Bölüm 54

1K 50 6
                                    


YEŞİM ÖZGÜR

Yitirilmiş ümitlere tutunmuştu küçük oyunumuz. Belkilerle ve keşkelerle dolu küçük ve biçimsizdi. "İçimden bir ses durmam gerektiğini söylüyor sonra daha yüksek bir ses diğerini bastırıyor ve devam ediyorum." dedim. Eren'in teknesindeydik. Oğuz ile yan yana durmuş, yüzümüzü denize dönmüştük.  

"Bende öyleyim. Bir yanım sadece seni düşünmemi ve seni ikna edip uzaklara gitmemizi söylüyor. Diğer yanım ise dostlarıma yardım etmem gerektiğini. Bu ikilem içinde çırpınıp duruyorum." dediğinde gözlerimi ona çevirdim. 

"Beni ikna edebileceğini sana düşündüren ne?"

"Sensin." deyip gülümsedi. "İnanmak istemesen de şuan bensiz yaşayamayacak bir hale geldin."

"Bazen sadece öylesine konuştuğunu düşünüyorum." dediğimde aldırmadı. Konuyu değiştirmemiz gerektiğini fark edip ona doğru baktım. "Sence Cemre ona ihanet edip Eren'e yardım ettiğimi öğrendiğinde ne yapacak?"

"İlk tepkisini bilemeyiz. Ama sonrasında seni anlayacağını biliyorum. Hiçbir şey mükemmel gitmez Yeşim. Mutluluğa ulaşmak için bazen kötü şeylerinde olması gerekir."

Derin bir nefes aldım. Zaten hep öyle geçip giden bir hayatım vardı.

Eren'i tekneye binerken gördüğümde başımı çevirdim ve Oğuz'un yanından uzaklaştım. "Cemre'nin arkasından iş çevirmek hoşuma gitmiyor."

"Bu tamamen sana ait bir karar. Sen olsan da olmasan da yoluma devam edeceğim." dedi ciddi bir şekilde.

"Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Cemre'ye değer verdiğini biliyorum ama bu hayatını tehlikeye atmak demek."

"Bir şey kanıtlamaya çalıştığım falan yok. Herkes yaptıklarının bedelini ödeyecek."

Küçük sırt çantamı yerden aldım ve Eren'in yüzüne sertçe baktım. "Sana Cemre'nin yanında mısın diye sormuştum, cevabımı asıl şimdi aldım sanırım." dedi. Beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Buna izin vermeyecektim.

Geçmek için öne atıldığımda önüme geçti. "Cemre'nin haberi olmayacak."

"Buna ben karar veririm." dedim ve omzuna sertçe çarparak yanından geçtim.

Kendimi Cemre'ye ihanet ediyormuş gibi hissetmeme engel olamıyordum. O benim isteklerime yanlış olduğunu düşündüğü halde saygı duymuştu ama ben arkasından iş çeviriyordum. Bu, Pınar'ın onu vurmasından daha çok yaralayacaktı belki onu. 

Taksiye bindiğimde telefonumu çıkardım ve Sinem'e mesaj attım. 'Buluşmamız gerek.'

Bir süre cevap gelmemişti. Sinem herkesten olduğu gibi benden de uzaklaşıyordu. Bunu hissedebiliyordum.

'Okulun önündeki parktayım.' Sinem'in mesajını gördüğümde taksiciye tam adresi verip kısa yolculuğun bitmesini bekledim. Sokağın sonuna geldiğimizde taksiyi durdurdum. Ücretini verip indim.

Sinem parktaki salıncağa oturmuş etrafa bakınıyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin hiç büyümüyor gibiydi, kısa boyu ve çelimsiz vücudu da bu fikrimi savunuyordu. Yanına doğru yürümeye başladığımda beni fark etmedi ve bakınmaya devam etti. 

Hemen yanındaki salıncağa oturdum. Boyum uzun olduğu için onun kadar rahat oturamamıştım.

"Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu." dedim. Birbirinden uzaklaşmış iki insanın konuşması gibiydi. Samimi değildi.

"Burası bana keşkelerimi hatırlatıyor." dedi. Mavi gözlerinde beni rahatsız eden bir ifade vardı.

"Neden bir anda hepimizden nefret etmeye başladın?" dedim bir anda. Buraya gelirken amacım kesinlikle bu değildi. Hatta ondan olabildiğince az bahsetmeyi düşünüyordum ama kendime engel olamamıştım. 

Gözlerime baktı. "Sizden nefret etmiyorum. Bazen en çok sevdiğin insan senin sonunu getirir bu öyle bir şey. Eğer Rüya'yı bu kadar seviyor olmasaydın ölümünden bu kadar etkilenip hayatını mahvetmezdin. Sevdiklerimiz, bize en çok zararı onlar verir."

"Seni anlıyorum. Buna inanmasan da." dedim.

"Evden ayrılıyorum. Görüşmek istediğin her zaman tıpkı şimdiki gibi görüşebiliriz."

"Sinem, küçük sayılamayacak bir sorunumuz var ve bu konuda senden başka kimseye güvenemem." dedim ciddiyetle.

Kabullenmesekte yaşamak için birbirimize ihtiyacımız vardı.

.....

Medya Sinem

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin