KİB - On Dördüncü Bölüm.

12.5K 803 93
                                    


"Hile yaptı!" Çete'den tanımadığım bir çocuk sanki işaret parmağıyla göstermese başkası sanacaklarmış gibi inatla bana diktiğinde diğerleri ona döndü. "Gördünüz, boynuna vurdu. Bayılttı Hamzayı!"

Hakan başını olumsuzca sallayıp koşarak yanımıza gelen ilk kişi olmuştu. Eğilip Hamza'nın nabzına baktı. "Evet, bayılmış." Yüzündeki rahatlayan ifadeye bakacak olursak Hamza'nın öldüğünden şüphelenmişti. 

Boynuna yeteri kadar sert vursaydım, belki.

Diğerleri de yanımıza doluşarak Hamza'nın başında toplanmıştı. İki tanesi kollarından tutup kaldırarak köşedeki bir koltuğa yatırdılar.

Emre abi kıstığı gözleriyle, yüzünden eksiltmediği aksi ifadesiyle gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Başımı yana eğip gülümsedim. Daha da sinirlendi.

"Duello geçersiz," dedi dudaklarını düz bir çizgi haline getirerek. "Senin de itiraz etmediğin gibi, hile yaptın."

"Hayır." dedim bakışların üzerime toplanmasını sağlayacak tok  ve yüksek bir sesle. Güldüm. Boyuna vurulmayacak diye bir kural yoktu," Kenarda dikilen Hakan'a sevimlice baktım. "Öyle değil mi?"

Göğsünde bağladığı kollarını açarak iki adımda yanımıza geldi. "Doğru, boyun yasak değildi."

Emre abi, aksini söylemesini bekliyormuş gibi kaşlarını çatarak ona döndü. Hakan sadece omuz silkmişti. 

"Aslında..." dedi Serkan, elini Emre abinin omzuna vurarak, "Hamza'yı alt edemeyeceğini hepimiz pekala biliyorduk. Onun yaptığı..." dedi kafasıyla beni işaret ederek. "Zekice bir stratejiydi. Bilekte olmasa da," Parmağıyla şakağına vurdu. "Burada kazandı."

"Yani onu kabul ediyor musun?" 

Serkan omuz silkti. "Zaten Hamza'yı alt ederse onu sen almayacak mıydın?"

Emre abinin sıkıntılı bakışları yere indi. "Bunu biraz düşüneceğim."

Güldüm. "Emre abi, yan mı çiziyorsun?"

Kaşları olabildiğince çatıldığında gruptan diğerleri üzerime atlamak ister gibi etrafımı sarmıştı. Ben ise gözlerimi ayırmadan Emre abiye bakıyordum.

"Özgür," dedi Hakan yanıma gelerek. "Sen git şimdi," dedi etrafımızda toplanan korkutucu topluluğu uyarırcasına ima ederek. "Yarın yine gelirsin, konuşuru..."

"Yarın değil," dedi Emre abi Hakan'ın lafını keserek. "Ben seni arayacağım... Ve aradığımda, nerede, ne yapıyor olursan ol... Anında yanıma geleceksin. Anlaşıldı mı?"

"Bir dakika..." dedim sırıtarak. "Kabul edildim mi yani?"

"Seni arayana kadar bekle," dedi huzursuzca. Sorumu havada bırakmıştı. 

Aklıma takılan şeyle kaşlarım çatıldı. "İyi de... Benim numaram sen de yok ki?"

Yüzü karamsar bir ifadeye büründü. "Ne yazık ki var... Seni gruba almam için yalvarırken elli yedi defa vermiştin bana. Haliyle ezberledim." Sıkıntıyla bana döndü. "Çete deyip de durma, millet mafya sanacak bizi!"

Güldüm. "Tamamdır Emre abi! Ben de artık gruptanım değil mi?" diye sorarak ona yanaşmaya çalışsam da fire vermedi. Net bir şey de söylemiyordu, ne gıcık adamdı.


*

Tuşlu telefonuma dokunan hüzünlü bakışlarımı Sibel görmüş olacak ki sıkıntıyla ofladı. "Abla yeter ya, aramadılar işte neden hala düşünüp duruyorsun? Ararlar illa ki."

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now