Bölüm 28

2.5K 130 6
                                    


CEMRE ARSAY

Uzun ve bitmek bilmeyen bir yolculuğun ardından sonunda Muğla'ya varabilmiştik. Burası adının Hakan Can olduğunu öğrendiğimiz evli ve çocuğu olan adamın yaşadığı yerdi. Bir sonraki hedef oydu. Gereksiz olaylarla çok vakit harcamıştık. Artık gerçek amacımıza dönüp bir an önce tüm hesaplarımızı görmeliydik.

Eren'in tuttuğu ev büyük sayılırdı. Marmaris'in gözde yerlerinden biriydi burası. Yemyeşil bir bahçesi vardı. Ev tek katlıydı ama gayet gösterişli duruyordu. Meyve ağaçları bahçeye sıra sıra dizilmişti. Pınar her zamanki gibi çevreye bakınıp ıslık çaldı. Spor ayakkabısının bağcıklarını bağlamasını arabadan indiğimizden beri söyleyip duruyordum ama beni dikkate almadı. Bir adım atmasıyla yere düşmesi bir olacaktı ki Oğuz onu kolundan tuttu.

Ateşe dokunmuş gibi ellerini hızla çekerken suratını buruşturdu. Pınar'da aynı tepkiyi vermişti. Birbirlerinden hiç hoşlanmadıklarını biliyordum.

Evin içine girer girmez Pınar ikinci ıslığını çalmıştı. Gözlerim salondaki koltuk takımının yanında duran piyanoya takıldı. Yeşim'in yedi yaşından beri piyano dersi aldığını biliyordum. Ama daha önce onu hiç dinleyememiştim. Çünkü her şeyde olduğu gibi piyanoya da Rüya ile beraber gitmişlerdi. Muhtemelen yıllardır piyano çalmıyordu. Rüya öldüğünden beri bizimleydi ve hiç çalmamıştı en azından.

Onu piyano çalarken hayal ettim. Yeşil gözlerini tuşlara dikmiş ve bir anda gözlerini kapatıyordu. Belki gözlerini kapattığında aklına Rüya'nın görüntüsü gelecekti. Bu yüzden cesaret edemediğinin farkındaydım.

Yeşim'in de gözleri bir süre piyanoya takılmıştı. Aklından neler geçtiğini bilmiyordum. Belki de Yusuf'u öldürmediğine pişman olmuştu. Polisin işe karışması ona bahane olmuştu aslında o da ölüm istemiyordu. Bunu onu vurduğunda anlamıştım. Berbat bir haldeydi. Hakan'a bunu yapacağından emin değildim. Üstelik onun bir çocuğu vardı. Yeşim vicdanı ve pişmanlığı arasında kalacaktı. Çünkü Rüya'nın ölümünden kendini sorumlu tutuyordu, pişmandı. Ve Hakan'ı öldürürse bir çocuğu babasız bırakacaktı, bu da vicdanıyla alakalı bir durumdu.

"Çalmayı bilen var mı?" dedi Eren anahtarı sehpaya bırakırken. Sinem koltuğa otururken çantasını yere bıraktı. Pınar ise hala eve bakınıyordu. Yeşim'in dikkati dağıldı ve bavulunu bıraktı. Çantasını da üzerine koyduktan sonra nefesini verdi.

"Burada olduğuna göre çalmayı biliyorsun." dedi Yeşim. Anlaşılan bildiğini söylemeyecekti. Tabi bizde ona saygı gösterecek ve bunu saklayacaktık.

"Benim değil, çalmasını bilmiyorum." dedi Eren. Gözlerini bana çevirdikten sonra "Aslında ilerideki sevgilimle birlikte öğrenebiliriz." dedi sırıtarak. Gözlerimi devirdikten sonra "Seninle sevgili olacak kadar aptal kızlar vardır bu dünya da." dedim alayla.

"Bir an önce aptallığını fark etmesi dileğiyle." dedikten sonra tekrar sırıttı. Dalga geçtiği belliydi. Onun ve benim dünyanın sonu halinde ve yeniden kurulması halinde bile birlikte olmayacağımızın fakındaydı.

"Hey, sen akıllı çocuk! Ben şuradaki odaya geçiyorum. Kıymetli evinde yiyecek bir şeyler var mı bakalım?" dedi Pınar. Anlaşılan sol tarafından kalkmamıştı.

Eren telefonu cebinden çıkardıktan sonra "Evde bir şeyler olduğunu sanmıyorum. Belki dışarı çıkıp bir şeyler yeriz?" dedi soru sorar gibi. Sinem ayağa kalkıp bavulunu Pınar'ın girdiği odaya sürüklerken yine Yeşim'le birlikte kalacağımı anladım.

"Dışarıda yemek iyi fikir." dedim.

Yeşim'le odamıza geldikten sonra yatağa oturdum. Sade ve basit döşenmiş bir odaydı. Duvarların rengi bebek pembesiydi. Odanın sağ tarafında bulunan küçük çekmecenin üstünde bir kumbara vardı. Kumbaranın içi boştu. Sanırım süs eşyası olarak kullanılıyordu.

"Piyanoyu görünce ne hissettin?" dedim dayanamayarak. Bavulunu boşaltırken bir an duraksadı. Kıyafetleri çıkarmaya devam edince "Hiçbir şey." diye yalan söyledi. Onu tanıyordum.
Yalan söylediği her halinden belliydi.

"Saklamana gerek yok." dedim. Kafasını kaldırdıktan sonra nefesini verdi. Diğer yatağın ucuna oturduktan sonra sarı saçlarını geriye attı.

"Unutmak istedim. İlk defa Rüya'yı unutmak istedim. İçim acıyor Cemre." dedikten sonra yüzüme baktı. "Canım çok yanıyor." dedi. Gözleri dolmuştu. Yanına giderek sarıldım ona. Sanki tüm acısını dindirebilirmiş gibi sıktım onu. Benimde gözlerim dolmuştu.

"İçimdeki nefret gün geçtikçe çoğalıyor sanki." dedikten sonra parmaklarımla gözyaşlarını sildim. 

"Kötü hissetmene gerek yok." dedim. Belki başka şeylerde söylemem gerekiyordu. Ama buna cesaret edememiştim. Söyleyeceğim her şey ona geçmişini hatırlatacak gibi geliyordu. Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra salona geçmiştik. 

"Annem ve babam yarın burada olacak." dedi Yeşim aniden. Eren koltuğun içine gömülürken tepki vermedi. Oğuz ise sinsice sırıttı. Beklenilen bir şeymiş gibi tepki vermişti.

"Hoşuna gitti bakıyorum." dedi Pınar şüpheyle.

"Ailesinin yanında da böyle evcil mi merak ettim sadece?" Oğuz eğleniyor gibiydi. Bu hali sinirimi bozmuştu.

"Ne yazık ki bunu göremeyeceksin." dedim samimi olmayan bir şekilde gülerek. "Onlar gittiğinde size haber veririz. Yeşim'in babası bize bile katlanamıyor. Şansımızı fazla zorlamaya gerek yok." dedi Sinem açıklama yaparak. Bu aralar mantıklı konuşmayı huy etmişti kendine. 

Oğuz yeşil gözlerini devirdi. Anlaşılan hayal kırıklığına uğramıştı.


Medya Oğuz..


kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin