kötü KIZLAR

By dermanhas

218K 11.1K 536

Önce ruhundaki lekeyi temizle! Tüm yaptığın yanlışlar için bir mum yaksaydın alev olur muydu tüm hayatın? ... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
2011 Baharı
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
SON 3
SON 2
SON

Bölüm 7

6.8K 315 6
By dermanhas

Çarelerin tükendiği zaman da gördüğün ışıktır umut. Biz birbirimizin umudu olmuştuk. Hepimizin yaşadığı acılar farklıydı ama hissettiklerimiz aynı. Ankara gerçekten akşamları serin oluyordu. Saray bozması evin bahçesine çıkarken üzerime ince bir ceket almıştım. Yaza girmemize az bir zaman kalmıştı.

Bahçedeki kamelyaya otururken elime aldığım çubukla yere anlamsız şekiller çizmeye başladım. Genellikle kızgın suratlar çiziyordum. Kişiliğim gibi. Bu düşünce beni güldürürken

"Neden kendi kendine gülüyorsun?" duyduğum ses ani bir şok geçirmeme neden olsa da çaktırmadım. Eren yanıma otururken bana anlamsız bakışlar attı.

"Ne yapıyorsun burada?" dediğimde sırıttı. Kibirli piç havalarından ne zaman çıkacaktı acaba?

"Burası benim evim unuttun mu?"

"Sürekli yüze mi vurursun?" Sesim fazla şüpheciydi. Bize yardım etmesinden dolayı ona minnettar olmam gerekiyordu ama bunu asla yapmazdım. Buz dağı lakabıyla anılan biriydim nasıl olsa. Bu düşünceler beni geri çeviremez.

"Neden bu kadar zorsun? Sadece biraz o sert duruşundan taviz ver. Bu sana da iyi gelecek." Dediğinde yüzümü buruşturdum. Bana iyi gelecek bir şey yoktu. Bir şey bilmediği halde hayatıma burnunu sokamazdı. Yine de söylediklerini düşündüm. Cevap vermeyeceğimi anlayınca "Anlatarak başlayabilirsin. Kimseye anlatmam ve asla sana karşı koz olarak kullanmam. Burada dinlerim ve burada unuturum." derken sesi samimi geliyordu. Ona inanmak istedim. O olaydan sonra kızlardan başka birine inanmak istedim. Bu kadar zor olmamalıydı.

"Ne anlatıyım? Yaşadıklarımı hatırlamak bile canımı fazlasıyla yakıyor." Dediğimde kafasını salladı.

"O zaman şu suç ortaklarımızı anlat. O soğuk tipleri senin ağzından dinlemek isterim." Dediğinde güldüm. Normalde onlara böyle bir şey söylenmesine asla izin vermezdim ama şuan ki durum normal değildi. O bize yardım ediyordu ve ben buna anlam veremiyordum. Suç ortaklarımız lafı dikkatimi çekmişti. Bizim. Ah, gerçekten kafam karışmıştı!

"Pınar, gerçekten soğuk biridir. Görünüşünün aynısı. Ne bir eksik ne bir fazla." Derken yüzümü ona çevirdim. "Yara izi?" diye sorduğunda yüzümü buruşturdum. Bunu anlatmak istemiyordum.

"Kendisi isterse ancak öyle öğrenebilirsin." Dediğimde kafasını sallamıştı. Anlayışlıydı.

"Bir kavga olduğunda veya birisini hırpaladığımızda hep önde olmak ister. Hep lider olma ruhuyla yetiştiğinden bence. En fazla zararı o vermek ister. Sinem onun tam tersi. Bilirsin her grubun bir duygusalı olur." Derken dudağını ısırdı. Acaba? Dermiş gibi bakıyordu.

"Yani bir süre sonra duygusallığını kaybetti, kaybetti ama bize oranla daha yumuşaktır." Dediğimde şaşırmışa benziyordu. En yumuşağımız bile psikopatın teki.

"Aslında hep Sinem'in daha önceki hayatına özenmişimdir. O mutluluğu da acıyı da son zerresine kadar yaşamış biri. Ben onun aksine çok mutlu değildim." Sinem'in aşkından bahsetmek gibi bir niyetim yoktu. Sadece düşüncelerimi söylemek istemiştim.

"Yeşim'in karakteri oldukça değişken. Benim gibi daha karmaşık biri. Acı çekmeyi de çektirmeyi de iyi bilir. Onu asla fiziksel acıyla korkutamazsın. En ağırlarını bile kaldırır." Dediğimde üzülmüştüm.

Sinem'de belki çok fazla fiziksel acı çekmişti babası tarafından ama Yeşim öldüresiye dövülmüştü. Üstelik onu o hale getirenler beş dakika önce en yakın arkadaşına tecavüz edip onu öldürenlerden başkası değildi. Bu durum kanımı donduracak kadar dehşet vericiydi. Yeşim'in intikamında daha sert olacağımı şimdiden kendime söylemeye başlamıştım.

"Peki sen? Nasıl biriydin? Geçmişte?"

Bunu uzun zaman düşünsem bile cevap verecek değildim. Ama belki de geçmişimi hatırlamak istediğimden düşünmeye başladım. "Ben hayalperesttim herhalde. Çok fazla hayal kurardım. Mutluluk hayalleri. Pembeyi severdim bir de." Pembe kelimesi şimdi yüzümü buruşturacak kadar midemi bulandırıyordu. Eren bu halime gülerken bende ona katıldım. Anlayacağın ben artık değiştim demek istedim ama bunu dışımdan söylemedim.

...

Güneş son seviyelerine çıkmış gibi yakmaya başladığında bilekten bir pantolon giydim. Üzerine siyah askılı geçirirken saçlarımı açık bıraktım. Odadan çıkarken Yeşim ve Pınar çoktan salona inmişlerdi. Yeşim kısa kollu bordo bir tişört giymişti. Yarım pantolon onu fazla havalı göstermişti. Bu sıcakta eline taktığı eldivenler dikkat çekiyordu. Saçları açıktı.

Pınar her zamanki gibi bu sıcağa rağmen uzun saçlarını toplamamıştı. Onun saçları fazla dolgun ve uzun olduğundan bunaltıcı olmalıydı. Yarım kol koyu gri bir tişört giymişti. Bu hali cidden dikkat çekiyordu.

'Ama bizim dikkat çekmememiz lazım' diye bağırmak istedim zaten kimsenin keyfi yoktu. Sinem kısa tulumuyla gelirken bir oh çekebilmiştim. En azından bu normaldi.

Eren salona girerken Pınar bir küfür savurdu. Birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlardı. Ama katlanmak zorundalar.

"Bunlar Onur dediğiniz adam hakkında her şey." Dedikten sonra Sinem ona delici bakışlar yolladı. "Bu adam hakkındaki her şeyi nasıl buldun?" derken sinirliydi.

"Avukatımdan rica ettim. Rica etmek kelimesini açıklamamı ister misin?" Eren artist olaya çalışıyordu belli ki ama Sinem affetmezdi.

"Peki sen kafa kopartmak deyimini duymuş muydun? Ah doğru bu bir deyim değil sana neler yapacağım hakkında en ufak fikrin bile yok." Sinirlerini kontrol etmeye çalışıyordu Sinem.

"Bakın bu iş bitene kadar kavga yok. O bize yardım ediyor ve getirdiği bilgiler işimize yarayacak." Dedim. Bu kadar mantıklı konuşmayı beklemiyordum ama iş ciddi bir işti.

"Şimdi, bu intikam meselesi bitinceye kadar sınırlarınızı zorlayın. Kibar olmayı deneyin." Dediğimde Pınar güldü. Bu onun sözlüğünde olmayan bir kelimeydi.

"Önce Harun Yılmaz'ın işini bitireceğiz." Dediğimde Eren gözlerini devirdi.

"Buna gerek yok. Bu Onur Kaya'nın en çok güvendiği adamı Harun Yılmaz olduğu için önce o değil mi?" derken bana baktı. Yeşim benim yerime soruyu "Evet." diyerek cevapladı.

"O zaman onun işini bitirmeden de Onur'u bırakmasını sağlayabiliriz." Dedi kendinden emin bir şekilde. Sinem güldü.

"Sence bunu biz düşünmedik mi? Harun o şerefsizi kardeşi gibi kolluyor. O yakınındayken ondan intikamımı alamam. Üstelik Harun'un arası polislerle iyidir." Onun hakkında her şeyi araştırmıştı. Bu kadar emin konuşası normaldi. Sinem sözlerini bitirir bitirmez Eren gülünce sinir oldu.

"Peki sence Harun kardeşi gibi sevip kolladığı bir adamın karısıyla ilişkisi olduğunu öğrendikten sonra da onu kollamaya devam eder mi?"

Bunun üzerine herkes şoka uğrarken gözlerim açılmıştı. Bir gece de bu kadar özel bir bilgiyi nereden almıştı acaba? Sinem kafasını sallayarak gülmeye başladı. "Adi herifin teki." Derken bu gerçeği kendine milyonlarca kez söylediğini hatırladım. Pınar koltuktan kalkarken "Peki bunu anlamasını nasıl sağlayacağız?" diye sordu.

Aklıma ani gelen bir fikri ortaya attım. "Onur'a o kadının ağzından bir mesaj yollarız. O kadına da Onur ağzından. Tabi gidecekleri yere de Harun'u çağırırız. Kendi gözleriyle görmesi nefretini arttırır. Böylece onu hayatından tamamen atar." Dediğimde Yeşim "Süper fikir." Dedi bana katılarak.

Herkes fikri onayladıktan sonra Eren bir anahtarı bana fırlattı.

"Bu da sizin arabanız." Dedikten sonra ona ölümcül bir bakış attım.

"Bu iş bitene kadar." Deyince biraz yatışmıştım. Yeşim arabayı görünce "Vay canına!" diye bir tepki verirken Pınar ıslık çaldı.

"Senin çaldığın arabayla alakası yok Pınar ha?" derken sesim eğlenceli çıkmıştı. Bir an Eren'le göz göze geldik. Beni ilk defa başkasına gülerken görüyor olmalıydı.

"Pınar sürücü koltuğuna geçerken ben arkaya geçtim. Yeşim yanıma, Sinem öne binmişti.

Pınar arabayı çalıştırırken Eren kendi arabasıyla arkadan geliyordu. "İnşallah arabayı mahvetmem. Bu kibirli piçe bırak araba bir sakız borcumun olmasını bile istemem." Derken arabayı sürmeye devam ediyordu. Yeşim gözlerini bana çevirirken "Ama Pınar şimdi Cemre başlar yine o bize yardım ediyor diye sus istersen." Derken ona inanamayarak baktım. Benim hakkımda cidden böyle mi düşünüyordu? Düşüncelerime yön veremezken Sinem katıldı.

"Aynen Cemre, onu neden bu kadar koruyorsun?" derken hepsi bir anda üzerime çullanmıştı resmen.

"Mantıksız mantıksız konuşmayın. Bu işte bize yardım ediyor, üstelik hiçbir çıkarı yok." Dediğimde Yeşim de "Sorun da orada. Hiçbir çıkarı yok. Bu çok saçma." Dediğinde ona nefretle baktım.

"Demek ki bizim karşılaştıklarımız gibi kötü değil Yeşim." Dediğimde bana acı dolu bir bakış attı. Birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra Pınar. "Burası. Çalıştığı yer." Dediğinde şirkete baktım. Sinem arabadan inerken kısa bir bakış attı. "Bu iş sizde Cemre. Yeşim'le beraber içeri girin ve Onur'un telefonundan o kadına mesaj atın. Kadının adını da sekreterden falan alırsınız. Bizde Pınar'la Harun'a bakacağız." Dediğinde kafamızı sallayarak şirkete girdik. Eren arabanın içinde duruyordu. Belli ki olası ters bir durumda müdahale edecekti. Zaten bu işe fazla karışmasını istemiyordum.

Yeşim sekreterden kadının adını öğrenmeye gittiğinde ben de etrafa bakındım. Büyük bir yer değildi. O şerefsizin berbat ettiği bir hayattan sonra yaşaması bile sinirimi bozarken bir de bir şirkette çalışıyordu adi herif.

Yeşim yüzünde zafer gülümsemesiyle yaklaşırken "Kaltak kadının adı Gül Yılmaz. Ayrıca Onur'un nerede olduğunu da öğrendim. Sinem'i görmemesi şans olur o yüzden çabuk gidelim." Dediğinde kafamı sallayarak merdivenlerden indim. Yeşim eldivenlerini çekerken bana baktı. "Adi herif orada." Derken ikimizde dişlerimizi sıkıyorduk. O adam beş metre uzaktaydı ve onu öldürmemem için bir sebep yoktu.

"Cemre, irademe güvenmiyorum. O adam bizi tanımıyor. Yanına giderek telefonunu alman lazım."

"Bunu kolay bir şeymiş gibi söyleyip durma." Dediğimde gergindim. Yeşim'i geride bırakarak yanına yanaşmaya başladım. Her adımda öfkem büyüyordu sanki. Yanındaki sandalye de otururken burasının şirketin yemek salonu olduğunu anladım. Tahmin ettiğim gibi küçük bir yer değildi.

Gözleri beni bulduğunda üzerine atlamamak için kendimi zor tuttum. En yakın arkadaşımın çektiği acıların kaynağı karşımda duruyordu ve onu bitirmem için önce telefonunu alıp malum kişiye mesaj göndermem gerekiyordu. Telefonum titrediğinde tuş kilidini açtım. Mesaj Pınar'dan gelmişti.

'Mesaj atacağın numara 0542...'Numarayı sonuna kadar okumadım. Aklımdan bu adi adamın telefonunu nasıl alacağımı düşünüyordum.

"Merhaba, bu şirkette mi çalışıyorsun?" dediğinde ona nefret dolu bir bakış yollamak istedim ama kendime hakim olmam gerekiyordu. Asıl amacımı düşünüp nefes aldım.

"Hayır, arkadaşımı bekliyorum. O bu şirkette çalışıyor." Dediğimde gülümsedi. Adi herif. Onu parçalamak istiyordum.

"Adı ne?" derken afalladım. Kafamdan isim üretmek gibi bir hobim yoktu. Amacımın ne olduğunu bilmiyordum ama içimde bir intikam hissi belirdi. "Sinem." Dedim aniden. Belki hatırlar diye düşündüm nasıl adi bir herif olduğunu. Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Sonuçta bu şirketteki herkesi biliyor olamazdı.

"Güzel isim." Derken nefretim daha da arttı. Hatırlamıştı ve dalga geçmişti. Benim arkadaşımla. Sinirlerim gerilirken saçlarımı geriye çektim.

"Peki senin ismin ne?" dediğinde gülüyordu. Sapık herif önüne gelen herkese asılıyordu. Sinem zamanında nasıl bu ite aşık olmuştu acaba? Gerçek adımı vermek aptallık olurdu.

"Suzan." Dedim ani bir kararla. Aklıma gelen ilk isim olmuştu.

"Onur bende, tanıştığıma memnun oldum." derken gülümsemeye çalıştım. Ama böyle hiçbir yere varamayacağımıza emindim. Bu yüzden ani bir kararla "Takılmaya ne dersin?" dedim. Nasıl olsa dişi sineğe bile hayır demezdi bu it. O yüzden beni beğenmesine çok ta gerek yoktu.

"Aklımdan geçeni okudun." Dediğinde sırıtarak sandalyesini bana yaklaştırdı.

"Acelem var, telefonunu verirsen kendiminkini kaydederim." Deyince sırıttı. Kendi telefonunu çıkarırken kısa bir mesaj yazdım. Karşımdaki adam hala sırıtırken "Yarın saat dörtte Ankara caddesindeki otelde." Diye mesaj yazdım. Yollayacağım numarayı hatırlayamayınca kendi telefonumu çıkardım. Bana anlamayan gözlerle bakarken "Numaramı unuttum da hemen bakıyorum." Diye açıklama yaptım. Mesajı yolladıktan sonra silip telefonu uzattım. Kaydetmediğimi görünce oyunumu anlamasın diye "Görüşürüz." Diyerek kapıdan çıktım.

Yeşim çıkışta bekliyordu. Meraklı gözlerle bana bakarken yutkundum. "Tamamdır."

SİNEM HANVAN

Yalnızlığın bana vermiş olduğu şeyleri hiçbir zaman unutmam. Unutamam. Hayatımı beni değiştiren olay belki diğer kızlar gibi acı dolu değil. Ama benim çektiğim acıları, yaşadığım çaresizliği kim hafife alabilir ki? Amcamın dolabından çaldığım o para tekrar yüzüme çarpılırken yaşadığım utancı unutabilir miyim?

Bana değer verdiğini sandığım, aşık olduğum adamın yaptıklarını unutabilir miyim? O akşam onun evine giderken her şeyden habersizdim. Sadece aşık olduğum adamın evinde kalacaktım. İstemediğim hazır olmadığım bir şeye zorlamazdı zaten beni. Tanıyordum onu ya da tanıdığımı sanıyordum.

"Berber yemek yiyip, film izledikten sonra dudakları dudaklarımdaki yerini bulmuştu. Daha fazla ileri gitmesine izin vermedim. Üstelemedi. O akşam huzur dolu bir şekilde kollarında uyumuştum.

Sabah uyandığımda onun yanında olduğumu bilmek bile beni mutlu ederken yanımda yatmıyordu. Muhtemelen kahvaltı hazırlıyor diye düşünmüştüm. Sessizce odadan çıkarken diğer odada gördüğüm fotoğraflar beni beynimden vurulmuşa çevirmişti. Açık saçık bir sürü fotoğrafımı dün gece çekmiş olmalıydı. Ona inanamayarak bakarken dün gece kollarında uyuduğum adam beni baştan aşağı süzmüştü.

"Hayatım." Derken ona bir tokat yapıştırmak istemiştim ama şaşkınlığımdan dolayı hareket bile edemiyordum.

"Bunlar..." dedim kısık sesimle.

"Bunlar, benim ileride ki hayatımın garantisi bebeğim." Derken yavaşça bana yaklaştı. Kollarımı tutunca elektrik çarpmış gibi geri çektim.

"Bana iki yüz bin lira getirmen karşılığında bunları kimseye göstermem." Dediğinde yakılmıştım. En sevdiğimin ihaneti iki yüz bin liraydı. Enkazdan ibaret bırakmıştı beni. Tüm gururum, şerefim o odada yok olurken o kadar aşağılanmış, değersiz hissettim ki kendimi!

"Sen" dedim sessizce "Bunu nasıl yaptın?" Gözyaşlarım sular seller gibi akıyordu. Kötüydüm işte. Berbat hissediyordum kendimi.

"Ben böyle bir adamım bebeğim. Bundan sonra da böyle olacağım."

Yaklaşık bir saat sonra amcamın kasasından iki yüz bin lira para alarak kaçtım. Hırsızda olmuştum. Tabi bunu duyunca babam beni doğduğuma gerçek anlamda pişman etmişti. En son yüzüm kanlar içindeyken sokakta deli gibi koştuğumu hatırlıyordum.

Sanırım en gurur kırıcı şeydi bu. Babadan yenilen dayak.

Kafamı geçmişimden kurtardım. Şuan ki tek hedefim Harun Yılmaz'ı takip etmem olacaktı. Numarası Eren'in verdiği bilgiler içinde vardı. Tipik otuz yaşlarında bir adamdı. Onur'un şoförü olmak içi fazla yaşlıydı. Onu daha önceden görmüştüm. Pınar ileri giderken onu durdurdum.

"Nereye?"

"Adamı öldürmeye." Dediğinde güldüm. Şuan hiçbir şeyi Onur'u kollayan birini öldürmek kadar istemiyordum ama kendimi tutmalıydım.

"Böyle bir şey olmayacak. Öldürmek yok." Dedikten sonra bana karşısında çiftleşen birileri varmış gibi şaşkın şaşkın baktı.

"Ne demek öldürmek yok? Tamam hadi bu adamı öldürmedik ama Onur iti?" dediğinde "Ondan öyle bir intikam alacağım ki bana ölmek için yalvaracak ama onu öldürmeyeceğim." Dediğimde Pınar sırıttı.

"Benim aklımdan geçen intikam planları gibi mi?" derken ona baktım. Önümü döner dönmez ayağım takıldı tam düşecektim ki iki güçlü kol beni tutarak düşmeden kaldırdı.

Yüzümü çevirdiğimde beni yakalayan ela gözlere hayranlıkla baktım. Bir an aklıma Onur geldi. İlk karşılaştığımızda o da bana böyle bakmıştı. Gözlerimi çekerken teşekkür etmeliydim ama bunu asla yapmayacaktım. Geçmişimi hatırladığım an da en çok güvendiğim iki erkeğin bana yaptıkları zihnimde tekrar canlandı. Kimseye özellikle erkeklere güvenmemeliydim.

Çocuk Pınar'a da baktıktan sonra yanımızdan ayrıldı.

Harun Yılmaz'ın karısının telefonuna ihtiyacımız vardı. Ve şu anda odaklanmamız gereken tek nokta da buydu. Yavaşça yaklaşırken Harun arabasından indi. Büfeye doğru hareket ederken penceresinin açık olması için dua ettim.

Pencere açıktı ama kolum girmiyordu. Harun muhtemelen su almak için büfeye uğramıştı. Şirketinin hemen yanındaydı. Beni görmesinden korktuğum için ani bir hareket yapıp elimi telefonuna uzattım. Rehberde gezinirken 'Karıcığım' yazısını buldum. Numarayı Cemre'ye mesaj atarken elimden geldiğince çabuk olmaya çalışıyordum.

İşim bittiğinde telefonu yerine koyarak arabadan uzaklaştım. Pınar'ın yanına yürümeye başladığımda zafer çığlığı atmamak için kendimi zor tuttum.

"Tamamdır." Derken Pınar rahatladı. Elindeki dosyaları bir yandan da okuyordu.

"Onur'un bu şekilde kandırdığı bir sen değilmişsin. Senin olayından iki ay önce yüz elli bin lira yatırılmış hesabına."

Aptallığım yüzümü defalarca çarpılmıştı. Demek benim gibi bir enayiden elli bin lira fazla almıştı ha? Kendi kendime gülerken geriledim. "Bu işi bitirelim. Ankara bana göre değil." Dediğimde Pınar katıldı.

Şirkete doğru hareket ederken hiç beklemediğim bir anda kolumda hissedilen el beni geri çekti.

"Sen küçük hırsız!" dediğinde Harun'a anlamsız gözlerle baktım. Pınar'da en az benim kadar şaşırmıştı.

"Telefonumla ne halt yedin? Cevap ver!" Adam cidden çok sertti. Ama babam kadar değil. Onun şiddetine bile dayandıysam kimseden korkmazdım. Beni hatırlayamadığını anlamıştım. Pınar bana dokunan eli sertçe çekerken "Yakında öğreneceksin zaten her boku! Şimdi defol git. Elimden bir kaza çıkacak." Derken Harun kaşlarını çattı. Pınar ters bir hareketle kasığına vururken ben de yüzüne sert bir yumruk geçirmiştim. Bu konular da o olaydan sonra kendimizi geliştirmiştik. İşin içine polis girmesin diye hızla koşmaya başladık. Pınar'ın elindeki birkaç kağıt yere savrulunca küfür etti. Ama kağıtları almak için geriye dönmedi. Eren'in arabaya bindiğimiz de "Gaza bas." Dedim nefes nefese.

"Diğerleri?" derken sesi şüpheciydi.

"Onlarla ayrı ayrı gittik." Dediğimde sinirlerim iyice bozulmuştu. Bunca işimin arasında bir de ona laf anlatmak istemiyordum.

"Şimdi şu lanet olasıca arabayı çalıştır." Derken Pınar'ın sesi çok sert çıkmıştı ama Eren aldırmadı. Gaza basarken arabalar çığlık atarcasına asfaltta hareket etti. Tulumun cebinden telefonumu çıkarıp rehberden Yeşim'i buldum.

"Alo, Yeşim?"

"İşimizi hallettik. Neredesiniz? Eren'in arabası yok." Derken sesi şüpheci çıkmıştı.

"Harun beni gördü. Hatta küçük bir tartışma yaşadık." Dediğimde Eren'in gözleri beni buldu. Pınar arkada oturduğu için tepkisini göremedim. Sesimi biraz daha kısarak "Ama sorun yok." Demeyi ihmal etmedim. Yarın bu iş bitecekti.

...

Pijamalarımı üzerime geçirdikten sonra son kez masadaki dosyalara baktım. Araştırmam gereken asıl yeri unutmamıştım. Onur'un asıl kabusu olanlar!

Kapı sessizce açılırken gözüm kaydı. Cemre girerken izin istemişti. Çalışma masasında oturuyordum. Çenesini omzuma dayayarak kollarımı tuttu.

"Planın ne Sinem?" derken sesi samimiydi. Bu grupta her ne kadar Pınar'la aynı evde yaşıyor olsak ta en çok Cemre'ye karşı sempatim vardı. Çok kötü şeyler yaşamıştı ama o kadar çok dayanıklı ve güçlüydü ki! Bazı geceler Pınar ağlardı. Yüzündeki ize bakıp planlar kurduğu geceler bile ağlardı.

Yeşim ise aklına ne zaman arkadaşı düşse çığlıklar atarak kabuslarından uyanırdı. Bizde kaldığı geceler bir çok kez buna şahit olmuştum. Ama Cemre. İçinde ne kadar fırtınalar da kopsa ağzını açıp tek kelime bile etmezdi. Gözleri dolardı onun da benim gibi. Ama içine atardı.

"Ona iliklerine işleyecek bir korku ve çaresizlik yaşatmak istiyorum." Haritayı elime alırken bir noktaya işaret parmağımı bastırdım.

"Tam burada. Onu yaptıklarıyla cezalandıracağı biri var. Onu vicdanıyla baş başa bırakacak biri." Derken Cemre gösterdiğim yere baktı.

"Akıl hastanesi mi?" derken sesi düşünceli çıkmıştı. Kollarımdaki eli gevşerken yatağın başına oturdu.

"Bu yaptıklarını bilerek yaptı. Onu buraya gönderemezsin." Haklıydı ama benim amacım farklıydı

"Annesini altı yıl önce buraya kapatmış." Dediğimde Cemre'nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bunu beklemediğini anlamıştım. Onur'un iyi tarafına yani bana gösterdiği iyi tarafına aşık olduğumu düşünüyorlardı ama ben annesini bilerek akıl hastanesine kapatmış bir yaratığa aşık olmuştum yıllar önce. Bu korkunç bir şeydi.

"Belki annesi benim annem gibiydi." Dedim kısık bir sesle. Annemi hatırlayınca gerildim. "Babam beni dayağın altında öldürürken sadece sessiz sessiz ağlamıştır. Belki de senin annen gibi zamanında bırakıp gitmiştir onu diye düşündüm bana bunları yaptıktan sonra bile. Onur'a toz kondurmak yerine hiç tanımadığım annesini kafam da kötü yapmıştım. Belki de ben eskiden de kötü biriydim Cemre." Dediğimde Cemre ayağa kalkarak bana sarıldı. Kolları sırtımdayken ben de ona sımsıkı sarıldım.

Continue Reading

You'll Also Like

847K 23.2K 80
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kısa bir bilgilendirme daha arkadaşlar ana karakterle...
113K 8.3K 16
/Aile Kurgusu/ Yeni bir ev, yeni insanlar, aynı baba fakat farklı ruh. Gözlerinde yoktu artık küçük bir çocuk, çoktan terk etmişti yuvasını. Heyecan...
438K 14.3K 24
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
447K 29.6K 11
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri g...