Bölüm 22

2.5K 179 3
                                    

CEMRE ARSAY

Nefret. Çok güçlü bir duygudur. Başkalarını yok ederken sana kendini unutturur. Yapmak istediklerin ve yapmak zorunda oldukların ters düştüğünde ise bir boşluğa düşmüşsün demektir. Ve nefret seni yok etmeye başlamıştır. 

Yaptıklarımın yanlış olduğunu bile bile yapmaya devam ediyorum ve bu beni durdurmuyor. Ve böyle yapan sadece ben değilim.

"Gitmesi işime geldi." dedikten sonra Yeşim gülümsedi ve banka oturdu. Herkes susuyordu. Oğuz'un Yeşime karşı olan basit duygularından dolayı sustuğuna emindim. Peki diğerleri? Neden bahsediyordum ki? Benim acımasız arkadaşlarım buna üzülecek değillerdi. 

"Ağzını kapatacak mı sizce?" dedi Pınar şüpheyle.

"Kapatmazsa başına geleceklerden haberi olmalı. Sadece işimi uzatıyor." dedi Yeşim. Ruhunu tamamen kaybetmiş arkadaşım için üzülüyordum. Belki de kendim için üzülmem gerekiyordu.

"Yusuf'u gerçekten öldürecek misin?" diye saçma bir soru daha soran Sinem'e gözlerimi devirerek baktım. Neden en zayıf halka oluyordu ki? Yeşim'e böyle bir soruyu yönelttiğine inanamıyordum. Hemde az önce olanlardan sonra. Yeşim tam ağzını açacaktı Oğuz nefes verdi.

"Bu soruyu sorman saçma. Eğer onun ölmesini isteseydin Yeşim çıktıktan sonra o depoda eline geçen fırsatı iyi değerlendirip Yusuf'u öldürürdün. Ama kendin için bile katil olmadıysan başkası için katil olmak pek akıllıca değil. Sen de haklısın." Oğuz'un söylediklerinden sonra Yeşim'in ifadesiz bakışları Sinem'e yöneldi. Ona ihanet etmişti. Aslında bu bir ihanet değildi ama Yeşim şuan bunu öyle algılıyordu. 

Ortamda hakim olan sessizlik git gide artarken Oğuz'a baktım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedim sinirle. Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyordu. 

"Sizi birbirinize tanıtıyorum." dediğinde dizimle gelişi güzel vurduğum yerlerden iyi tepki aldım. Oğuz acı içinde inlerken üstüne çıkıp sert bir yumruk attım. 

"Seni şuan öldürmemem için bir sebep söyle."diye tısladım. Sinirden kuduruyordum. Bize ne kadar iyilik yaptığı umurumda bile değildi. Çünkü ben iyilikten bir şey anlamazdım. 

"Cemre." dedi bir ses. Kafayı yemiş bir şekilde üstünden kalktım. Sinirden çıldırmak üzereydim. Bu yüzden bana dokunmamaya özen gösteriyorlardı. Yeşim neden beni durdurmuştu bilmiyordum ama sinirliydim. 

"Ne söylediğinin farkında değil misin Yeşim?" dedim sinirle. "Bu aptal düşüncelerinden vazgeçtiğinde hastaneye gel Yusuf'u gebertelim." dedikten sonra telefonumu banktan alıp hızla uzaklaştım. Öfkelendiğim zaman mantıklı düşünemiyordum.  Bir şeyler tekmelemek istiyordum. Mesela Oğuz'un kafasıyla top gibi oynayabilirdim. Ne kadar hızlı yürüdüğümün farkında değildim. Taksi durağına doğru yürüyen Eren' i görünce durakladım. Gerçekten gidiyordu. 

"Beni durdurmaya mı geldin?" dedikten sonra kendi de söylediğine güldü. 

"Bu intikam saçmalığına başlamadan önce baya iyiydik. Kavga etmezdik." dedim nefes vererek. Hala sakinleşememiştim. 

"Evet, bilindik şeyler birilerini döverdiniz. Güçsüz olanları."

"Anlaşılan aptal arkadaşınla sözleştiniz bugün Cemre Arsay'ı deli etmek için." dedim. Haddini aşan şeyler söylüyordu arkadaşı gibi. 

"Cemre Arsay, namı diğer kötü kızımız. Seni özleyeceğim." dedikten sonra bozuldum. Aptalca bir cümleydi ama beni duraksattı. Arkasını döndüğünde "Pes ediyorsun yani." dedim. Amacım neydi bilmiyorum. Defolup gidiyor işte neden uzatıyordum ki?

"Evet, pes edip korkak gibi davrananlardan nefret edersin. Böylelerinin canını daha fazla yakarsın. Çünkü sen korkak değilsin. Tüm yaşadıklarına rağmen o adamla yüzleşip yüzüne büyük bir iz bıraktın. Ve kimseye söylemediğin bir sırrın var. Pınar'a her baktığında kendine o adamı hatırlatıyorsun. Bu yüzden grupta en uzak olduğun kişi o. Onunda yüzünde geçmişinden gelen bir iz var." dedi. Düşüncelerim beni kendimden bile uzaklaştırmıştı. Bu kadar şeyi nasıl biliyordu? Gerçekten anlam veremiyordum. 

Düşünmekten korktuğum şeyleri bana söylemişti. Böylece aslında benimde korkak biri olduğumu bana göstermişti. Hiç tahmin etmediğim şekilde.

"Belki de gitmeliyim. Böylece küçük sırrın bende güvende kalır." dedi. Gözlerimi sabit bir noktaya dikip yutkundum.

"Sen bunları nasıl..." dedim. Ağzımdan başka bir şey çıkmıyordu.

"Çünkü çok aptal biriyim. Senin tehlikeli bakışların, küçümseyici tavrın ,güldüğünde yanağında oluşan o manasız gamzen, kalın ve bir o kadar güzel çattığın kaşların sanki seni sevmenin bir zorunluluğu gibi. Sanki bu bana biçilmiş bir kader. Geçmişinde dayanılmaz acılar yaşayan kötü bir kızı sevmek için dünyaya gelmişim. Ve bunu durduramıyorum."

Normal zamanda gülüp geçeceğim sözlerle başbaşaydım. Gözlerimi bile kıpırdatamıyordum. Beni sanki olağanüstü bir şeymişim gibi tanımladı. Bu saçmaydı. Ben hayatın kaderini en boktan yazdığı bir sayfaydım. Her hikayede okunmayan önsözler gibi önemsizdim. Ama benim sayfamı okuyan ve tekrarlayan biri vardı. Her kelimemi hatırlayan ve anlam veren biri. 

Kendime geldikten sonra "Fazla romantik, böyle şeyler sadece midemi bulandırıyor." dedim. Sonuçta ben kötü bir kızdım. Ve buna göre davranmalıydım. Eren bana son kez baktıktan sonra "Hoşçakal Cemre, seni seviyorum." Deyip taksiye bindi. Beni de kendiyle götürmüştü. 







kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin