Bölüm 34

2K 102 2
                                    


SİNEM HANVAN

Yanımda bekleyen on beş yaşlarında gösteren kızın dinlediği müziğe göre ayağıyla tuttuğu ritm yüzünden bunalmıştım. Muğla'nın gereğinden fazla sıcak olduğu bir günde uçuş saatinden bir saat önce havalimanına gelmiştik. Cemre ve Eren, Hakan'ı gözetlemek için Muğla'da kalacaklardı. Yeşim'e kalmasını, bu durumu bizim halledebileceğimizi söylesem de konuyu kesin bir dille kapatmış sağ tarafımda oturarak bizimle birlikte uçağı bekliyordu. Oğuz'un gergin duruşu beni de etkilemişti.

Ayağıyla ritm tutan kız sonunda kulaklığını çıkarmıştı. Kızıl saçları benimkilerden biraz daha açık bir renkteydi. Gençliğini sonuna kadar yaşayarak kimsenin kolay kolay boyatmaya cesaret edemeyeceği bir rengi saçlarında taşırken mutlu görünüyordu.

Pınar kafasını geriye yatırmış, buz mavisi ceketinin kapüşonunu başına geçirmiş, kulaklığı kulağında ve hiç ağzından düşürmediği sakızı çiğnerken sıkılmış görünüyordu. Yeşim'in ise farklı dünyalara daldığına emindim.

Yanımdaki kızıl saçlı kızın ritm tutmaya tekrar başlaması üzerine ölümcül bakışlarımdan birini attım. Burada biraz daha fazla kalırsam sıkıntıdan ölebilirdim. Pınar'a haber verdikten sonra biraz dolaşmak için yanlarından ayrıldım.

Oğuz'un Yeşim'e bakışlarını gören herkes ona karşı bir şeyler hissettiğini kolaylıkla anlayabilirdi. Üstelik bu kadar sıkıntının arasında arabadayken hala neden ağladığını öğrenmeye çalışıyordu. Yeşim adına sevinmiştim. Hayatında ona gerçekten değer veren birisi vardı. Bense boşluğa alışmış ve hayatta bir kere başıma gelen Onur pişmanlığı yüzünden kimseye güvenemiyordum. Bunun böyle devam edeceğine emindim. Çünkü normal bir zamanda bile kimseye güvenemeyen, pasif bir kızdım.

Biraz dolaştıktan sonra uçağa binmek için kızların yanına doğru ilerledim. Oğuz sol tarafımda durmuş hala Yeşim'e öfke dolu bakışlar atıyordu. Yeşim'in neden ağladığını bende bilmiyordum. Yalnız kaldığımız ilk anda öğreneceğim için üzerine gitmemiştim. Kısa bir yolculuğun ardından Antalya'ya gelebilmiştik.

Yol boyunca müzik dinleyen Pınar kapüşonunu indirirken sakızını şişirdi. Asker yeşili çantasını omzuna atarken etrafa bakındı. "Her gittiğimiz yer cehenneme özeniyor. Bu sıcakta ne böyle?" dediğinde gülümsedim. "Bence her gittiğimiz yere cehennemi götürdüğümüz için bu kadar sıcak." Dedim. Cevap vermeden gülümsedi. Yeşim'in neşesi hala yerine gelmemişti. Muhtemelen Yusuf'u susturmadan bitmeyecekti.

Bir taksi çevirip direk hastaneye gitmeyi istesem de Oğuz önce bir şeyler yememiz gerektiğini söyledi.

"Kaybedecek vaktimiz yok. Bizi ele vermiş bile olabilir." Dedi Yeşim sesini yükselterek. Ama sinirli değildi. Sadece yorgun görünüyordu. Gözlerinin altı hala kızarıktı.

"Ne yaptığı umurumda bile değil. Şu haline bak, ayakta zor duruyorsun." Dedi. Ona hak vermiştim. Yeşim uyuşturucu kullanan bağımlılar gibi görünüyordu. Hiç değilse onun böyle bir şey yapmadığını biliyordum. Kötü olabilirdik ama kendimize zarar vermek yerine başkalarına zarar vermeyi tercih ediyorduk.

"Beni düşünmeyi kes!" diye bağırdı Yeşim. İşte şimdi sinirlenmişti. Birinin onu düşünmesi benim açımdan iyi bir şey olsa da o kendi yalnızlığına kimsenin girmesini istemiyordu.

"Seni düşünmek zorundayım çünkü sen kendini düşünmüyorsun." Oğuz'da gerilmişti. Amacı Yeşim'in iyiliğini düşünmek olduğu için sesimi çıkarmadım.

"O haklı." Dedi Pınar sessizliğini bozup. İlk defa bizden bir başkasıyla aynı fikirdeydi. "Bakmayın öyle." Dedi hepimiz ona dönünce "Kurt gibi acıktım. Önce bir karnımı doyurayım hem Yusuf'u bitirecek kadar güç toplamam gerekiyor." Dedi.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin