Bölüm 17

3.5K 221 6
                                    

YEŞİM ÖZGÜR

Kafamı toparlamaya ihtiyacım vardı. Sokak merdivenlerini teker teker çıktıktan sonra yüksek bir kaldırıma oturdum. Birini vurmuştum. Birini öldürmek istemiştim. Gözümü kırmadan ateş etmiştim. Hak ettiğini düşünüyordum ama içim yine de rahat değildi.

Zamanında hayatımı mahveden adamı vurdum diye vicdan azabı mı çekmeliydim bilmiyorum. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Sadece yalnız kalmak istiyorum.

"O yaşıyor." dedi tanıdık bir ses. Kafamı çevirdiğimde Oğuz'un yanıma oturduğunu ve bana baktığını gördüm. Bana ne oluyordu? Rahatlamış mıydım yoksa? Hayır. Hayır.

"Ne düşünüyorsun?" dedi cevap vermeyince. "Birini vurdun. Gözünü kırpmadan öldürmek istedin." derken sesi sertleşmişti. Ayağa kalkarken "Bunu görmek istemiyorsan defol git." diye bağırdım. Ona mı bağırıyordum kendime mi anlamamıştım.

"Neden zorluyorsun kendini?" dedi sakince. Bu cümlesi durdurmuştu beni. Kafamı çevirip ona baktım.

"Ben, Rüya öldüğünden beri herkesin hayatını mahvetmeye çalışan kız, acımasız psikopat olan kız katilime acıyorum. Onu vurduğum için vicdan azabı çekiyorum. Bunları mı duymak istiyorsun? Evet, lanet olası birini vurduğum için içim acıyor. Acı çekiyorum." dedim. Dizlerimde derman kalmamıştı. Yere yığılırken gözlerimden de yaşlar akıyordu. İlk defa birinin karşısında bu kadar çaresizdim.

Oğuz dizlerinin üzerine çökerek yere eğildi. Yüzünde çaresiz bir ifade oluşurken boynumdan tutarak beni kendie çekti. Bana sarılmıştı. Ağlamaktan nefes nefese kalmıştım. Canım o kadar çok yanıyordu ki! Bunca yıl kimseye acımamıştım ama beni bu hale getiren adama acıyordum.

SİNEM HANVAN

Yeşim'in intikam hırsı vicdanına ağır basmıştı. Ateş ettikten sonra kendide dengesini kaybederek yere düşmüştü. Cemre ve Pınar onun yanına koşarken ben ise yıllar önce Rüya'yı öldüren katile bakıyordum. Eren ve Oğuz adamın yanına gidip nabzına bakmışlardı. 

Eren cebinden telefonunu çıkarak bir kaç numara tuşladı. Anlaşılan o katili kurtarmayı planlıyordu. Yeşim'in nefretinin bitmesi için o adamın ölmesi gerektiğini biliyordum. Pınar ve Cemre, Yeşim'i dışarı çıkarırken bende Eren'e odaklanmıştım.

"Alo Yıldırım, bir şey oldu. Birini getirmem lazım. Kurşun yarası."

Bir süre karşıdan gelen sesi dinledikten sonra "Tamam geliyoruz." dedikten sonra telefonu kapattı. Adamı kaldırmak için Oğuz'dan yardım istedi.

Buna izin veremezdim. Birbirimize intikamımızı alacağımıza söz vermiştik. Eğer ben Onur'un ölmesini isteseydim Yeşim bunu yapardı. Benim de onun intikam şekline saygı duymam gerekiyordu. Yıllarca acılarına ortak oluştum. 

Yeşim'in elinden düşürdüğü silahı aldıktan sonra yerde yatan henüz ölmemiş olan yaralı adama baktım. Eren'in endişeli bakışları beni bulurken "Sinem!" dedi yüksek bir sesle. Gözlerimi karşımdaki yaralı adama sabitledim. Yıllar önce Yeşim'in hayatını mahveden bu adam onu karanlığa sürüklemişti. Ondan alınması gereken bir intikam vardı. 

"Sinem, saçmalama! Bırak elindekini." diye bağırıyordu Eren. Kulaklarım onu duymuyordu. 

"Bunu yapmak sana iyi hissettirmeyecek." dedi Oğuz. Şok etkisinden yeni çıkmış gibiydi. İlk defa konuşmuştu. 

"Bunu bilemezsin." dedim gözlerimi ayırmadan. Elim titriyordu Yeşim kadar kolay yapamasam da bir el ateş edebilirdim. İşini bitirebilirdim. Bunu yapabilirdim. Yarım kalmış bir şeyi bitirmek gibi düşünmeliydim. 

"Hayır bunu bilebilirim. Çünkü ona vurduğu için şuan bu iti bende öldürmek istiyorum. Yeşim'e zarar verdiği için bu herifin sonu olmak istiyorum ama yapamam. Ben katil değilim. Tıpkı senin gibi." dedi. Bu konuşmasını gözlerime bakarak yapmıştı. Yeşim'e karşı bir şeyler hissettiğini de anlamış oldum böylece. Eren yavaşça elimdeki silahı aldıktan sonra "Onların yanına git. Burada olanlardan bahsetme." dedi. Bize neden yardım ediyorlardı? 

Depodan çıkarken içimi kaplayan boşluk git gide arttı. Kızlar arabanın çevresinde çember kurmuş oturuyorlardı. Yeşim ifadesizce sabit bir noktaya bakarken Cemre geldiğimi görünce beni kenara çekti. Gözleri morarış gibiydi. Çok bitkin görünüyordu. En baştan beri bunların olacağını bilip girmiştik bu işe. Okuldaki tuvalette sıkıştırdığımız kızlara yaptığımız kadar masum olmayacağını biliyorduk bundan sonra hayatın. Ama yine de kimse Pınar dahi Yeşim'den böyle bir soğukkanlılık beklemiyordu.

Belki döverdi, işkence yapardı ama gözünü kırpmadan vurmazdı. "Yeşim'i buradan götürmemiz lazım." dedi Cemre yavaşça.

"Arabayı kullanacak durumda olduğumu sanmıyorum." dedim. Cemre koluma dokunarak bana destek olmaya çalıştı. 

"Hadi gidelim buradan." dedi.

Yeşim yolculuğun başından beri ağzını açıp tek kelime etmemişti. Sanki dili tutulmuş gibi belli bir noktaya bakıp düşünüyordu. İçinden ne tekrarladığını tahmin etmek o kadar da zor değildi. "Böyle olması gerekiyordu." dedi Pınar soğukkanlılıkla. Şuan hepimizin söylemek istediği ama söylemeye cesaret edemediği şeyi söylemişti aslında. 

"Hak ediyordu." diye yineledi Cemre. Ben ise susmuştum. Sadece Yeşim'in omzuna dokunarak ona yalnız olmadığını hissettirdim. Ne kadar zor olduğunu anlayabiliyordum. Ne kadar boş hissettiğini de hissediyordum. Her zaman onun yanında olacağımızı biliyordu. 

Bir süre Yeşim'i yalnız bırakmaya karar verdik. Cemre odasına çıkarken Pınar yemek yemeyi teklif etti ama iştahım yoktu. Otelin bar bölümünde otururken birden tanıdık bir yüz dikkatimi çekti. Onur'un şirketinde gördüğüm çocuktu bu. O inanılmaz gözleri aklımda kalmıştı. Bir anlık bakışmamızdan sonra o da beni tanımış gibiydi.

"Merhaba." dedi. Ne olursa olsun onu tanımıyordum ve erkeklere güvenmemem gerektiğini yıllar önce öğrenmiştim.

"Merhaba." dedim başka tarafa bakarak. Ama ne taraftan bakarsam bakayım sanki gözlerine tekrar bakacakmışım gibi hissediyordum.

"Kader bizi tekrar karşılaştırdı." derken gözlerinin içi gülmüştü. Sanki farklı bir çağdan gelmiş gibi gözlerine uzun uzun baktım. Güven duygusu o andan itibaren yakın gelmeye başladı. 


Medya da Pınar



kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin