J-36

175 18 52
                                    

*yataktan zorlukla doğruluyorken az önceki şaşkın ve kararlı bakışlarını düşünüyor ve gülümsüyordum. tanımıştım artık seni? seni kendi ellerimle gidip teslim etmemi istemek... tam senlikti, evet. tam senlik, masum ve zararsız bir istek. hepsi kadar koruyucu da. beni seviyordun ama sevgin bir çocuğunki kadar saftı. parkta bulduğu kediyi kucaklayıp evine götürebileceğini düşünen ya da en büyük suçunun annesinin sözünden çıkmak olduğunu sanan... bu tür bir çocuk, evet. fakat benim bu türden bir çocuğu bırakmak gibi bir planım yoktu. gelecekte de olmayacaktı.

sakin adımlarla odadan çıktığımda ve koridoru yürüdüğümde karşılaşacağım görüntüyü az çok hayal edebiliyordum, duyduğum yüksek sesinden. ama odanın kapısına yaslanırken kendi gözlerimle yoongi hyungu nasıl sıkıştırdığını görmek, biraz... hoştu? hadi ama, az önce herif içimden geçmişti falan ama hissettiğim hoşnutluk intikam arzusundan kaynaklanmıyordu. taehyung. beni koruyordun. benim yanımdayken tatlı ve yumuşak bir tüy yumağıyken benim canımı yakanın karşısında pençelerini çıkarmış bir kaplana benziyordun. yâni böyle bir görüntüyü arzu etmek varken intikam aklıma bile gelmemişti. bir de ne demiştin? sevgilim? sevgilim.

bu işi hakkıyla resmileştirmeyi aklımın bir köşesine iliştirdim o anda ve elinden kurtulan yoongi hyunga tek kaşımla bir 'gördün mü, öldürür seni' adlı bakışımı atıp bana doğru adımlayan sana döndüm hemen. bir kolunu belime sarıp boşta kalan elinle de elimi tutuyorken ve yeniden odaya doğru beni yürütüyorken gözlerimi yüzüne sabitlemiştim. bir anlık gözlerin gözlerime değse de imâlı bakışlarıma karşılık gülümsemeni saklamaya çalışarak yeniden önüne çevirmiştin. ah. tatlıydın. ve şu işe bakın ki benimleydin.*

-

*gözlerim bir süredir, dizlerinin üzerine koyduğun yastığa yattığımdan beridir, kapalıydı. saçlarımın arasında gezinen parmaklarını hissediyorken bir yandan da belki bir saat önceki söylediklerini düşünüyordum. yakalanma ihtimalimizi. yakalandığımız takdirde kendini öne atma ihtimalini. seni kaybetme, her şeyin eskisinden de kötü hâle gelmesi ihtimalini. sana bir cevap vermemiştim henüz ama bu fikri sunduğun an sertçe reddetmiştim içimden. olmayacaktı, kendi hayatını daha da mahvetmene müsaade etmeyecektim ki buna gerek kalmayacaktı da. bu kararı alıyorken işin sonunda yakalanmamız adına açılmış kapıyı sertçe kapatmış, üstüne bir de açılmamak üzere kilitlemiştim. anahtarları da yok etmiştim? üzgünüm ama mutlu olacaktık.

jimin'in samimiyetsiz sesini duyduğumda cevap vermeye bile tenezzül etmeden düşüncelerime kaldığım yerden geri döndüm, sataşmaktan başka bir amacı olmazdı onun. iç geçirip az önce yaralarımla ilgilendiğin zamanı canlandırdım zihnimde yeniden. yaralarımı temizlediğin bütün zaman boyunca bakışlarını izlemiştim. kaşlarını çatmanı, gördüğün her yeni bir yaramda dudaklarını birbirine bastırışını, kirpiklerinin dahî titreyişini... nefesini bir kez tutmuş, işini bitirine dek bırakmamıştın resmen. canının çok yandığını düşünmüştüm ama benim canım yanmıyordu? çok kez söylemeye yeltenmiştim ama nedense söylemeye sesimi bulamamıştım. biraz bencillik yapmış olabilirdim bu konuda çünkü... her hâlini görmek istiyordum. neye nasıl tepkiler verdiğini, hislerini, düşüncelerini, ifadelerini. bu son bir hafta bunu özellikle fark etmiştim. seni kaybetme ihtimalim seni zihnime kazıma isteğimi tetiklemişti. uyurken yüzünü öyle çok izlemiştim ki mesela fark etmediğim birçok ayrıntını keşfetmiştim. ayrıca bu uzun seyirlerde kalbim sanki seni ilk kez görüyormuşum gibi sıkışıyordu. sanki ilk kez karşımda uyuyordun ve ben hayatımda ilk kez böyle kusursuz bir insan görüyordum. mesela birileri de sana baktığı zaman böyle düşünüyorlar mıydı? muazzam bir görünüşün vardı. saçlarının yüzüne düşüş şekli yâhut nâdiren sildiğin o düz ifaden. kaşların, dudakların, kirpiklerin. hepsi yüzüne özenle serpiştirilmiş gibiydi. tanrı seni kucağında özenle yaratmıştı sanki. sikeyim. bunu her düşündüğümde kendi kendime kayboluyordum içimde. ne ara bu kadar işlemiştin ki? ne zamandan beri sınırlarımı bu kadar yok sayabiliyordum sayende? ne zamandan beridir bu hayatta kendimden başkasını düşünmeye başlamıştım?

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now