Bölüm 41

1.5K 95 12
                                    


YEŞİM ÖZGÜR


Su damlası görünümündeki pırlanta kolyeye baktıktan sonra gözlerimi devirdim. Zinciri bile parlıyordu. Pınar'a uygun bir hediye bulmak oldukça zordu. Zevkleri değişken ve gösterişten nefret eden bir kıza ne alabilirdiniz ki?

Üstelik bu alışverişe Sinem veya Cemre ile çıkmamıştım. Onu gerçekten tanımayan biriyle ne yapıyordum ki?

"Eğer bir aylık ömrüm kaldığını ve son dileğim olarak bu kolyeyi takmasını söylesem bile bunu yapmaz." Deyip dudak büktüm. Oğuz ile sabahtan beri uygun bir hediye arıyorduk.

"Takıp takmaması çok önemli değil bence. Herhangi birisini almalıyız." Bu umursamaz tavrı oldukça canımı sıkmıştı.

"Benim için önemli. Onu kırdım ve bunu telafi etmek istiyorum" Ona söylediklerim aklıma geldiğinde başımı öne eğdim.

"Keşke beni üzdüğünde de böyle davransan." Diye homurdandı. Konuyu kendine çekmeyi seviyordu.

Uzun süredir yürüdüğümüz için yorulmuştum. Ayaklarımın altının şiştiğine bahse girebilirdim. İlk gördüğüm banka oturduğumda sıcağın etkisiyle ellerimi saçlarımın arkasına götürdüm ve ensemi rahatlatmak için toplar hale getirdim. Yanıma toka almayı unuttuğum için kendime sinirlenmiştim.

Saçlarımı toplar vaziyette tutan ellerime dokunan yabancı bir el yüzünden boynuma düşen saçlar ustalıkla toplandı ve toka olmadığı halde düzgün bir şekilde at kuyruğu yapıldı. Oğuz'un bu kadar becerikli olması gözlerimi yaşartmıştı.

"Önemli değil." Dedi ona baktığımı görünce. Bana sürekli yardım ediyordu. Onunla geldiğimiz bu nokta beni farklı yerlere sürüklemişti.

Onu ilk gördüğümde kardeşini okulun ortasında rezil ediyordum. Onlarca hakaret ettim. İlk başlarda onunda benden nefret ettiğini biliyordum. Onu tanıdıkça aslında diğerleri gibi olmadığını anladım. Bunca zaman herkese kapattığım kapılarımı aralamıştı o. İçimde bastırmak istediğim her şeyi ortaya serdi ve onlarla savaşmam gerektiğini gösterdi. Tıpkı bugünkü gibi bana yardım etmişti her zaman.

Onur'un beni öldüreceğini düşündüğüm anda beni kurtardı. Sarhoş olduğumda ve ayakta duramayacak hale geldiğimde de.

Yeşil gözlerinde gördüğüm bu güveni başka kimsede göremiyordum.

"Bence Pınar'a bir stres topu almalıyız. Böylece bizimle uğraşmaktan vazgeçer." Gülümsediğinde ona katılmak istedim ama kafamda farklı sorular oluşmuştu.

"Seni üzdüğümü düşünmedim. Yaptığım her şey seni sinirlendirdi." Dedim. Az önce söylediklerine takılmıştı kafam. Kafasını yana yatırdı ve ciddileşti.

"Yusuf'un kapısında polisi gördüğünde benden şüphelendin. Sana bunu yapabileceğimi düşünmen beni çok üzmüştü Yeşim."

Düşüncelerim toz bulutu gibi dağılırken gözlerimi kapattım. Bunu bilmeliydim. Benim için önemsiz olan söylediğim bir şeyin karşımdakini üzeceğini bilmeliydim.

"Kimseye güvenmemem benim hatam değil."

"Biliyorum." Dedikten sonra gözlerimin içine baktım. Bunu seviyordum. Gözlerine bakmayı gerçekten seviyordum.

"Buldum." Dedim gülerek. Anlamamış gibi baktığında "Pınar'a ne alacağımızı buldum."

Büyük bir oyuncak dükkanın önüne geldiğimizde Oğuz göz ucuyla bana baktı. "Stres topunda karar mı kıldık?"

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin