KİB - Kırk Dokuzuncu Bölüm.

4K 287 82
                                    

Eski bir anı, zihnimin duvarlarına çarpıp duruyordu.

Kaç sene önceydi?

Hatırlamak istemediğim o gecenin üstünden kaç gün geçmişti?

Polisler ifademi almak istemişlerdi ama annem reşit olmadığımı bahane ederek yanımdan ayrılmak istememişti. Tek amacı ise yanlış bir şey söylemememdi.

Hayır, doğruyu ağzımdan kaçırmadığımdan emin olmak istiyordu.

Çünkü Bora ailesiyle ters düşmek ve ya hisselerinin düşmesini ve bunun sonucunda para kaybetmeyi istemiyordu. Bora ailesini yakmak kendisine de zarar verirdi çünkü. Anne ve babamın tek düşündüğü şey, yine kendileriydi.

Nasıl oldu hatırlamıyorum, bir hemşireden yardım isteyip darp raporu almak istediğimi söyledim. Bir doktorun yardımıyla deliller elimdeydi ama bunları nasıl kullanacağımı bilmiyordum.

Anne ve babamın olmadığı bir gündü. Bir avukat beni ziyarete geldi.

Kim olduğumu ve olayı bildiğini söyledi.

"Burada çalışan hemşire bir arkadaşım var, beni durumunuzdan haberdar etti, sanırım şikayetçi olmanıza aileniz izin vermiyormuş. Yasal olarak şikayet etme hakkınız var." Bana ve yaralarıma merhametli gözlerle baktı.

Bunlar... Görmek istediğim gözlerdi. Annemden. Babamdan. Belki de herhangi birinden. Çünkü o an... Birinin beni anlamasını istiyordum.

Sadece kartvizitinden tanıdığım o adam bana umut verdi, bana zarar verenlerin yargılanacağını, bedellerini ödeyeceğine ant içti. Karşımdaki tecrübeli görünen yaşlı adamın sözlerine inanmak istedim. Bana inandığına güvenmek istedim.

Çünkü bana inanan, hakkımı arayan başka hiç kimse yoktu. O adamın bana uzanan yardım eline tutunmak, nefes almak istedim.

Bana numarasını verip ayrıldığında, üzerinden çok geçmeden taburcu oldum. Ama bu sefer de anneme direndiğim için ev hapsim başlamıştı. O adamı aramak istiyordum ama telefonuma el koyulmuştu, ona ulaşmamın hiçbir yolu yoktu.

Okan dışında.

"Seni affetmemi mi istiyorsun?" diye sormuştum ona.

"Her şeyden çok."

"O zaman bu evden çıkmamı sağla."

Onun yardımıyla kısa bir süre için de olsa evden çıkabildim. Okan'ın arabasında, sahile doğru ilerliyorduk. Bakışlarımı pencereye çevirdim. "Bilmen gereken bir şey var."

"Nedir?"

"Bundan sonra seni sadece kullanacağım." Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Yine de yanımda kalmak istiyor musun?"

Hiçbir şey umrumda değildi, sadece içimde yoğun bir öfke büyüyüp duruyordu.

Direksiyonu sımsıkı kavradı. "Beni affedecek misin?"

"Hayır." dedim dürüst olarak. "Onu beni çıkarman için söyledim. Seni affetmem imkansız."

Kısa bir süre sustu, o sırada sahil yoluna girmiştik. "Yine de benimle böyle bile olsa konuşacaksın değil mi?"

İç çektim, bakışlarım pencereden ayrılmıyordu. "Sadece ihtiyacım olduğunda seni kullanmak için."

"Sorun değil." dedi kayıtsız bir sesle. "Yine eskisi gibi olacağız, eminim."

Gerçekten de öyle olacağını zannediyordu.

Elimi ona doğru uzattım. "Telefonunu ver."

"Ne yapacaksın?" diye sorsa da cebinden çıkarıp avucuma bıraktı. İç cebime sıkıştırdığım kartviziti bulup numarayı tuşladım ve hızla aradım.

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now