KİB - On İkinci Bölüm

12.7K 850 90
                                    

Hep beraber oturmuş, yıpranmış kahverengi halının üstünde meyve yiyerek bücürlerle ders çalışıyorduk. Daha doğrusu onlar ders çalışıyor ben de geçen hafta kütüphaneden aldığım Sefiller kitabını okuyordum.

"Abla, okulun güzel mi?"

Osman'ın sorusuyla, gözlerimi gezdirdiğim paragrafta duraksadım ve uzanıp kafasını okşadım. "Güzel tabii, boşuna mı kazandım ben o okulu?"

"Abla çok merak ediyorum... Bir gün bizi de götürsene?" dedi Elif merakla. Ayaklarını altında toplamış parlayan gözlerle bana bakıyordu.

Hasan da hemen onlara katılıp, kalemini ders kitabının üzerine bırakarak ellerini hareket ettirdi. Ben de istiyorum.

Başımı diğerlerine çevirdim, onlar da kağıdı kalemi bırakmış beklentiyle beni izliyorlardı. "Siz de istiyor musunuz keratalar?"

Hevesle başlarını salladıklarında güldüm ve sırtımı yeşil tekli koltuğa yaslayarak ellerimi çırptım. "Tamam be, hepinize söz!" Bir an duraksadım ve kafadan paramı kontrol ettim. "Bursum ilk yattığında hepinizi okuluma götüreceğim!"

Hepsi sevinçle kucağıma atlarken ben de haliyle yere savrulmuştum. Başımın kenarı koltuğa çaptığında, baş gösteren acıyı umursamadım ve hepsini kucakladım.

"Bursun ne zaman yatıyor Özgür abla?" diye sordu benden ilk ayrılan Efe.

Biraz düşündüm. "Bir ay sonra, hem sizin de sınavlarınız bitmiş oluyor."

Osman yerinde doğrularak küçük yumruğunu havaya kaldırdı. "Çok çalışıp 100 alacağım abla, söz!" Diğerleri de hemen onu taklit edip kafalarını salladılar. Hasan yanıma yaklaşıp ellerini hareket ettirdi. Büyüdüğümde ben de senin gibi üniversiteye gideceğim.

Başını okşadım. "Gideceksin elbet," dedim yapmacık bir kızgınlıkla. Kaşlarımı çattım. "Hele bir üniversite kazanamayın, hiçbirinizle konuşmam!"

"Kazanacağız!" diyerek hevesle atıldı Osman. Kocaman kahve gözleri iri iri açılmıştı. "Büyüdüğümüzde biz de sana bakacağız, söz!"

Akşamüzeri olduğunda çocukları teker teker evlerine bırakmıştım. Eve dönerken, Sibel ışık hızında karşımda belirdi. Hızlı koşmaktan nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizlerine yaslayarak, başını aşağı eğip soluklandı.

Bu kız her yere böyle gidiyor.

"Abla, evde tavuk partisi yapmışsın hiç de haber vermiyorsun..."

"Niye, sen evde tavuk yemiyor musun?" Sibellerin durumu diğerlerine göre daha iyiydi, hiç değilse evlerinde etli yemek pişiyordu.

Dudaklarını büzdü. "Aşk olsun, sana haber getirdim o kadar."

Gülümsedim. "Ne haberi kız?"

"Emre abiler... Yoklardı ya iki haftadır? Dönmüşler bu gün."

Hevesle öne atıldım omuzlarından tuttum. "Harbi mi kız?"

"Valla," dedi tepkime şaşırmıştı. "Depoda gördüm onları."

Artık o çetenin arasına ciddi ciddi girmeliydim. Bağlantıları çok iyiydi. Hiçbir iş, bana onların işi kadar çok para kazandıramazdı.

Artık çocuklara et yedirmek istiyordum.

Sibel'in yanından koşar adım ayrılıp mahallenin başına doğru ilerledim. Yanlarına gitmek için sabahı bekleyememiştim. Her an yine ortalıktan kaybolabilir, Allah bilir ne zaman geri dönerlerdi.

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now