Bölüm 43

1.5K 81 9
                                    



SİNEM HANVAN

Pınar elindeki zeka küpünü çalışma masasına fırlattı. "Oğuz'un doğum günü hediyesi değil mi o?"

Pınar gözlerini devirdi. Elindeki kıyafetleri bavuluna yerleştirdiğini gördüğümde garipsedim. "Ne yapıyorsun?"

Bana bakmadan yaptığı işe devam etti. "Yeşim'in intikamı biteceğine göre artık daha fazla burada kalmayacağız demek oluyor. Bende şimdiden hazırlanmaya başladım."

"Nereye gideceğiz peki?"

Pınar elindekileri bırakıp yatağının üzerine oturdu.

"Bilmiyorum. Dava bitince oturup konuşmamız gerekiyor."

"Bence sende planlarında küçük bir değişiklik yapabilirsin. Yeşim ve benim gibi..."

Pınar'ın sert bakışları sözlerine de yansıdı. "Bu konu tartışmaya açık değil. Kararlarının sonuçlarını nasıl ödediğini unutma."

Öfkeyle söylediği sözler beni yine kırmıştı. Onun beni kırmaya alışması ve benim buna tepkisiz kalmam doğru değildi. Pınar'da doğru olmayan birçok şey vardı. Ben artık bu konuşmalardan sıkılmıştım.

"Eskiden senin gibi beni kıran insanların arkadaşım olmasına izin vermezdim." Dedim birden. Bu çıkışım karşısında afallamıştı. Ona karşı cevap vermediğimi zayıflığımdan sanıyordu ama bu doğru değildi. Onu kırmamaya çalışıyordum. Bunu yapmak zorunda değildim. Tıpkı onun yapmadığı gibi.

"Doğruları söylemem seni kırıyorsa bir daha yapmam. Sadece sen hayatını cehenneme çevirenleri çabuk unutuyorsun. Babanın sana yaptıklarını unuttuğun gibi. Ve benim yolumdan gitmediğin için pişman oldun. Yeşim'de olacak. Bunu görebilenin yalnızca benim olmam acı verici."

Sinirle ayağa kalktım. "Arkadaşım olman kararlarımı sorgulma şansını sana vermez. Eğer gerçekten arkadaşımsan kararlarıma saygı duymalı ve yanlış olduğunda bunu yüzüme vurmaman gerekir."

"Yani gerçek arkadaş olmayan ben miyim?"

Mavi gözlerinde öfkeyi gördüğümde bir adım yaklaştı. Bana karşı olan bu anlamsız tutumunun sebebini anlayamamıştım.

"Yeşim'e gidip beni şikayet edeceğine karşımda dursaydın ya. Tıpkı şimdi yaptığın gibi. En azından kendi düşüncelerimi yüzüne söyleyebiliyorum. Senin gibi korkak değilim!"

Sözleri haddini fazlasıyla aşıyordu. Neden sürekli beni aşağılıyordu ki? Değişmişti. Eskiden bu kadar acımasız değildi. Bu kadar sevgisiz de değildi. Eskiden beni severdi. Bunu gözlerine baktığım zaman anlayabiliyordum. Şuan gözlerine baktığımdaysa nefret duygsunu bastırmak isteyen birini görüyordum karşımda.

Onu kendi düşünceleriyle yalnız bırakıp buradan gitmek istedim. Yoksa geri dönülemez bir yola girecektik. En yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyordum. Belki de çoktan kaybetmiştim ama bunu kendime itiraf edemezdim.

Kapıya yöneldiğimde peşimden geldiğini hissettim. Salona koşar adımlarla hareket ettiğimde Eren'in sözleri ile duraksadım. Karşısında Cemre vardı.

"Bu işe babamın zoruyla girmedim Cemre. Size yardım etmek istediğim için girdim. Beni bunun için suçlayamazsın" dediğinde Cemre elindeki fincanı yere fırlattı.

"Sana inanmamı nasıl beklersin? Belki de Hulusi'nin adamısın."

Bu sözler benimde şaşırmama sebep olmuştu. Eren ise gözlerini karartıp Cemre'ye doğru yürüyüp kolundan tuttu. Engel olmak için adım atamayacak kadar şaşırmıştım bu duruma.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin