Bölüm 12

3.9K 261 4
                                    

YEŞİM ÖZGÜR

Kırık düşüncelerin ortasında kalmış gibiyim. Hayatıma nokta konulmuş hala üç nokta için çırpınanlar gibiyim. İçimde kopan fırtınaların acısını başka ruhlardan çıkardım. Yapmam gereken kötülükleri masum olanlara yaptım. Ve içimde bundan pişmanlık duyacak kadar bile insanlık bırakmadılar. Ben en karanlığım, en kötü olanım. Sinem gibi olmayacak intikamım biliyorum.

Eren'in önüme attığı dosyalar arasında işe yarayan bir şey bulamamıştım.

"Alınan ifadelere göre üç kişi olduklarını belirtiyor."

"Beş kişiydiler. Biri kimseye dokunmadı. Birisini de pek göremedim." Onların yüzünü hatırlamak bile işkence gibi geliyordu.

"Belki ikisi diğerlerini terk etmiştir." diye fikir attı Cemre ortaya.

"Olabilir." dedi Pınar sessizce. Bir düşünüyormuş gibiydi. Cemre yanına oturduktan sonra göz göze geldiler. Bana baktıklarında ne demek istediklerini anladım. Başımı salladım.

"Hayır. Olmaz." dedim. "Asla onlarla karşı karşıya gelemem." Rüya'nın ailesini olaydan sonra görmemiştim bile adamakıllı. Şimdi onlardan kızlarının katilleriyle ilgili bilgi isteyemezdim. Üstelik sebebi ben iken.

"Başka yolu var mı Yeşim? Annesi ve babası mutlaka bir şeyler biliyordur." dedi Pınar. Haklıydı. Oğuz yerinden kalkarken "Hep beraber gitmeye gerek yok. Ben Yeşim'i götürürüm." dediğinde şaşırmıştım. Daha dün başka konuşan adam bugün benimle gelmekten bahsediyordu. Bana acıyordu. Ve ben bunun olmasını istemiyordum.

"Bak sen bu işe fazla karışma istersen." dedi Sinem. Düşüncelerimi dile getiriyordu adeta.

"Bence ona iyi gelmiyorsunuz." dedikten sonra Pınar sinirle ayağa kalktı. Sinem onu durdururken ben de sinir olmuştum. Bunca yıl onlar sayesinde ayakta kalmıştım. Onlarda benim için aynısını düşünüyorlardı.

Hayatımız hakkında hiç bir bok bilmeyen insanların böyle konuşması beni deli ediyordu. Biz acı çekerken hiçbiri yanımızda değildi. 

"Birbirinizin acılarını dinleyerek intikam duygunuzu arttırıyorsunuz. Nefretinizi, acınızı, intikamınızı her şeyinizi ikiye katlıyorsunuz. Birbirinize zarar verenlere olan nefretiniz veriminizi düşürür." Bir bilge gibi konuşmuştu. Haklı mıydı bilmiyorum ama kızlar bir anda duraksadı.

"İzin verin size yardım edelim." dedi Oğuz. Samimi konuşmuştu. Pınar yerine oturduktan sonra "Hadi gidin de elimizde bir şey olsun başlamak için." diye onay verdi Pınar. Hepsinin onayını almadan gidemezdim. Cemre "Biz her zaman yanındayız." dedi. Ona minnettar olduğumu gösteren bir bakış attım. Sinem de başını salladıktan sonra Oğuz kapıyı açtı. Arkasından ben de çıktım.

Arabayı bu kadar yavaş kullanması canımı sıkmıştı. Sürekli oflayınca "Kardeşlerini mi özledin?" dedi alay ederek. Bu ifadesi sinirimi bozmuştu.

"En son benimle alay eden çocuğun üzerine kola döktükten sonra doğum günü pastasını suratına geçirdim. Pasta ile kolanın gitmeyeceğini anlamış oldu." dedim üstüne basarak. Gözlerinde beliren ani bir tepki ile "Pişman değil misin?" diye bir soru attı ortaya.

"Hayır." dedim dürüstçe. Pişman değildim. Olmayacaktım.

"Kız kardeşime yaptıklarına da değilsin o zaman?" dedi soru sorar gibi.

"Değilim. Lanet olasıca yaptığım hiçbir şeye pişman değilim." diye bağırdıktan sonra arabayı durdurdu. Ani frenle kafamı neredeyse çarpacaktım.

"Bu nefret, neye karşı? Seni bu hale getiren onlar değil. Kardeşim veya herhangi biri değil."

"Ben bu kadar acı çekerken onların mutlu olması sorun tamam mı? Ben acı çekerken kimse mutlu olamaz." dedim bağırarak. Sakinleşti sözlerimin üzerine. Bakışları yumuşadı.

"Sen kendine kızgınsın Yeşim." dedi. Gözlerini içinde anlam veremediğim bir ifade oluştu. Hiçbir erkeğin gözlerine bu kadar uzun bakmamıştım.

"O geceki olanlar senin suçun değil." dedi yumuşak sesiyle. Gereğinden fazla samimiyet oluşunca önüme döndüm. "Hadi gidelim artık." dedim. Sözlerim içimde hapsolmuştu. Her zamanki gibi.

Evlerinin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Oğuz yanımda duruyordu. Eski oturduğum mahalleye gelmek beni üzmüştü. O sokağa çok yakındık. Zile basmadan oradan geçmem gerekiyordu. Yoksa içimdeki soru işaretleri hiç bitmeyecekti. O sokağa doğru ilerlerken Oğuz da beni takip ediyordu. 

İşte orası. Kestirme olan yol. Kardeşim dediğim kızı kaybettiğim o yol. Ölüm yolu. Kaldırıma düşmüş küçük bedenini hatırladığımda bacağımda derman kalmamış gibi yere çöktüm. Gözyaşlarım yerlerini almıştı. İlk defa kızlardan başka birinin yanında hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. 

İçimdeki kötü kız ortaya çıkmalıydı şimdi. Yerden kalkmalıydım. Ama yapamadım. Bedenim titrerken Oğuz kollarımdan tuttu. Kalkmama yardım etti. İlk defa başka biri kalkmama yardım etmişti. Gözyaşlarımı sildim.

Zile bastığımda kapıyı Korkut amca açtı. Rüya'nın babası. Hiç değişmemişti. Yılların izleri suratından silinmemişti. Kızının acısını hala suratında taşıyordu sanki. Beni görünce önce tanıyamadı. Sonra aklına ölen kızı geldi.

"Korkut amca?" dedim kısık bir sesle.

"Yeşim sen misin kızım? Güzel kızım benim. Ne kadar büyümüşsün." koca kollarını bana sarmak istedi. Ama o günden sonra kimseye sarılamıyordum. Yüzüme baktıktan sonra anlayışla karşıladı. İçeri davet ettikten sonra adım attım. 

Evleri hala aynıydı. Klasik mobilyalar etrafı alaturka gösteriyordu. Gözlerim Rüya'nın odasının olduğu yere kaydı. Üzerinde Rüyam yazılı kapı hala aynı duruyordu öldüğünden beri.

"Nasılsın kızım?" dedi Funda teyze. Rüya'nın çok sevdiği annesi.

"İyiyim Funda teyze sen nasılsın?" dedim.

"İyi olmaya çabalıyoruz. Rüyam akılma geldikçe o uğursuzlara bela okuyorum evladım. Hala bulunamadılar soysuzlar." dedi. Suratında bir acı dalgası belirdi.

"Bende onun için gelmiştim. Size o, o soysuzlarla ilgili bilgi verildi mi?" derken sesim kısık çıkmıştı. Funda teyzeyle Korkut amcanın suratı aynı anda düştü. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Oğuz Bey dedektif sayılır. Bu durumlara bakıyor. Ve onları bulacağına emin. Eğer bilgi verirseniz. Onları bulacak." dedim sessizce.

"Onlar bulundu." dedi Korkut amca. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken içimden plan kurmaya devam ediyordum. Onlara hesap soracağım gün için yaşıyordum ben. Şimdi acı çekme sırası onlardaydı.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin