11 NUMARA

By fennayazar

1M 73.6K 160K

⌜17 NUMARA ADLI HİKAYE OKUNMADAN OKUNMAMASI ÖNERİLİR. BAĞLANTILIDIR VE 17 NUMARA ÜÇ KİTAPTAN OLUŞAN BİR SERİD... More

Bölüm 1: 17 Numara
Bölüm 2:Alâ Karademir
Bölüm 3:Katliam
Bölüm 4:Takip
Bölüm 5:Yakalandın
Bölüm 6:Red
Bölüm 7:Sarsıntı
Bölüm 8:Düşman Taraf
Bölüm 9:Günahkar
Bölüm 10:Gerçek
Bölüm 11:17 Numara Vakası
Bölüm 12:Karar
Bölüm 13:İtiraf
Bölüm 14:Vicdan
Bölüm 15:Ardımda Bıraktığım İzler
Bölüm 16:Hayal Alemi
Bölüm 17:İçindeki Katil
Bölüm 18:Av
Bölüm 19:Avcı
Bölüm 20:Zihnimdeki Karmaşa
Bölüm 21:Yıkıntı
Bölüm 22:Zehir
Bölüm 23:Güven
Bölüm 24:Bedel
Bölüm 25:Kanıt
Bölüm 26:His
Bölüm 27:Açık Yaralar
Bölüm 28:Ölüm
Bölüm 29: Hak etti
Bölüm 30: Çatlak
Bölüm 31: Katil Çetesi
Bölüm 32: Mektup
Bölüm 33:Defne Karaca'ya
Bölüm 34: Zihnimdeki Açık
Bölüm 35: İlk Kayıp
Bölüm 36: Seçim
Bölüm 38:Zihnimdeki Yalancı
Bölüm 39:Sırtımdaki Bıçak
Bölüm 40: Kırmızı
Bölüm 41: İhanetin Ölümcül Bedeli
Bölüm 42: Barış Atasoy
Bölüm 43: Çıkmaz Sokak
Bölüm 44: Camın Ardındakiler
Bölüm 45:FİNAL 1\2
FİNAL

Bölüm 37: Sanrılar

12.1K 1K 1K
By fennayazar

Hellö!

Çok uzun bir bölüm olmayacak, baştan söyleyeyim sonra bana kızmayın. Kesmem gereken yerde kestim, bu bölümün sonunu araya sıkıştırmak istemedim...

Bölüm 37

Sanrılar

Ege beni ormana doğru sürüklerken, histerik kahkahaları ardı ardına atarken ve arada silahını patlatırken tek yaptığım sessizce ona ayak uydurmaktı.

Etrafa bakıyordum, Ege'nin sürekli seslendiği katilleri gözlüyordum ve tabii aynı zamanda Ali'nin adamlarını arıyordum.

Yaklaşık on dakikadır yürüyor olmalıydık ama tek bir kişiye bile rastlamamıştık.

Ne bir katil, ne bir koruma.

Bir şeyler yanlıştı, bir şeyler yalandı.

"Saklambaç mı oynuyoruz?" diye haykırdı Ege, yeniden sinirlenmeye başlamıştı.

Ege, kendisi gibi davranmıyordu. Sanki içine başkası girmişti ya da olan olaylar onu özüne döndürmüştü. Ege'yi tanımıyordum, sadece gerçek bir katil olduğundan emindim o kadar. Onu böylesine hırslı, gözü kara ve kötü yapan neydi bilemezdim ama tehlikeli olduğuna adım kadar emindim.

Bana anlatılan Ege, sessiz ve itaatkardı. Şimdi kime itaat ediyordu bilmiyordum ama bunun için gözünü körelttiği kesindi.

Zaman herkesi bir şekilde değiştirmişti ama belli ki Ege'yi bambaşka birine dönüştürmüştü. Ne yaşadığını bilmiyordum ama onu bu denli içler ürpertici ruh hali değişikliğine iten neydi merak ediyordum.

Onu korkutan bir şeyler olmalıydı.

Katil çetesi onu bu denli korkutabilir miydi? Ona ne yapmışlardı da korkudan bambaşka birine dönüşmüştü?

"Alâ çok sabırsızdır ama!" diye bağırdı bu kez de, buna anlam veremedim. "Ortaya çıkmazsanız insanları tek başına katleder. O yaptı, tek başına hastaneyi katletti!"

Bunu bir başarı gibi söylemişti.

"Ona da deli diyorlar." diye ekler gibi söylediğinde neredeyse göz devirecektim, çok can sıkıcıydı. "Bunu bir hobi olarak görememeleri ne kadar saçma değil mi?"

Sesi ormanda yankılanıyordu. Etraf sisliydi, ormanı tamamen kaplamıştı ve ben bir metre ilerisini göremez haldeydim. Ege bir sağa bir sola gidiyordu, düşüncesiz zig zaglar çiziyordu. Yakın zamanda yağmur yağmış olmalıydı, yerler çamurluydu. Attığım adımlar ilerledikçe takılmaya başlamıştı, derinlere gittikçe yürümekte görmekte daha zor bir hal alıyordu.

"Hadi ama, istediğinizi yaptım. Alâ'yı avladım, o evden onunla çıktım. Neredesiniz, çıkmak için neyi bekliyorsunuz?"

Artık tamamen isyan ediyordu ve yürüdükçe umutsuzluğa düşüyordu. Onun umutsuzluğu benim işime gelirdi. Elinde öylece salladığı silahının mermisi yakında bitecekti. Evden de yeterince uzaklaşmıştık, kimseye zarar veremezdi.

Ege bir anda durdu ve silahını havaya kaldırarak defalarca kez sıktı. O kadar yakınımdaydı ki neredeyse kulaklarımın zarı patlayacaktı.

Silahın mermisi bitti, Ege küfür mırıldanarak boş silahı karşıdaki ağaca fırlattı. Silah ağaca çarpıp toprak zemine düştüğü anda dudağımın kenarı kıvrıldı.

Zamanı gelmişti.

"Neyi bekliyorsunuz!" diye haykırdı, çıldırmış gibiydi. "Çıkın artık ortaya. O bizden biri, bizim gibi biri. Neden saklanıyorsunuz, neyden korkuyorsunuz?"

Ege beni tuttuğu kolumdan öne doğru savurmaya kalktığında bu onun için bir hata olmuştu. Öne savruldum gibi ilk fırsatta ayağımı dizine geçirmiştim. Öyle sert ve net vurmuştum ki Ege bağırarak yere yığıldı ve anında kolumu bıraktı.

"Ne yapıyorsun sen!" diye kükrediğinde ikinci bir tekmemi kafasına geçirmek için hazırlanıyordum. Tam kulağına onu indirecek bir darbe vuracağım anda ayağımı havada yakaladı ve beni yüz üstü yere düşürdü.

"Has..." diye başlayan kelimenin devamını getiremeden Ege üzerime bir karabasan gibi çöktü. Saçımdan yakaladı ve kafamı kaldırarak salladı.

"Bu bir hataydı." dedi garip bir sakinlikle. "Grup içinde kavga yasak Alâ. Birbirimize değil, başka insanlara zarar veriyoruz."

"Sana ayak uyduracağıma gerçekten inandın mı?" diye sordum ve alay eder gibi güldüm. "Biz bir grup değiliz, ben senin katilinim!"

Ege'nin yüzü buna inanamıyormuş gibi bir hal aldı, güçsüz soluklarını dışarıya bırakırken hayal kırıklıkları sallanan vücudundan parça parça dökülüyordu. Gerçekten ondan, onlardan olabileceğime inanmıştı, bu inanılması güç bir aptallıktı.

"Sen benim gibisin..." dedi, hayal kırıklıklarını toplamaya çalışıyordu ama başaramayacaktı. "Sen de beni yarı yolda bırakamazsın!"

Dudağımın kenarı kıvrılırken ona alttan dik dik baktım. Gözleri kocaman olmuştu, benden olumlu bir cevap bekliyordu ama asla alamayacaktı. Onun katil zevklerine ortak olmayı kabullenmeyecektim.

"Yanlış ata oynadın Ege, katilinle ormanda baş başasın." diyerek kahkaha attığımda bana eşlik eden biri daha vardı. Asır bana eşlik ediyordu ve bu beni şaşırtmıştı. Ege'nin ölmesinden memnun olmaz sanıyordum ama memnundu, onun yerine geçmeye çalışan adamı yok etmemi istiyordu.

Ege'nin dudakları düz bir çizgi halini alırken kaşları çatıldı ve burnundan soludu. "Ne ölmene ne de öldürmene izin veririm. Ben doğru ata oynadım ama at henüz doğru olduğundan habersiz."

Gözüm arkasına kaydı, bunu çok yavaş bir şekilde yaptım. Gözlerim büyüdü, yuvalarından çıkacak gibi bir hal aldı ve nefesim kesildi. Yüzüm korkunun tonlarına büründü, neredeyse ödüm patlayacakmış gibi bir hal aldı.

"Doğruymuş..." dedim ve yavaşça yutkundum. "Doğruyu söylüyormuşsun, katil çeten gerçekten varmış."

Göz ucuyla Ege'ye baktığımda dudağının kenarı zafer edasıyla kıvrıldı. Boşta kalan elini yumruk yapıp havaya salladı ve koca bir kahkaha patlattı.

"Ben kazandım!" diyerek baktığım yöne doğru döndüğü anda zafer benim olmuştu. Önce saçımı kavrayan eline uzandım ve hemen ardından dizlerimin üzerinden yükseldiğim gibi çenesine yumruğumu geçirdim. Aldığı darbeyle eli gevşediği anda tırnaklarımı eline geçirdim ve saçlarımı kurtardığım gibi tekmemi karnına vurucu bir şekilde yedi. 

Ege henüz onu kandırmamın yarattığı şoku atlatamadan sırt üstü yere yığıldığında ayak uçlarında dimdik ayakta duruyordum. Nefeslerim sıktı belki ama ondan daha beter bir halde değildim.

"Hayır..." dedim ve kafamı hafif yana eğerek sık nefeslerimin arasından sırıttım. "Ben kazandım."

Ege dirseklerinin üzerinde doğrulmaya çalıştığı sırada üzerine doğru yürüdüm ve dirseğine vurarak onu yeniden yere düşürdüm. Savunmasız kalmasını istediğim için ikinci tekmem en zayıf bölgesine, bacak arasına olmuştu. 

"Alâ!" diye adımı haykırırken acı içinde kıvranmaya başlamıştı bile. Yaptıkları zihnimde dolandı, bizleri nasılda parmağında oynattığını düşündükçe daha da öfkelendim. Barış'ı yeniden bir katil yapmaya çalışması, Koray'ın canını hiçe sayması ve beni sürekli boğması birer anıdan fazlasıydı. Bize cehennemi yaşatmaya çalışmıştı ama kendi cehennemine kavuşacağından habersizdi.

"Dur, daha yeni başladık." diyerek histerik bir kahkaha patlattığımda Asır karşımda belirmişti. Elinde bir bıçak vardı, parmaklarının arasında seri hareketlerle çeviriyordu. Gözlerim kısa bir an bıçağa daldı ve nereden çıktığını düşünürken buldum kendimi. Sonra küçük bir görüntü sızdı zihnime, Ege'nin cebine uzanan parmaklarını ve bıçağın sivri ucunu gördüğümü anımsadım. 

Ve zihnim beni yanıltmadı. Ege'nin bacağıma doğru savurduğu bıçak darbesinden kaçamadım ve dizimde açılan kesikle dudaklarımın arasından acı dolu bir inleme firar etti. Tek dizimin üzerine düştüğüm sırada Ege'nin kalkmak için atakta bulunduğunu gördüm. Bıçağı da kendiyle birlikte öne doğru savurdu ve bu kez de kolumda bir kesik açmaya çalıştı. Kendimi sağa doğru attığımda darbesi boşa çıktı ve göğsünün üzerine yığıldı.

"Sadece ayak uydursan olmaz mı?" diye öfkeyle bağırdığında bacağımda açılan kesiğin acı dolu hissini görmezden gelmeye çalışarak kendimi yukarı doğru ittim ve yeniden ayağa kalktım. Nefeslerim artık acı dolu bir hal almıştı, dudaklarımı titretmeden dolu bir nefes almam imkansızdı.

"Ya sen?" diye sordum ve yana doğru birkaç adım atarak yaramın yürümemde yarattığı etkiyi kontrol ettim, zamanla küçük bir sızıya dönüşüyordu. "Kendi cehenneminden kaçmak için bu kadar ısrarcı olmasan olmaz mı?"

"Cehennem mi?" derken güldü ve ayağa kalkmaya çalıştı, yüzü hala çektiği acıyla buruşuyordu. "Bu benim cennetim."

"O halde... " diyerek ayaklarımı yere daha sağlam bastım. "Cennetini yakacağım."

Ege ayağa kalktığında hala neredeyse iki büklümdü. Karşımda durduğunda elindeki bıçağı sıkıca kavradı ve kendini savunmaya hazır bir hal aldı. Bıçağı beni korkutmuyordu ama ona karşı savuracağım darbeleri düşünme zorunluluğu getiriyordu.

"Pes mi etsen acaba?" diye sordu Arden, Ege'nin ardındaki bir ağaca yaslanıyordu. "Ölümünü yavaşlatma, gel yanıma."

"Yine mi sen?" diye hayıflandığımda Ege kaşlarını çatmıştı, bu hallerime Barış kadar alışık değildi. "Şu an biraz meşgulüm, bana sonra musallat olursun."

"Ama biz hep burada olacağız." diye yanıtladığında onun ardında kalan ağaçların etrafına dizilmiş olan ölüleeri gördüm. Hepsi beni izliyordu, bu onlara oldukça büyük bir seyir zevki veriyor olmalıydı. "Ölene dek..."

"Onun da bir yolunu bulacağım." dediğimde Ege küfür mırıldanmıştı. "Delirdin mi yine? "

"Bunun bir arası yok maalesef, delirdin mi kafayı komple bozuyorsun." dediğimde Ege gözlerini devirmekle yetinmişti. Alaycı tavrım çoğu zaman hoşuna gitse de şu an kendi için tehlike arz ettiğinden pek eğlenmiyordu.

"Seni öldürmeyeceğim Alâ." diye parantez açar gibi konuştu. "Sadece etkisiz hale getireceğim ve gözlerini açtığında başında bir katil çetesi sırıtıyor olacak. Karşılamamızı çok beğeneceksin, dudak uçuklatacak bir katliamın ortasında olacaksın."

Ona cevap vermeden önce yanımda beliren Aleyna'ya göz ucuyla baktım, somurtarak Ege'yi izliyordu. "Ona bu ormanda katil yerine bir düzine koruma olduğundan bahsetsene. Bakalım kimin dudağı uçukluyor."

Ege'ye dönerek başımı hafif yana eğdim. "Ali'nin adamları gelince ne tarafa kaçarsın?"

"Ali'nin adamları mı?" diyerek koca bir kahkaha patlattı. "Sen ona gerçekten inandın mı?"

"Ne?" diyerek afalladığımı çok da belli etmemeye çalıştım ama düpedüz afallamıştım. "Aptallık konusunda daha ne kadar ileri gidebilirsin merak ediyorum doğrusu."

"Alâ, şizofren olmanın yanı sıra safsında." dedi ve bıçağının sapını sıktı.  "Ali seni kurtaracak bir şey yapar mı hiç?"

"Kendi hayatı da tehlikedeydi." dediğimde gülerek kafasını iki yana salladı. "Ali istese tek bir sıyrık dahi almadan o evden çıkabilirdi ama o istemedi. Senin gidişini gözleriyle görmek istedi, adamlarını ormana saldığı yalanını uydurdu. Seni istediğimi bile bile kurtarıcı hamleyi gerçekten yapar mıydı? Bir düşün istersen."

Söyledikleri zihnimdeki boşluklara rahatça otururken Asır ile aynı anda küfür ettim. Haklıydı, Ali hepimize rol kesmişti. Olanlar kafamızı o kadar çok doldurmuştu ki Ali'nin bir plan yapabileceğini düşünememiştik bile.

"Bunun bedelini tek ödeyen sen olmayacaksın o halde." dediğimde omuzlarını kaldırdı. "Kiminle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun. Ben senin öldürdüğün savunmasız insanlara benzemem."

"Daha iyi ya..." dedim ve hafif yana doğru hareket ederek konum almaya çalıştım. "Son nefesine kadar canını yakabileceğim."

"Kural bir, çeteni satarsan ölümle cezalandırılırsın." dedi ve bir anda öne atıldı, bıçağını boğazıma doğru savurduğunda kendimi geri atmayı düşündüm fakat bunun kötü bir savunma olacağını fark ederek hızla sola doğru çekildim. 

Ege'nin kolu hemen yanımda kaldığında tuttuğum gibi kolumun altına sıkıştırdım ve dönüp tekmemi diz kapağına geçirdim. Parmaklarım hızla sıkıştırdığım kolunda uzandı ve eline yetişti. Bıçağı parmaklarının arasından almak için atakta bulunduğumda akıllılık yaptı ve kafasını silah olarak kullandı. Başını çekip kafama vurduğunda sağa doğru yalpaladım fakat onun kolunu bırakmadım. 

İkinci darbem göğsüne indi, bu onun nefesini kestiğinde üçüncü darbemi burnuna geçirdim ve onun darbelerinin devamının gelmesine engel oldum. 

Bıçağı tutan eli yine de gevşemediğinde kolunu çektim ve onu arkadaki ağaca yaslayarak bıçak olan elini sırtına çektim, iyice sıkıştırdım ve bırakması için zorlamaya başladım.

"Benim üye olacağım tek çete, içindeki katili susturup masumiyetini arayanlar çetesi olur." diye kulağına doğru tıslar gibi konuştuğumda sık nefeslerinin arasından küfürler savuruyordu. 

"O çeteye layık olduğunu mu sanıyorsun!" diye haykırdığında sesi ormanda yankılandı ve hemen ardından korkuyla kanat çırpan kuşların gürültülü sesi duyuldu. Diğer elim saçlarının arasındaydı, dizim bacaklarını sıkıştırıyordu ama benden daha uzun ve yapılı bir vücudu vardı. Aklını kullanırsa beni yığabilirdi ve bu geri dönüşü zor bir adım olurdu.

Saçından çektim ve kafasını ağaca sertçe çarptım. Vücudunu iyice ağaca bastırarak bıçak olan elini çevirmeye ve sıktığı parmaklarını açmaya çalıştım. Elini çevirdikçe gevşeyen parmaklarının arasından bıçağa ulaştığım anda boşluğumdan faydalandı ve bıçağı ellerimin arasına bıraktığı gibi ayağını ayaklarımın arasından geçirip çekti. Öne doğru kayan ayağımla birlikte dengemi yitirdim ve sırt üstü yere yığıldım. Öyle sert düşmüştüm ki sırtımdaki kemiklere binen ağrıyla direkt nefesim kesilmişti.

Ege üzerime doğru eğilerek boğazıma asılmaya kalktığı an bıçağı karnına doğru savurdum ve kuvvetli refleksiyle geri çekilse bile karnına açtığım kesikten kurtulamadı. Eli yırtılan ve hemen kana bulanan tişörtüne doğru kaydı, parmaklarını kesiğe bastırarak sırtını ağaca yasladığında hemen geriledim ve ayağa kalktım.

"Kendi kanımı görmekten hiç haz etmem." diye dişlerinin arasından konuşarak eline bulanan kana baktı. Nefes nefese ve bitap düşmüş bir halde olsam bile üzerine saldırdım ve bıçağı kalbine saplamak için sert bir darbeyle süsledim. Kanlı eli bıçağı tutan elimi kavradı ve bıçak göğsüne saplanmadan önce beni durdurdu.

"Benim silahımla beni öldüremezsin." diye zoraki nefeslerinin arasından konuştu. Sesi boğuktu, kendini kastığı için her geçen saniye daha da zorlanıyordu. Alnından akan terleri, kan çanağına dönen gözlerini çok rahat görebiliyordum. Dişlerini o kadar çok sıkıyordu ki birazdan kırılacaklardı.

"Aslında..." dedim ve diğer elimi bıçağın arkasına bastırmaya başladım. "Öldürürüm."

Lafımı bitirdiğim anda öyle büyük bir güç uyguladım ki tek eliyle beni engellemeye çalışan Ege daha fazla dayanamadı. Bıçak kaydırdığı için göğsüne değil de omzuna saplandığında dişlerini daha fazla sıkamadı ve acı dolu haykırışı dudaklarının arasından firar etti.

Öfkesinden ve acısından aldığı güçle beni ittirdiğinde bıçağı bırakmamıştım. Bıçakla birlikte geri çekildiğimde bu kez daha büyük bir acı yaşamıştı ve bacakları titrediğinde ağaçtan destek alması gerekmişti. Sırtını iyice ağaca dayadı, elini omzundaki yaraya bastırırken küfürleri ardı ardına sıralıyordu.

"Dur daha bitmedi!" diye bağırarak yeniden üstüne gideceğim anda duraksadı, acıyla kıvranmayı kesti ve gözleri arkamda bir noktaya daldı. Bunu yemedim, benim ona yaptığımı o da bana yapmaya çalışıyordu ama yemezlerdi.

"Geldiniz." dedi, dudakları sahici bir gülümsemeyle süslendi. "Sonunda geldiniz."

Ürperdim, sahici gülümsemesi beni korkuttu. Arkama bakmak, sözlerinin gerçekliğini görmek istedim ama cesaret edemedim. Tam olarak evdeyken davrandığı gibiydi. Sözlerinin sahiciliğine inanıyor, karşı tarafa sorgulama lüksü vermiyordu. Benimki gibi bir yalan değildi, arkamda gerçekten birileri olmalıydı.

"Alâ ile sizi beklerken antrenman yapalım dedik, değil mi?" diyerek bana baktığında bıçağın sapını daha sıkı kavradım. Yeterince hızlı hoşarsam kaçabilirdim ya da herhangi birini önüme çekip kalkan olarak kullanırsam hepsini gebertmek için fırsat yakalayabilirdim. Kaç kişilerdi, ardımda kaç azılı katil vardı?

"Bu kadar uzun sürmesini biz de beklemiyorduk, çocuklar biraz kaos yarattılar. Yoksa Alâ bizden biri olmak için çok hevesli."

Hemen arkamda bir noktaya bakıyordu. O kadar net bir bakıştı ki orada birinin olmadığına inanmak imkansızdı. Bakarken gözlerinin içi parlıyordu, acısını bile hiçe sayacak kadar mutlu olmuştu. Kazandığını düşünüyordu çünkü...

"Hayır, hayır!" dedi ve bir anda öne atıldı Ege, gözleri kocaman olmuştu. "O bizden biri, bizim gibi biri. Yalan yok, yemin ederim kabul etti."

Tüylerim diken diken oldu, sanki ensemde keskin bir bıçağın hissi dolanıyordu. Uzaktan hedef alınan bir kurban bile olabilirdim.

Ölmek için çok erkendi...

Ben ölmek istemiyordum.

"Ege..." dedim ve sesimin zayıf çıkmasına engel olamadım. Saniyeler içerisinde ölebilirdim ve benim kendimi savunmaya vaktim dahi olmayabilirdi. Hissedemiyordum, varlıklarının nerede dolandığını anlayamıyordum. Uzaklar mıydı, yoksa çok mu yakınlardı? Savunma yapmışlar mıydı, benden gelebilecek herhangi bir darbeye hazırlar mıydı?

"Hayır, dur!" diye bağırarak bir anda üzerime atıldı Ege ve beni arkasına aldı. Onunla sırt sırtaydım, önümde bir kalkan gibi duruyordu. Gerçekti, onlar gerçekti ve çok sessizlerdi....

"Onu istediğinizi sanıyordum!" diye haykırdığında gözlerim etrafta dolanıyordu. Ağaçların etrafında konumlanmış beni izleyen ölüler ve çöken sis dışında pek bir şey görebildiğim söylenemezdi. Hepsi susuyordu, Asır bile sesini çıkarmıyor öylece arkama bakıyordu. 

Kaçabilirdim, sisin içinde kaybolabilirdim ama bu tek bir şekilde mümkün olabilirdi. Ellerinde bıçak değilde silah varsa vurulma ihtimalim çok yüksekti ve ormanın sonu uçuruma çıkıyordu. Geri gitmeliydim...

Kolumda hissettiğim temas ile öyle hızlı hareket ettim ki kaçma planım çarçabuk rafa kalktı. Elimde sıkıca kavradığım bıçağı kaldırdığım gibi arkaya doğru savurduğumda bıçak boşlukta savrulmuştu ve yalnızca havayı ikiye bölmeyi başarmıştı. İrileşen ve sonunda ardımı gören gözlerim daha ne kadar büyüyebilirdi emin değildim ama neredeyse yerlerinden çıkacaklardı.

Ege hala bir kalkan gibi önüme geçmeye çalışıyordu, bıçak onun hemen yan tarafından geçmişti ve muhtemelen bana bir yabancı gibi dokunan da oydu.

Çünkü kimse yoktu.

Katil çetesi gerçek değildi.

"Beni kandırdın mı!" diye haykırarak bıçağı Ege'nin karın boşluğuna saplamaya kalktığımda kendini öne doğru atarak bu darbeden kurtuldu. Bu kez önümdeydi, vücudu bana doğru dönüktü ve kollarını iki yana açmış bir haldeydi.

"Ne saçmalıyorsun Alâ!" diye bağırarak arkasına göz ucuyla baktı. "Onları sinirlendiriyorsun."

"Kimi!" diye bağırarak üstüne yürüdüğümde geriledi. "Burada kimse yok!
"Var!" dedi ve duraksayarak avuçları yukarı bakacak şekilde ellerini daha da yukarı kaldırarak sanki birilerinin varlığını ispat etmeye çalıştı. "Kör müsün? Artık gördüğün ölüler yüzünden gerçeği ayırt edemiyor musun?"

Ve kulağımda favori ölümün sesi duyuldu. 'O hasta.'

Bütün yaşanılanlar, Ege'nin tavırları o anda daha mantıklı bir hal aldı. Burada gerçekten bir katil çetesi yoktu çünkü katil çetesi hiç var olmamıştı. Ege'nin katil arzularına bulamadığı karşılık ona hastalık olarak geri dönmüştü. Kafasında bir katil çetesi kurmuş, onların varlığına kendini inandırmıştı. Gözlerindeki inancın, karşımda duran adamın kendinden eminliği bu yüzdendi. 

Ege, hapisten sonra yalnız kaldığı iki yıl boyunca kendine hayali bir katil çetesi kurmuş, buna inanmış ve herkesi de buna inandırmıştı. 

Ege bir akıl hastasıydı...

Sık soluklarımı bu kez huzur içinde bırakırken sertçe yutkundum ve birkaç adım geri çıktım. Katiller yoktu ve ben birinin akıl hastası çıkmasına hiç bu kadar sevinebileceğimi düşünmezdim. Ona bakınca tanıdık bir şeyler gördüğüm anları anımsadım, tanıdık olan onun bir akıl hastası gibi ürpertici tavırlar sergilemesiydi. Çoğu zaman ne yapacağını kestiremediğimiz ve bir anı bir anını tutmayan tavırlarının yanı sıra oldukça fevriydi de. Uzun sakinliği beraberinde felaketi getiriyor, ardından bambaşka birine dönüşümüne şahit oluyorduk. Çoğu kez bunu fark etmiş olmama rağmen belki de bu etiketi üstüne yapıştıramamıştım. Akıl hastası olmakla bir manyak olmanın arasında çok ince bir çizgi vardı. Çizginin diğer tarafında ise üstün bir zeka yatardı. Bunu ben demiyordum, bilim insanları diyordu....

"Haklısın." dedim ve elimi havada savurarak yüzümü buruşturdum. "Aklım sürekli havada, hayali arkadaşlarım benimle alay etmeye bayılıyorlar. Burada kimsenin olmadığına beni inandırdılar."

Ege gözlerini devirirken elini yarasına götürdü ve arkasında bir noktaya bakarak güldü. "Biraz atıştık sadece, sıyrık diyebiliriz."

Sol omzundan akan kanlar göğsünün yarısını kaplamıştı ama bu ona sıyrık diyebiliyordu. Yine kendini kandırıyor olmalıydı, buna inanmak istiyordu ve inanıyordu. Şizofreniye benzeyen yanları vardı ama onunki başka bir boyutu olmalıydı. Ben en azından gördüğüm ölülerin gerçek olmadığını biliyordum ama o bilmiyordu.

Beterin beteri vardı.

'Başka bir katliam çetesinin varlığına inanman aptallıktı zaten.' diye dibimde hayıflandı Asır. "O devri biz kapatmıştık, unuttun mu?"

Ona ters ters bakarak derin bir nefes aldım. Şimdi tek yapmam gereken Ege'yi kandırıp birlikte buradan çıkabileceğimize inandırmaktı. Hayali çetesiyle birlikte ormandan çıkabilirsek ve bir şekilde onu etkisiz hale getirirsem gerisini halletmek kolay olurdu. Bir akıl hastası olduğu için onu öldürmeyecektim, akıl hastanesinde ona uygun bir oda olduğuna emindim. Dışarıda olması tehlikeliydi çünkü serbest kaldığı süre boyunca birilerini hayali katil çetesiyle öldürecekti. Diğerlerine kanlı fotoğraflar attığını anımsıyorum, Ege bu süre boyunca birilerini öldürmüştü. Eve kanlar içinde gelmesinden de anlaşılıyordu zaten, bunu da kendi kendine yapmış olmalıydı. Öldürdüğü insanların kanlarıyla yıkanmıştı...

'Bence öldür.' dedi Asır. 'Onun da yanımda belirmesi eğlenceli olur. Hem yerime geçmeye çalıştığı için ona güzel bir ders verebilirim.'

Onu yeniden duymazdan gelerek elimdeki bıçağı kapattım ve savunmasız olduğumu görmesini istedim. Öncelikle bana güvenmeliydi, fevri tavırlarım onu bambaşka bir boyuta ulaştırabilirdi ve şu durumda yeni bir kaosa sürüklenmek istemezdim. 

"O halde gidelim." dedim ve dudaklarıma sahte bir gülümseme yerleştirdim. "Katliam yapmak için sabırsızlanıyorum."

Bunun üzerine Ege de güldü ve derin bir nefes alıp bıraktı. "Sonunda aklın başına geldi, çeteyi görünce kabulleneceğini biliyordum zaten. Bir katilin böyle bir şeye hayır demesi imkansız." Elini yarasından çekti ve kollarını iki yana açarak samimi bir şekilde gülümsemeye devam etti. "Gel Alâ Karademir, artık bizden biri olduğuna göre sana samimiyetimi gösterebilirim."

Kollarını iki yana açmasından bana sarılmak istediğini anladım. Hayır diyerek ya da bahaneler uydurarak süreci uzatmaktan başka bir şey yapmazdım. Bu yüzden onun aksine sahte samimiyetimle ona doğru ilerlemeye başladım. Kollarımı iki yana açtım, kanlı göğsüne yüzümü yaslamak zorunda kaldım. Bana sarılmasına izin verdiğim anda her şeyin çözüleceğine inanmıştım.

Ama öyle olmadı.

Aksilik başımızdan eksilmedi.

Patlayan silahın sesi kulaklarıma doldu, ormanda yankılandı ve korkarak kanat çırpan kuşların çığlıkları da üzerine eklendi. Ege'nin nefesi kesildi, öne doğru yalpaladı fakat önünde olduğum için bana tutunabildi. Eli sıkıca omzumu kavrarken tenim buz kesti ve omzuma damlayan sıcak kanı hissettim.

Zihnindeki hastalık öldürdü mü seni?

Kesik nefeslerimin arasından kafamı hafif geri çektim ve Ege'nin yüzünü görmeye çalıştım. Başı aşağı doğru eğilmişti ve dudaklarının arasından akan koyu kan çenesine süzülüyordu. Nefes alış verişleri yavaş ve kesik kesikti. Dudakları titriyordu ve gözünden akan birkaç damla yaş dudağının kenarını sıyırıp çenesinden süzülen kanına karışıyordu.

"Kazandım sanmıştım." dedi ve titreyen dudağının kenarını kıvırmaya çalıştı. Kısa bir an göz göze geldik ve orada hayal kırıklıklarını gördüm. Hüznü gözlerine çökmüştü, hastalığı zihnini öyle karalamıştı ki bunu bir yenilgi olarak görüyordu. 

Bu ölümdü, gözlerinde ölümünün korkusu olmalıydı ama onda yoktu. Onda sadece hayali katil çetesine beni kattığı anı göremeyen adamın hayal kırıklığı vardı. Belki de yalnızlığının son bulacağına kendini o kadar inandırmıştı ki bu onun için yıkım olmuştu.

Ege daha fazla ayakta duramadı ve eli omzumdan kayarken dizlerinin üzerine düştü. O önüme çöktüğü anda arkasında kalan görüntüye şahit oldum ve bu benim en büyük korkumun gerçekleştiği andı.

Barış'ın içindeki katili çıkardığı an, bu andı.

"Barış..." diye korkuyla adını söylediğimde elinde sıkıca tuttuğu silahı indirdi, dudaklarının ardında bıraktığı derin nefesi dışarı bırakırken kasıldığını gördüm. 

Barış, Ege'yi vurmuştu, belki de öldürmüştü. Benim yüzümden, benim için yapmıştı. 

"Hastaydı." dedim beni boğan nefeslerimin arasından, neredeyse çıldıracak gibiydim. "Ege bir akıl hastasıydı."

Barış'ın geçirdiği şok yüzüne yansırken elim boğazıma gitti. Etrafımdaki ölüler bunun üzerine histerik kahkahalarını kulaklarımın dibinde patlatmaya başladılar. Tek kaybedenin Ege olmadığını, benim de kaybettiğimi söylüyorlardı. Eğleniyorlardı, Barış'ın yeniden bir katil oluşunu kutluyorlardı. Zihnimdeki son hücreye sahip oluşlarını haykırırlarken elimdeki bıçak toprak zemine düştü. Ellerim yüzüme uzandı, tırnaklarımın tenime battığını hissettim ama kendimi durduramadım. Göğsüne yüzümü yasladığım için tenime bulanan Ege'nin kanı elime de bulanırken dişlerimi kıracak gibi sıktım.

Ege'nin önüne dizlerimin üzerine yığılırken ölü bedenler de üzerime doğru eğilmişlerdi. Onların kahkahalarını bastırmak için attığım çığlık, beni kendimi kaybetmenin eşiğine getirmiş, oradan aşağı itmişti.

Barış, Ege'yi vurmuştu.

Barış, içindeki katili tamamen uyandırmıştı.

İçindeki masumiyet öldüğünde içimdeki umutlarda ölmüşlerdi. Bu benim kaybedişimin hikayesi olmalıydı.

Bölüm Sonu...

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Ege hakkındaki gerçeğe şaşıranlar el kaldırsın bakalım✍🏻

Barış'ın Ege' yi vurmasına ne diyorsunuz✍🏻

Ali'nin aslında içerideki hain olmasına küfürünüz var mıdır?

Ege'nin durumu hakkında çokça spoi bıraktığımı düşünüyorum bölümlere. İllaki anlayanlarınız çıkacaktır...

Koray'ın akıbeti bir sonraki bölümde belli olacaktır. Bu konuda meraktan çatlamalarınız olduğunu görüyorum✍🏻

Beni İnstagram'dan takip edebilir, hikayelerim hakkındaki gelişmelerden haberdar olabilirsiniz. Bu haftasonu Akın için soru cevap yapmayı planlıyorum. Son soru cevap da Barış'dan sonra en çok Akın istenmişti, sorularınız varsa hesabıma uğrayın. Önceki soru cevaplar profilimde sabit. Anıl, Koray, Barış ve Alâ'nın soru cevaplarına oradan ulaşabilirsiniz.

İnstagram | fennayazar

17 ve 11 Numara resmi İnstagram | @17&11numaraofficial

Görüşmek üzere🤍

Continue Reading

You'll Also Like

33.7K 2.3K 23
Basılı metin tam haliyle aynı zamanda wattpad üzerinden yayınlanmaktadır! Ruslan bir vampirin aşkının zalimlik ve bağımlıktan ibaret olduğunu İlay'la...
10.3K 1K 29
Kalanların Ardından neler yaşandı? Rüzgar'ın kaybının ardından Eylül neler yaşadı, neler yaşayacak? Serkan, Pelin'in kaybından sonra teselliyi Eylü...
8.6K 746 20
Seungmin'in kapısındaki kutu Hwang Hyunjin tarafından gönderilmişti. HyunMin
TUTSAK By Elsa

Mystery / Thriller

65.4K 2.4K 36
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"