mühürlemişti. Artık yolunda durmayacaktım.

Cemre'nin teyzesinin evi oldukça eski ve bakımsız bir apartman dairesinin birinci katıydı. Cemre burada en zor zamanlarını geçirmişti. Evi sadece uyumak için kullanıyordu. Geri kalan zamanda hep bizimleydi.

Arabadan inip apartmana girdik. Kapıyı çaldığımızda açan kimsenin olmadığını fark edince Sinem saçından tel toka çıkardı.

Gözlerimi devirdiğimi görünce "Önerilere açığım." dedi.

"Eren burada değilse neden içeri girmeye çalışıyoruz?" dedim bıkkınlıkla.

"Çünkü Eren buradaydı ve ne bulduğunu öğrenmek zorundayız." dedi haklı olarak.

Tel tokayı anahtar niyetine kullanmanın işe yarayacağından emin değildim. "Filmlerde ne kadar kolaymış gibi gösteriyorlar?" dedi Sinem son bir nefeste. Kapıyı açtığında onu hızla içeri itip kendimde girdikten sonra kapıyı kapattım.

"Bunak kadın gerçekten de öldü mü acaba?" dedim. Sinem salona bakarken ben Cemre'nin odasına doğru hareket ettim. Odanın ortasına birkaç kullanılmayan eşyayı koymuştu teyzesi. Anlaşılan Cemre'nin gelmeyeceğine emin olmuştu gittikten sonra.

Cemrenin yastığına dokunduğumda altındaki fotoğraf ilgimi çekti. Kantinde benim telefonumdan çekilen bir fotoğraftı. Pınar hariç hepimiz oturuyorduk ve hiçbirimiz gülmüyorduk. Tam bize yakışan bir fotoğraftı. Kötü kızlara yakışan buydu.

Çalışma masasının üzerinde durduğunu bildiğim tekli fotoğrafı yoktu. Siyah çerçeveyi doğum gününde Sinem almıştı. Şimdi Eren'in buraya geldiğinden emin olmuştum. Cemre'ye ihanet ettikten sonra anca fotoğraflarına bakabilecekti.

Sinem'in sesini duyduğumda hızla salona gittim. Elindeki kağıtlardan bir şey çıkarmak güçtü ama anladığım kadarıyla Sinem ne olduklarını biliyordu. "Cemre'nin akıl hastanesindeki doktoru benimde doktorumdu. Cemre'nin iyileşme göstermeden hastaneden çıkamayacağını yazmış ama teyzesi maddi açıdan karşılayamayacağını söylediği için bazı ilaçlar kullanmak koşuluyla hastaneden çıkmış. Bu kağıdı imzalamış." Kağıdı bana gösterdiğinde şaşkınlığımdan küçük dilimi yutabilirdim.

Cemre'nin bizden daha çabuk iyileşme gösterdiğini sanıyordum. Hastaneden ilk çıkan oydu.

"İlaç kullandığını bilmiyordum." dedim fısıltıyla.

"Bu ilaçları hatırlıyor musun? Namı diğer turuncu kapsüller."

"Halüsinasyon yapan ilaçlar. Cemre bunlardan kullanıyor muydu yani?" Aklım almamak için direniyordu. Yanımızdaydı ama neler olduğundan haberimiz yoktu.

"Çekmece açıktı. Eren'in bunları gördüğünden eminim." dediğinde refleks olarak kağıtları elimde sıktım. Sinem telefonu çıkarıp birilerine mesaj atarken kendi telefonumdan kağıtların fotoğrafını çektim.

Arabaya bindiğimde düşüncelerimi hala toparlayamıyordum. En aklı başımızda olanımız halüsinasyona sebep olan haplar kullanıyordu ve bunu yıllar sonra birkaç eskimiş kağıttan öğreniyorduk.

Sinem arabayı oldukça hızlı kullanıyordu. "Nerede olduğunu biliyor musun?"

"Akıl hastanesine doğru gidiyor. Biraz daha hızlanırsam yetişebiliriz." dedi büyük bir ciddiyetle.

"Ne öğrenmeye çalışıyor Sinem?" dedim yutkunarak.

"Bizim öğrenmemiz gereken şeyi." derken mavi gözlerini kısa bir süreliğine bana çevirmişti. Yol boyunca konuşmamaya yemin etmiş gibiydik. Kafamdaki soru işaretleri ünlemlere dönüşerek nefesimi kesiyordu.

Hastanenin önüne geldiğimizde lacivert spor arabanın Eren'e ait olduğunu biliyordum. Kapıyı açmak için hareket ettiğimde Sinem kolumdan tuttu. "Eğer seni görürse bir şeyler karıştırdığımızı anlar. Benim bildiğimden haberi yok." dedi.

"Peki hastaneye neden geldiğini sorarsa?"

"Bir şeyler uydururum. Arabada kal." dedi ve yavaşça kapıyı açtı. Hastaneye nasıl baktığını gördüğümde bunun ne kadar kötü bir his olduğunu anlamıştım. Burası hem bize birbirimizi kazandırmıştı hemde hayatımızın sonuna kadar taşıyacağımız karakterlerimizi.


Medya Yeşim..


Continue Reading

You'll Also Like

264K 13.7K 27
Annesi ve babasının şehit düşmesi ile yetimhaneye verilmesi Denizin hayatını değiştirmişti. Bir gün ansızın bir telefon geliyor 17 yıl sonra gerçekle...
93.5K 5.8K 15
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
3.4M 51.9K 16
* Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplam...
1M 46.7K 58
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...