Bölüm 49

1.2K 62 9
                                    


YEŞİM ÖZGÜR

Ölümün kıyısında yürüdüğüm zamanlarda bir şey öğrenmiştim. Ölümün kıyısında görmek istediğiniz insanın elini bırakmalıydınız. 

Benim kaderim, hayatım kökünden koparılan bir gülü suyun içine koymak gibiydi. Sırf yaşamak için diğer her şeyimi kaybetmeliydim. Toprağın kokusu, açık havanın özgürlük rüzgarı, diğer gülleri bırakmak zorundaydım. Belki de onlar beni bırakıyordu. Toprağı bana tercih ediyorlardı.

Eren'in içine düşen huzursuzluğa tutunup gitmiştik arkalarından. Dudaklarımı birbirine bastırıp en yakın arkadaşlarımın birbirine tutunmasını izledim. Silahın sesi kulağımda çınlarken ruhumdaki Rüya'nın acısı yerini doldurdu. 

Cemre yere düştüğünde içimi kaplayan keder dallanıp budaklandı. Kaybettiğim ruhumun sessiz ikazlarını duydum. Ölmesine izin verme! Ne yapabilirdim?

Sinem çığlığının içinde kaybolmuş bir şekilde bağırırken yerimden kıpırdayamadım. Acı çeken ben olmak isterdim, vurulan, dayak yiyen. Çünkü bu daha kolaydı. 

Eren Cemre'nin önüne diz çöktüğünde gözlerimi kapattım. Pınar'ın kenara çekilmesi gerekirken beni gibi şok olmuş bir şekilde yerinde duruyordu. Cemre'nin koluna sarılmıştı.

Eren Cemre'nin başını dizine koydu. Sesindeki tedirginliğe odaklandım bir süre. 

"Cemre." Elini önce yanağına koydu daha sonra saçlarında gezdirdi. "Ben seni kaybedemem. Daha buzdan duvarlarını eritemedim. Seni yeteri kadar sevemedim." dediğinde duygusallağı sesine yansıdı. "Bin defa ölmeyi sana anlatamadım." başını Cemre'ninkine yasladı ve sarıldı.

Sinem'in ambulansı aradığını hatırlıyorum. Yağız'ın önce Sinem'i tuttuğunu daha sonra Pınar'ın yanına gittiğini hatırlıyorum. Düşüncelerimi kafamda toplayamıyordum.

Pınar, Cemre'yi vurmuştu.

Bir adım gerileyip dizlerimi yere düşmemeleri için zorla ayakta tuttum. Cemre'nin kapanan gözlerini gördüğümde buna katlanamayacağımı anladım. İçimdeki sızı her yerimi acıtmıştı. Onu kaybetmeye dayanamazdım. Bunu Pınar'ın yapmış olmasına dayanamazdım.

Arkamı dönüp koşmaya başladığımda başka hiçbir şey düşünmek istemedim. Bunu kaldıramayacaktım. Sinem'i yalnız bırakmak pahasına göze alabileceğim bir şeydi bu. Tanıdık bir ses kulaklarıma ulaştı ama beynim onu dinlemedi. Onlarca kez adımı söylediğini hatırlıyorum.

Gücümü acıdan alıp hızla koşuyordum. Geçtiğim yerler büyüyordu gözümde. Nefesim kesilene kadar koştum. Yolun sonu bariyerlerin arkasındaydı. Bedenimin paramparça olacağını hayal ettim gözümü kapatıp, şuan yaşadığımdan daha fazla bir acı yaşayamazdım.

Kilitli kapılar ardında koşturmak ve dışarıyı hayal etmek yoruyordu.

Susuzluğumun gölgesine dayanmıştı düşüncelerim. Dudaklarımdaki kuruluk kalbime benzemek için çabalamıştı sanki. Benzersiz bir yorgunluk vücudumun her köşesine uğramıştı. Eksiklğini hissettiğim duygular karşımdaymış gibi hissediyordum.

"Yolun sonuna geldim."

Yitirilmiş ümitler gibi geri dönülmez bir arafa sürüklenmiştim. Acılarım bir filmde son bulmuşken biri filmi başa sardı. Dayanabileceğim türden değildi bu. Çok fazlaydı.

Yıllar önce yapmam gerekeni yapacaktım. Daha fazla acı çekmeyecektim. Adımımı uçuruma doğru attığımda Oğuz'un gözlerindeki çaresiz korku arttı. Sinsi gözyaşlarım sonumu getirecekti bu kez.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin