Bölüm 20

2.9K 187 2
                                    

YEŞİM ÖZGÜR

Kaybolmuştum. Kendi düşüncelerim ve duygularımda kaybolmuştum. Sinsi gözyaşı yanaklarımdan süzülürken o kadar çok uzak geliyordu ki mutluluk. Her zaman yanımda olacak birisine o kadar çok ihtiyacım varmış ki aslında.

Belki de kendi yalnızlığım beni kötülüğe iten. Karanlığın içine saplayan ve oradan çıkmama izin vermeyen belki de yalnızlığımdı.

Yıllar önce büründüğüm ve çıkarmaya cesaret edemediğim zırhıma bir darbe iniyordu. İlk kez bir umut bu kadar güçlüydü.

"Olmayacak şeyler için uğraşıyorsun. Beni değiştiremezsin."

"Amacım seni değiştirmek değil. Özüne dönmeni sağlamak." dedi Oğuz. Sözleri etkileyici ama anlamsızdı. Bu sonsuza dek sürecek bir karanlıktı. Arkamı döndükten sonra "Bol şans." Dedim. Çünkü gerçekten ihtiyacı olacaktı.

Pınar'ın elindeki birayı aldıktan sonra "Bana sarhoş katillerimi hatırlatmaya devam edersen seni döverim." dedim. Bu cümlemin üzerine sırıttı.

"Sarhoş olmayı seviyorum."

"Ama ben sarhoş olunca seni sevmiyorum." dedikten sonra kolunu omzuma atarak onu taşımaya başladım. Kilo olarak benden fazla olması durumu zorlaştırıyordu. 

"Yardım ister misin?" dedi tanımadık bir ses. Gözlerimi çevirdiğimde meraklı gözleri bana bakıyordu. Kafayı yemiş olmalıydı.

"O şirin suratını dağıtmamı istemiyorsan defolup git." dedim. Tartışmak istemiyordum. Bir adım daha atınca dengemi kaybettim. Pınar'ı yere düşürüyordum ki tanımadığım çocuk kolundan tuttu. Nefes verdikten sonra sol kolunu omzuna attı. Gözlerimi devirdikten sonra bende sağ kolunun altına girdim. 

Pınar'a iyi bir küfür borcum vardı. Sabah kendine geldiğinde onu öldürmeyi planlıyordum. Çocuk yavaşça yatağa yatırmama yardım etti.

"Şimdi ikile." dedim. Tamam biraz kaba olmuştu ama tanımadığım birine teşekkür edecek değildim.

"Vahşi misin sen?" dedi karşımdaki sinir çocuk.

"Tanımadığım birine teşekkür edecek kadar aptal değilim."

"Ben tanımadığım birine yardım ettim ama." dedi küstahça.

"Siktir git." dedim. Sanırım bu daha kaba olmuştu. Benimle uğraşmamaları için alnıma arıza veya bela mı yazmalıydım yani?

Gözlerini devirdikten sonra odadan çıktı. Pınar'ın ayakkabılarını çıkardıktan sonra üzerini iyice örttüm. Yan odaya geçerken Sinem de otele dönmüştü.

"Pınar fazla kaçırdı." dedim. Tam çıkacaktım ki Sinem kolumdan tuttu. Ona kızgın olamadığımı biliyordu. Kardeşlerime küsemiyordum.

"Yeşim yanlış yapıyorsun. Cemre'ye de bana da haksızlık yapıyorsun. Ben senin için her şeyi yaparım. Kendi canımı veririm."

"Biliyorum. Sadece kafam karışık."

"İşte bu yüzden beklemelisin." dedi kararlılıkla.

"Beni böyle koyu bir renge boyayanlar şimdi gök kuşağına ulaşmak istiyor. Buna asla göz yummayacağım. Siz yanımda olsanız da olmasanız da." dedim. Son noktayı kararlılıkla koymuştum. Yan odaya geçerken Cemre'nin odada olacağı aklıma gelmemişti.

Kapıdan girdiğimde gözleri bir süre bende durdu. Daha sonra kitabını okumaya devam etti. Yanına yaklaştıktan sonra yatağın üzerine oturdum.

"Öyle söylemem yanlıştı." dedim. Başka diyecek bir şeyim yoktu.

"Tek söyleyeceğin şey bu mu? Sorunumuz bu mu?" dedi yüksek bir sesle. Gözlerimi bir nokta da kilitledikten sonra bende sinirlendim.

"Sen benim kardeşliğimden nasıl şüphe duyarsın? Ne oluyor sana Yeşim? Neye dönüşüyorsun?" diye bağırdı. Haddini aşan kelimeler kullanıyordu.

"Sen o üvey baba bozuntusunu görünce ne yapacaksın? Böyle düşünmeyi denedin mi?" dedim. Sadece kendini benim yerime koymasını istiyordum. Yanlış düşündüğümü iddia ediyordu. Oysa ben doğruluğumdan emindim.

"Konuyu nasıl güzel değiştirebiliyorsun böyle?" dedi.

"Farklı yerlere çeken sensin. Bu işte beraberdik Cemre. Ama sen ve Sinem beni sattınız. Düşündüğüm şeye saygı göstermediniz. O kibirli piçin aklınıza girmesine izin verdiniz." diye bağırdım. Kendime engel olamıyordum. 

"Eren'i karıştırma." dedi yüksek sesle.

"Kibirli piç demek istedin herhalde. Hani bize karşı gelen?" diye bağırdım.

"Yeşim yeter!" Sabrının sınırına gelmiş gibi bağırınca ileri gittiğimi anladım. Onu kırmıştım. İstemeden de olsa onu üzmüştüm. Bu beni kahretmişti ama duruşumdan taviz vermedim. "Yeter, bıktım. Olmadığım biri gibi görünmekten bıktım. İçimi, beni ele geçiren bu nefretten bıktım. İntikam istiyorum evet. Ama sonları ölüm kadar kısa olmamalı. Acıyı hissetmeleri lazım. Oysa sen sadece onların hayatlarına son veriyorsun. Vicdan azaplarına, acılarına son veriyorsun. Bu bir ceza değil, ödül. Anla artık!" diye bağırdı. Haklıydı ama kabul etmek istemiyordum. Göz yaşlarıma engel olamamıştım. Yanıma geldi ve ellerimi tuttu.

"Canımı vermeye hazırım ben senin için. Ama mutsuzluğun için değil." dedi. Kollarımı beline doladıktan sonra sımsıkı sarıldım. Sanki tüm acılarım bitecekti. Ruhumdaki yaralar sadece kardeşlerimin kollarında siliniyordu hafızamdan. Ve Cemre haklıydı. İntikam bu kadar kolay olamamalıydı. 

Medya Cemre...


kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin