kötü KIZLAR

By dermanhas

218K 11.1K 536

Önce ruhundaki lekeyi temizle! Tüm yaptığın yanlışlar için bir mum yaksaydın alev olur muydu tüm hayatın? ... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
2011 Baharı
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
SON 3
SON 2
SON

Bölüm 43

1.5K 81 9
By dermanhas



SİNEM HANVAN

Pınar elindeki zeka küpünü çalışma masasına fırlattı. "Oğuz'un doğum günü hediyesi değil mi o?"

Pınar gözlerini devirdi. Elindeki kıyafetleri bavuluna yerleştirdiğini gördüğümde garipsedim. "Ne yapıyorsun?"

Bana bakmadan yaptığı işe devam etti. "Yeşim'in intikamı biteceğine göre artık daha fazla burada kalmayacağız demek oluyor. Bende şimdiden hazırlanmaya başladım."

"Nereye gideceğiz peki?"

Pınar elindekileri bırakıp yatağının üzerine oturdu.

"Bilmiyorum. Dava bitince oturup konuşmamız gerekiyor."

"Bence sende planlarında küçük bir değişiklik yapabilirsin. Yeşim ve benim gibi..."

Pınar'ın sert bakışları sözlerine de yansıdı. "Bu konu tartışmaya açık değil. Kararlarının sonuçlarını nasıl ödediğini unutma."

Öfkeyle söylediği sözler beni yine kırmıştı. Onun beni kırmaya alışması ve benim buna tepkisiz kalmam doğru değildi. Pınar'da doğru olmayan birçok şey vardı. Ben artık bu konuşmalardan sıkılmıştım.

"Eskiden senin gibi beni kıran insanların arkadaşım olmasına izin vermezdim." Dedim birden. Bu çıkışım karşısında afallamıştı. Ona karşı cevap vermediğimi zayıflığımdan sanıyordu ama bu doğru değildi. Onu kırmamaya çalışıyordum. Bunu yapmak zorunda değildim. Tıpkı onun yapmadığı gibi.

"Doğruları söylemem seni kırıyorsa bir daha yapmam. Sadece sen hayatını cehenneme çevirenleri çabuk unutuyorsun. Babanın sana yaptıklarını unuttuğun gibi. Ve benim yolumdan gitmediğin için pişman oldun. Yeşim'de olacak. Bunu görebilenin yalnızca benim olmam acı verici."

Sinirle ayağa kalktım. "Arkadaşım olman kararlarımı sorgulma şansını sana vermez. Eğer gerçekten arkadaşımsan kararlarıma saygı duymalı ve yanlış olduğunda bunu yüzüme vurmaman gerekir."

"Yani gerçek arkadaş olmayan ben miyim?"

Mavi gözlerinde öfkeyi gördüğümde bir adım yaklaştı. Bana karşı olan bu anlamsız tutumunun sebebini anlayamamıştım.

"Yeşim'e gidip beni şikayet edeceğine karşımda dursaydın ya. Tıpkı şimdi yaptığın gibi. En azından kendi düşüncelerimi yüzüne söyleyebiliyorum. Senin gibi korkak değilim!"

Sözleri haddini fazlasıyla aşıyordu. Neden sürekli beni aşağılıyordu ki? Değişmişti. Eskiden bu kadar acımasız değildi. Bu kadar sevgisiz de değildi. Eskiden beni severdi. Bunu gözlerine baktığım zaman anlayabiliyordum. Şuan gözlerine baktığımdaysa nefret duygsunu bastırmak isteyen birini görüyordum karşımda.

Onu kendi düşünceleriyle yalnız bırakıp buradan gitmek istedim. Yoksa geri dönülemez bir yola girecektik. En yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyordum. Belki de çoktan kaybetmiştim ama bunu kendime itiraf edemezdim.

Kapıya yöneldiğimde peşimden geldiğini hissettim. Salona koşar adımlarla hareket ettiğimde Eren'in sözleri ile duraksadım. Karşısında Cemre vardı.

"Bu işe babamın zoruyla girmedim Cemre. Size yardım etmek istediğim için girdim. Beni bunun için suçlayamazsın" dediğinde Cemre elindeki fincanı yere fırlattı.

"Sana inanmamı nasıl beklersin? Belki de Hulusi'nin adamısın."

Bu sözler benimde şaşırmama sebep olmuştu. Eren ise gözlerini karartıp Cemre'ye doğru yürüyüp kolundan tuttu. Engel olmak için adım atamayacak kadar şaşırmıştım bu duruma.

Pınar yanımdan geçip Eren'e öfkeyle baktığında ortalığın gerileceğini anlamıştım.

Cemre'nin gözlerindeki hayal kırıklığı içimi sızlatmıştı. Eren'e bakıyordu. Ne demeye çalışmıştı?

Eren dudaklarını sıkıp ellerini saçlarına götürdü. "Bunu nasıl söylersin? Çıldırmak üzereyim." Farklı bir dil konuşuyorlarmış gibi hiçbir şey anlamıyordum. İkisi de büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor gibiydiler. Gözlerinden acı çektiklerini anlayabiliyordum. İkisi de benim arkadaşımdı. En azından Eren'i artık arkadaşım olarak görüyordum.

Aralarındaki konuya dahil olmak yerine bahçeye yöneldim. Yaşamak için nefese ihtiyacımız olduğu kadar kavga etmeye ihtiyacımız vardı sanki.

Annem bir keresinde 'insanlar kendi kanlarından olan ailelerine katlanamıyorsa başkalarına hiç katlanamaz.' Demişti. Bu sözün anlamını şuan anlıyordum.

Oğuz'un sinirle arabaya bindiğini gördüğümde yanına doğru yürüdüm. "Oğuz." Dediğimde beni duymamazlıktan geldi. Yeşim'in yan etkisi olmalıydı bu.

Arabanın kapısını açıp yanına oturduğumda gözlerini devirdi. "Yanlış anlama ama yalnız kalmam gerekiyor."

"Benimde yalnız kalmam gerekiyor. En azından sahile kadar susabiliriz." Dedim ona bakmayarak.

Kafasını sallayıp arabayı çalıştırdığında geriye baktım. Pınar peşimden gelmemişti. Cemre'nin yanında olmak varken neden peşimden gelecekti ki?

"Kardeşin için üzgünüm." Dedim aniden. Ona bunu bir çok kez söylemek istemiştim ama yalnız kalamamıştık. Hiçbir suçu olmamasına rağmen okulun ortasında rezil etmiştik. O günlere asla geri dönmek istemiyorum.

"Onlar gibi olmadığını biliyorum." Dediğinde ters bir bakış attım. "Özür dilemek senin için imkansız değil. İyi davranmakta öyle." Derken gerçekten üzüldüğünü hissettim. Yeşim kim bilir neler demişti?

"Değer verdiği herkesi kaybedeceğini sanan bir kızın aşık olamayacağını biliyorsun değil mi?"

Bu cümlem onu duraksatmıştı. Bakışları beni bulurken Yeşim'den bahsettiğimi anlamıştı. Ona gerçekleri söylemeliydim. Bunu zaten kabullenmiş gibi bir hali vardı.

"Onu kaybetmeyeceğim." Dedi kararlılıkla.

"Zaten kaybolmuş birini kaybedemezsin." Diye karşılık verdim. Amacım onu kırmak değildi. Ama Yeşim'le olduğu sürece paramparça olacaktı.

"Beni yanlış anlama, sen belki de Yeşim'in tek umudusun ama o bunu göremeyecek kadar kırılmış. Yok etmekten zevk alacak kadar yoksun. Onun hayatında olman sana zarar verecek."

"Zarar görmek umurumda bile değil." Diye sesini yükselttiğinde gerildim. "Yok olmak pahasına onun için savaşabilirim ama bir ışığa ihtiyacım var Sinem. Ondan gelecek bir kıvılcımla geçmişini yakmak için."

Yeşim adına seviniyordum. Gerçek aşkın ona ne kadar yaklaştığını hissedebiliyordum. Karşımdaki adam onu sonsuza dek sevip koruyabilirdi.

"Sahile geldik." Deyip gülümsedim. "Teşekkür ederim. Beni getirdiğin ve arkadaşımı sevdiğin için."


YEŞİM ÖZGÜR

Yalpalanmış düşünceler kafamda tek bir çizgi halinde düzene girmek istiyordu. Benliğimin en ücra köşelerinde bıraktığım bu his tüm hücrelerime işlerken ruhumun delicesine arzuladığı hissi sinsice benden uzaklaştıran beynimi susturmak istiyordum. Doğru veya yanlış ne önemi vardı? İstiyordum işte.

Bir sonbahar, ağacın yapraklarını nasıl zamanı geldiğinde alıyorsa, ben de zamanı geldiğinde onu kendi cehennemime alacaktım. Ateşin ve acının süslediği Oğuz bakalım ne yapacaktı? Alevlerin çarptığı bedeni nasıl ruhunu da beraberinde götürüp yok olacaktı?

"Öyle düşünmediğimi biliyorsun."

Yeşil gözleri hüznünden bir iz taşısada bunu belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Onu kırmadığımı düşünüdüğüm her cümle ardında derin bir iz bırakarak hafızasına yerleşiyordu.

Bile bile sürüklendiğim bu dipsiz kuyuda ışığımı bulabilecek miydim? Hayır. Belki de onun bana ihtiyacı vardı. Çünkü ışık, karanlık olmasaydı bu kadar değerli olmazdı.

"Senin hakkında bildiğim her şeyde yanılıyorum." Oğuz'un tepkisini bekliyordum ama bu beklediğimden fazla olmuştu.

"Sana berbat olduğumu söylediğimde öyle değilmişim gibi davrandın. Geçmişin izleri hala üzerimdeyken senin olmamı istediğin kişi olamam." Diye yükselttim sesimi. Manasız öfkem gözlerini alev alev yakarken içimin titrediğini hissettim.

"Yaptığın şeylerden sonra geçmişinin arkasına saklanıp korkaklık yaptığın sürece benim istediğim gibi güçlü bir kız olamayacaksın."

Yanlışların hakim olduğu, sinsi gözyaşları ve yalnızlıkla dolu geçirilmiş on sekiz yıl gözümde canlanırken nerede olduğunu unuttuğum kalbimin kırıldığını hissettim.

Geriye baktığımda kendimi göremiyorum. Kapalı cam bir fanusun içine hapsedildiğim günden beri duygularım köreldi. Belki de tüm hislerim cam fanusu kırmak isterken yok oldular. İşte kayıp Yeşim'in son çığlıklarıydı bu. Tüm çığlıklarım sessiz haykırışlara dönüştü içimde.

İşte bu yüzden o unutulmuş kalbe geçirdiğim zırhla koruyordum kendimi. Oğuz'un ona iyileştirmek için dokunup paramparça edeceğini nereden bilebilirdim ki?

Arkamı döndüğümde kolumu tuttu ve ona bakmam için beni zorladı. Direnebilirdim ama sıkılmıştım. Onun da dediği gibi güçsüzdüm ben.

"Seni bulmak istiyorum Yeşim. Zırhını indirmeni istiyorum. İntikam kraliçesi değil, kendin olmanı istiyorum."

"O çok güvendiğin sahte duyguların intikam kraliçesine ait ama." Sinirlenmiştim. Beni bu halimle sevmişti. Şimdi değişmemi istiyordu. Kırık dökük sahte duygularıyla değişmemi istiyordu.

"Sana hissettiklerim hakkında böyle konuşamazsın." Diye parladı. Vay canına! İstediği zaman nasıl da savunabiliyordu duygularını.

"Sen benim geçmişimin arkasına saklandığımı söyleyebilirsin ama ben senin duygularına bulaşamıyorum öyle mi?" Tek kaşımı kaldırdım.

"Öyle."

"İyi."

"Beni kışkırtma. Bunu hep yapıyorsun." Dediğinde gülmeye başladım.

"Seni kışkırtırsam ne yaparsın? Sorun ne biliyor musun? Senin gibi tahta beyinlerin kendilerini dünyanın en vazgeçilmezi sanmaları ve karşısındakileri sürekli buna ikna etme çabasında bulunmaları. Ama bir konuda yanılıyorsun. Bu dünyadaki hiç kimse bana istemediğim bir şey hissettiremez." Kendimden beklemediğim bu konuşma onu epeyce şaşırtmıştı.

"Sana bir şey hissettirmeme gerek yok. Yoğun bir şekilde hissediyorsun zaten." Gözlerimi devirdim ama oldukça ciddi görünüyordu.

"Öyle mi?" dedim.

"Öyle. İstersen bunu sana kanıtlayabilirim." Dediğinde bakışları dudaklarıma kaydı. Dik duran omuzlarımı hareket ettirdiğimde gerildiğimi anlamıştı.

"İstemediğin bir şey değil, bunu sende biliyorsun." Bu sözüne verebileceğim cevaplar beynimde dolanırken dudaklarına baktığım için odaklanamıyordum.

İlerleyişini sürdürdüğünde aklım yine beni terk etmişti ve cehennemden bir dakikalığına ayrılmıştım. Haksız olduğunu kanıtlamam için geri çekilmem gerekiyordu ama ne yazık ki bu kudreti kendimde bulamıyordum.

Dudakları geri çekildiğinde gözlerimi açtım. Bunu yapmasından nefret ediyordum. Beni haksız çıkarmasından.

"Söylemiştim." Diye fısıldadı.

Evet, söylemişti ve bende biliyordum.


Medya da Pınar..



Continue Reading

You'll Also Like

580K 31.2K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
227K 2.6K 17
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
4.4M 332K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
111K 3.7K 29
Uyarı: Cinsellik argo sigara küfür bulunmaktadır rahatsız olan okumasın lütfen Okulda geçen eğlenceli bir kurgu 🗝️ "Gör beni artık belki de gerçek...