T-14

278 36 5
                                    

*felix yardım çağırmaya uğraşırken hiçbir şey yapmadan zeminde kandan görünmeyen ellerimi izliyordum. bu adam, ölmeyi hak eden bir adamdı. acı dolu inleyişleri içimde en ufak bir hareket yaratmıyordu. ellerime bulaşan ılık kanını izliyorken kendi kan akışımı duyuyordum sanki. bile isteye öldürdüğüm insanların sayısı diğerlerinin yanında çok çok azdı. ve bunların üzerine hiçbir zaman pişmanlık da duymamıştım. ölmeyi hak eden insanlar vardı ve evet, ben de onlardan biri sayılırdım.

kapının duvara çarpmasıyla başımı hızla kaldıracağım kadar gürültülü bir ses çıktığında gözlerim seni bulmuştu. ellerimi yumruk hâline getirdim ve yutkundum.

hasta olduğum gece tam da sana katil olduğumu hatırlattıktan sonra değişen ve ciddileşen ifadeni çok iyi hatırlıyordum. bu konuda, her ne kadar açık görüşlü olduğunu birçok yerde ifade etmiş olsan da o gece bir şeyler olmuştu.

ne olduğunu anlayamadığım ve aslında o sıralar çok da üzerinde durmadığım bir şeyler vardı. soğukluk? belki. tam adını koymam mümkün değildi. asansörde olanları sonrasında düşünürken kesinleşmişti ama. ışığı kapatıp da beni zora sokmayı amaçlarken, ben de demiştin. en mantıklı bulduğum seçenek ise şuydu, kurbanlarımı birnevi zora düşürüyordum. kimsenin özellikle korkusunu araştırıp bunun üzerine gitmediğim belliydi fakat o an belki de çaresizliği tattırmak istemiştin. ya da anlayamadığım başka bir şeyler.

yanıma gelip de kolumdan tutarak ayağa kalkmamı sağladığında gözlerimi bir an olsun suratından çekmemiştim. musluğu açarak akan suya ellerimi götürdüğünde hareketlerini anlamaya çalışıyordum. ne yapmaya çalıştığını, neden yaptığını anlamaya çalışıyordum.

ellerimi kendim yıkamasını öğreneli tahminimce 18 yıl kadar bir süre olmuştu. yeterince deneyimliydim yani bu konuda.

bunu kendine görev edinmişken tüm ciddiyetinle ellerimi çok çok ovarak temizliyordun. hatta o kadar uzun süre ellerim suya maruz kalmıştı ki suyun soğukluğundan parmak uçlarımı neredeyse hissedemez hâle gelmiştim. çok da şikayetçi sayılmazdım gerçi. aynı suyun altında senin parmakların da vardı. fakat suyun ısısını bir gram hissetmediğine yemin bile edebilirdim.

kaşların hafif çatılıydı ve yanağındaki kaslar çalışıyordu. hafif yana dönmüş sana bakıyorken gözlerimi hemen ardından çekip ellerim ve sen dışında başka bir yere çevirmiştim.

ne yapmaya çalıştığını görebiliyordum? sen sadece görünür olan kırmızıyı suyla birlikte akıtıp gönderme peşinde değildin. kabullenemiyordun. o gece bunları sözlü olarak senin suratına vurduğumda da aynı bakışlar vardı gözlerinde, şimdi gerçeğini gördüğünde de aynıydın işte. olduğum şekilde teoride belki evet, senin katında makul görülebilirdim. bir seri katil ya da hayatını yoksul insanlara yardım etmeye adamış biri, jeon jungkook için ikisi de insandı ve değer görmeyi hak ediyordu.

seni haksız yere yargılıyordum belki bilemiyorum ama bu benim bana gösterdiğin kadarına karşı ufak gözlemlerimdi.

ellerimdeki kiri atmaya uğraşan bu adam, aslında dökmeye çalıştığı o pis suyun kömürden benliğimin yarısı olduğunu ne zaman fark edecekti merak ediyordum. tek tek ayıklamaya çalıştığın güzel görünen taraflarımı en sonunda avuçlarına aldığında aslında avcunu doldurmaya bile yetmeyecek kadar az kaldığını, parmaklarının arasından kayıp gitmiş kum tanelerine bakarken anlardın sanırım.

ellerimde ufacık bir parça bile kızıla dair bir iz kalmadığından emin olduğunda ellerimi çektiğinde yönlendirmelerine uydum. hayır, bunun üzerine düşünmeyecektim. hatta tam şu an kesmiştim bile.

hemen ardından çenemi tutup kendine çevirdikten sonra hafifçe kaldırdığında işinin daha süreceğini anlayarak hareketsizce beklemeye devam ettim. defalarca kez ıslattığın ellerin ile hiç usanmadan boynumu temizliyorken yaptığın açıklamaya karşılık içimden gülmüştüm. kimse böyle, insanlar karşısına çıkmaya çalışmıyordu zaten müfettiş bey? iznin olsaydı kendi kendimi temizleyecektim zaten ben.

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now