J-7

413 53 2
                                    

"felix'e sinyal gönderdiniz mi? taehyung, binada tek başına kaldı- bakın! şuna bakın. herif orada."

*gözlerimi diktiğim ekranda oynayan görüntü yirmi farklı açıdan gösterilen kamera kayıtlarından başka bir şey değildi. suçluları bile içine katmak zorunda kaldığımız bu gizli operasyonun belki de kilit noktası dediğimiz aşamadaydık. evimde kıçımı devirip uyuklayabileceğim kadar -benden gevşek olmasın- gevşek bir işim olsa da, ben, o soğuk duvarlar arasında tıkılı kalmak yerine kuyruğunuza dolanmayı daha eğlenceli bulmuştum. tamam, ciddi olalım. bu sefer eğlence aramıyordum. bu operasyondaki gelişmelerin her biri, sanki hayâti meselemmiş gibi mühim görünüyordu gözüme. beni bağlayan bir şey vardı ve ben, bu sebepten buradaydım.

tanıdık bedenini takip ederken istemsizce boğazımın kuruduğunu hissetmiştim. yakalamak istediğimiz herifle şu an, boş binanın içerisinde tek başına kalmıştın ve oradan çıkman, felix'e bağlıydı.

kapının kilidini açamadığı takdirde ne olacağı hakkında bir sürü seçeneğimiz vardı ama hiçbirimiz bunun olmasını istemiyorduk. eminim ki.

bir elinin kulağına gittiğini gördüğümde kulaklığı kontrol etmek istediğini anlamıştım. belki de tâlimat bekliyordun. hemen sağ yanımdaki bilgisayarın başındaki yoongi hyung da bunu fark etmiş olacak ki dinleme cihazına atıldı.*

"herif bir üst katta, taehyung. felix'ten haber bekliyoruz. kapıya yakın kal."

*her birimiz nefesimizi tutmuş seni izliyorken bizi onayladığını belirten herhangi bir işarette bulunmamıştın. kaşlarımı istemsizce çattım.*

duymadı. bir daha söyle.

"duydu jungkook. bozulabilecek bir cihaz takmadık üzerine."

hyung duyma-

"evine git dememe rağmen ısrarla kaldın. sesimi çıkarmadım ama şimdi çeneni kapamazsan iyi şeyler olmayacak."

*burnumdan öfkeli bir soluk bıraktığımda önümdeki sandalyenin başlığına yasladığım ellerimi sıkmış, tenime değen derinin buruşmasına sebep olmuştum. sorun şuydu ki, duymamıştın. duymadığına kalıbımı bile basardım ama sikeyim ki yönlendirme yetkim yoktu.

gözlerimi kısıp görüntüleri takip etmeye devam ettim. önce üst üste dizili dört görüntü, sonra da ilk basamağın tümü karardığında alanda bulunan herkes, ben de dahil tedirginlik içerisinde ekrana yönelmiştik.*

"siktir, oynuyor-"

*hâlen senin bulunduğun görüntüyü dikkatle takip ediyorken bulunduğun koca salondaki havuzun yanından ağır ağır adımlayışını izledim. bir diğer görüntüde yabancı bir herifin yüzü göründüğünde kulaklarıma çeşitli küfürler doluşmuştu. bu herifin aradığımız herifle uzaktan yakından bir alâkası yoktu.*

"taehyung, binadaki herif başkası. dikkatli ol, bu bir tuzak."

"şef, taehyung sanırım... sahiden de bizi duymuyor."

*nihâyet demek istediğim şeyi anlayabilmişlerdi. fakat bunun için biraz geç olmamış mıydı sence de? gariptir ki şu anda da düşüncelerini merak ediyordum. gözetimimde korumam gereken bir elin parmağını geçmeyecek kadar insanı, adam akıllı gözetememiştim bile. görevimin yâhut varlığımın bir sike yaramadığını hissettim o an. anlamsız bir hayâl kırıklığıyla kaskatı kesilmiştim.

ne felix'ten haber alabiliyorduk ne de senden. havuzun diğer yanına doğru temkinli adımlar ile yürüyen bedenine nasıl ulaşabileceğimi düşündüm ama kaçar yolu yok gibiydi.

o an bir darbe yediğini ses sisteminden kulaklarımıza ulaşan o kurşun sesinden anladığımda, bulunduğun ekran kararmadan hemen önce havuza savrulan bedenini görebilmiştim. öfkeyle bir elimi saçlarıma çıkardığımda, çekiştirdiğim saçlarımın kopması bile umurumda olmazdı şu anda.*

tanrım! ben size dedim! sikinize taktığınız yok ki!

"jungkook. sakin olsana, neye bu kadar sinirleniyorsun? taehyung ölse bile bir şey olmaz, o bir katil?"

*jongin'in cümleleri bardağı taşıran son damla olduğunda bana dönük bedenine yönelmiş ve yakasından tuttuğum gibi bedenini öfkeyle sarsmıştım.*

sen gerizekalı mısın? insan olduklarını unutup yargılandığın insanlardan bir farkın var mı şu anda? daha fazla rezil olamazdın, emin ol.

bir dahakine bizi germe felix. tamam mı? işini yap sadece uslu çocuk. taehyung haşlanacaktı yoksa. haşlanan sen de olabilirdin...

"tamam anne jeon."

*sırıtarak kapattığım kapıdan sonra koridorun sonundaki odaya yönelmiştim. görev sonrası herkesin odasını geziyorken en sona senin odanın kalmış olması yalnızca bir tesadüftü, bir kere koridorun en sonundaydın sonuçta. kapının önüne geldiğimde kartımı okuttum ve kapının açılmasını sağladım. içerideki karanlık, bozmamam gereken bir karanlığa benziyordu fakat üzgünüm, müfettişler geldiğinde istediklerini yapardı. ışığı açıp odanın içerisine girdim ve sonradan eklediğimiz koltuğa yöneldim.*

uyan bakalım, kim taehyung. jeon jungkook geldi.

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now