Bölüm 4

8.9K 486 26
                                    

Aklımdan geçenlere yön vermek zorunda kaldığım çok zaman oluyor. Öncelikle ders vermeliyim. Bana karışan, yanlış yapan herkese. Başta şu yeni çocuk.

"Kendini ne sanıyor bu kibirli piç? Senin ineğe söyle de şu çocuğa bizi anlatsın." Pınar adeta öfkesini kusuyordu. Başta kendi babası olmak üzere bütün erkeklerden nefret eder. Yeşim gözlerini devirerek karşılık verdi. Hiçbirimiz onun kadar nefret edemezdi erkeklerden!

"Bu 'kibirli piç' özgüveni gereksiz yüksek biri." Dediğimde Yeşim hızla nefes aldı. "Ne bok olduğu umurumda bile değil. Ağzını kırmaktan başka düşüneceğim bir şey yok." Onu sakinleştirmek gibi bir niyetim yoktu çünkü benim aklımdan geçen de aynı şeydi. Ama önce biraz bilgi lazımdı.

"Furkan..." adını söylememle birlikte Furkan ağzı açık bir şekilde korkuyla bize yöneldi. Gelirken yutkunduğunu görebiliyordum. Korkak. Kızlar bana anlamayan gözlerle bakarken Pınar amacımı anlamış olacak ki sıranın tepesine çıktı. Furkan aramızda açık bir mesafe bırakırken "Efendim?" sesi fazla titremişti. Bunun kendisi de farkındaydı. Boğazını temizleyerek gözlerini kaçırdı. En son bize kafa tuttuğunda İzzet ve arkadaşları tarafından öldüresiye dövülmüşlerdi. Üstüne üstük o kadar yediği dayağın ardından vücuduna attığım her tekme sanki bundan sonraki günlerin garantisiydi.

"Bu az önceki gösterinin kahramanının adı?" derken sesim yüksek çıkmıştı.

"Eren Ilgaz. Bu okula yeni nakil olmuş. Nereden geldiğini bilmiyorum." Dediğinde gözlerim irileşti. "Bizim kim olduğumuzu neden bilmiyor peki?" diye bağırdığımda "Bu kadar deli olacağını nereden bilebilirdim ki? İlk günden size kafa tuttu." Pınar oturduğu yerden kalktı. "Ne dedin sen?" dedi tehlikeli bir sesle. Furkan tekrar yutkundu. Ama Pınar'dan gözlerini kaçırmaktan başka bir şey yapmadı. "Yüzüme bak!"

"Kafa tuttu dedin yanlış duymadım?" dedi sesi soru sorar gibi çıkıyordu. Bu işle daha fazla uğraşmayacaktım. Bu çocuk ve diğer herkes sinirimi bozuyordu. Kapıdan çıkarken Yeşim ve Sinem peşime takıldı. Pınar hala uğraşmak istiyordu ama keyfimin kaçtığını anlayınca bıraktı.

Merdivenlerden inerken çok sinirliydim. Aptal bir çocuk bile bunu kafa tutma olarak algıladıysa... Bu kibirli piç kendisini ne sanıyordu? Bahçeye geldiğimizde geçen sefer merdivenlerde bana çarpan kıza gözüm ilişti. Sinirimi çıkarmam için bir kurban gerekliydi. Şuan buna en uygun olan da o kızdı. Yanına doğru hızla giderken şaşıran gözlerle bize baktı.

"Birisi baya korkak çıktı." Derken elimle çenesini tuttum. "Ne o ufaklık? Gözlerindeki korkuya bak şunun."derken sesim eğleniyor gibiydi. Gerçekten bir insanın çaresizliği artık beni eğlendiriyordu.

Yeşim kızın saçından tutarken ben onu yerde diz çöktürdüm. "Kural bir tatlı kız. Bize, kötülere bulaşmayacaksın."

"Yapma." Diye yalvarırken Yeşim tuttuğu saçı daha fazla çekti. Ben kızın yakasını bırakırken Pınar okkalı bir tokat geçirdi. Kız hıçkırıklara boğulurken Sinem tekme atacaktı ki

"Rahat bırakın onu." Her kimse gerçekten canına susamış olmalıydı. Gözlerimi çevirdiğimde alev alev yanan yeşil gözlerden başka bir şey görmedim. Kendini zor tutuyormuş gibi bir hali vardı. Bu tepkisi gülmeme sebep olurken "Seni sürtük." Demesiyle bana doğru koşması bir oldu. Önüne geçen iki kişiden rahatlıkla kurtulabilecek kadar güçlü görünmesine rağmen bedenindeki kollar onu geri çekilmeye zorlamıştı. "Ona böyle diyemezsin." Aklı başında olan bir çocuk onu durdurmuştu. Yeşil gözler alev alev yanmaya devam ederken "Oğuz. Yapma." Demek bugün ki ikinci kahramanımızın adı Oğuz. Hala onu tutan ellerden kurtulmaya çalışırken "O pis ellerini kardeşimin üzerinden çek seni küçük sürtük." Derken Yeşim kendinden bahsedildiğini hemen anladı. Yüzünde adi bir gülümseme oluşurken "Peki bunu yapmamın sebebi ne it?" derken tükürürcesine konuşmuştu. "Ne kadar zavallısın sen öyle." Derken kızın saçlarını biraz daha çekti. Oğuz ani bir hamleyle yanındakilerden kurtulup hızla kardeşini geriye doğru çekti. Anında Yeşim'e atılırken onu kolunun arkasından yakalayıp yere çöktürdüm. Elimdeki sigarayı tenine yaklaştırırken kardeşi bağırmaya başladı. "Hayır, hayır yapmayın. Ne olur yapma." Derken bir an sadece bir an aklım geçmişe gitti. Üvey baba bozuntusu Hulusi beni zorla yere yatırırken bende aynı şeyi söylemiştim. "Ne olur yapma!"

Elimdeki sigarayı yere bırakırken "Kimse beni dinlememişti. Ben seni neden dinleyeyim ki?" diye bağırdım. Benden dört yaş küçük kız abisine yapışırken korku her yerini kaplamıştı. Hiçbir korku sonsuza dek sürmez. Okuldan çıkarken kızlar peşime takıldı. Yeşim'in gözleri alev alev yanıyordu. İzzet'in mekanına doğru giderken "Pınar siz Sinem'le eve gidin. Bizde birkaç saat sonra geliriz."

Yeşim bana anlamayan gözlerle bakarken "İzzet'in mekanında fazla kalamıyor. Bugün kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. Önce Eren denen o çocuk, şimdi de bu."

"O sigarayı neden tenine değdirmedin Cemre?" derken bir an afalladım. Bu soruyu sorması çok saçmaydı.

"Neden yapayım ki? Sadece kardeşini kurtarmaya çalışan bir zavallı." Derken sesimi incelttim. Yeşim'in gözleri yanarken tüm hücrelerinden nefret geçiyordu. Ona aldırmayarak mekana girdim. Yoğun dumandan göz gözü görmüyordu. "Bize kafa tutarak bunu hak etti."

Yeşim büyük bir nefret taşıyordu herkese karşı hepimiz gibi. Ama gözünün önünde başkasına yapılanları izlemek çaresizce. Ben her şeyi kendim yaşadım. Pınar'da ablasına yapılanları gözüyle görmedi. Sonradan haberi oldu. Sinem desen o da her şeyi kendi yaşadı. Kendimi Yeşim'in yerine koyduğum her an içime binlerce iğne saplanıyor. En yakın arkadaşını gözünün önünde... Bu dayanılmaz bir acı olmalıydı.

"Bu çok acımasızca değil mi Yeşim? Bize yapılanların acılarını başkalarına çektirmek. Bence yeterince mutsuzlar. Herkes, bizim gibi." Sözcüklerim ona bir ateş gibi düşerken "Kimse bizim kadar mutsuz değil Cemre. Onlara baksana hepsi aptal amaçların peşindeler. Ders çalışıyorlar. İleride iyi bir gelecek için. Ama hiçbir şeyin farkında değiller. Ne kadar zengin olursan ol. Ya da ne kadar güvenli bir yerde yaşarsan yaşa. Bir hata, sadece bir hata bütün hayatını berbat etmeye yeter zaten. Yan sokaktan eve gidecekken yol kestirme olsun diye diğer sokağa girdiğinde elindeki boktan diplomanın neye yararı var? Ya da arkadaşının yaptığı bir şakaya yüksek sesle güldükten sonra karşına çıkabilecek şerefsizlerden parayla mı kurtulacaksın? Hayır! Çünkü onların tek amacı senin ruhunu almak. Bize yaptıkları gibi. Keşke ölen ben olsaydım." Yeşim sandalyeden hızla kalktıktan sonra kendini dışarı attı. Söylediği her şeyde haklıydı. Bu hayatın sonunda kötü biriyle karşılaşınca o ana kadar yaşadığın hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Artık kötü olan taraf bizlerdik. Ve asıl kötülük yapacağımız insanlar bunlar değildi. Asıl acı çektireceğimiz insanlar ruhumuzu alanlardı. Belki de intikam vakti çoktan gelmiştir.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin