KİB - On Üçüncü Bölüm

12.5K 892 142
                                    


İnşallah Emre abi biraz önceki sözlerinde blöf yapıyordur Allah'ım.

N'olur.

Uzun bir süre bir sessizlik yaşandı depoda. Sanırım kimse kalmamı beklemiyordu. Bir süre sonra kendine gelen Hakan arkalardan seslendi. "Kızım bak emin misin? İş ciddiye biniyor."

Emre abiye baktım. Her zamankinden daha aksi bir ifadeyle gözlerini yüzümde dolaştırıyordu. "Bu kız beni sinir hastası edecek." diye söylendi alnını sıvazlayarak. Ardından elindeki tespihi kenara bıraktı ve ayağa kalkarak bulunduğum yere doğru ilerledi adımları.

"Bu işin geri dönüşü yok Özgür." dedi ciddi bir yüz ifadesiyle. "Son kez soruyorum, emin misin?"

"Eminim." dedim kendine güvenen sesimle.

"Bak, mahallenin kızısın diye sana kıyak geçeceğimi düşünüyorsan boş düşünüyorsun. Sana gösterdiğim bu çizgiyi geçersen karşımda hiç bir ayrıcalığın olmayacak!"

"Anladım!" dedim korkumu saklamaya çalışarak. Güldüm. "Aranıza girmek ve adamın olmak istiyorum!"

Kafasını eğerek bıkkınlıkla yüzünü sıvazladı. "Hala gülüyor."

"Tamam Emre," dedi Serkan. Çetenin eski üyelerinden, korkutucu bir tipti. "Sen üstüne düşeni yaptın. Bir karar aldıysa sonuçlarına katlanacak, tüm bu çocukların yaptığı gibi." Bu sözlerle heyecanlanmıştım. Sonunda bu beni ciddiye aldıklarını gösteriyordu değil mi?

Emre abi bir süre düşündü, ardından geriye adımlayarak, "Tamam!" dedi. "Bunu sen istedin..." Çeteye döndü ve gözlerini çocukların üzerinde gezdirdi.

"Hamza! Sen dövüşeceksin Özgürle."

Hamza dediği çocuk, takımın en cılızı olmasına rağmen cüssesiyle göz korkutucu görünüyordu. Diğerlerini siz düşünün! Bu grup özellikle en güçlü ve kaslı kişilerden oluşuyordu, bu yüzden Emre abi çeteye katılmam konusuna bu kadar karşıydı. Onlara kıyasla, cılız bir ağaç dalı gibi görünüyordum.

"Ama abi..." diyerek çocuk itiraz edecekken Emre abi sert bir sesle, "Lafımı mı ikiletiyorsun lan!" diye bağırdı. Kafasıyla deponun ortasını işaret etti. "Çık ortaya."

Tamam, iş gerçekten ciddiye biniyordu.

Çocuk yüzünde bulunan kararsızlıkla ortaya çıktığında Emre abi bana döndü. "Hadi Özgür, sen de."

Başımı ağırca salladım ve o yerine geçerken ben de ortadaki boşluğa doğru yürümeye başladım. Hamza'nın tam karşısına geçtiğimde, çete üyeleri dikkatle bizi izliyordu.

Hakan yanımıza doğru yürüdü ve tam ortamızda durdu. "Evet gençler, beni dinleyin. Bacak arası ve göğüs yasak, saç çekmekte yok, onun dışında her şey serbest. Anlaşıldı mı?" İkimiz de aynı anda kafamızı salladık. Kendimi, yabancı filmlerinde izlediğim bir kafes dövüşünde gibi hissediyordum.

Hakan kenarı çekildiğinde, Hamza vurmam için yumruğunu uzattı. İfadesinde hala bir kızla dövüşmek zorunda olduğu için kararsız asılıydı. Bu bana karşı yumuşak davranacağını gösteriyordu. Yumruklarımızı tokuşturduktan sonra dövüş başlamıştı.

İkimizde durmuş, karşıdaki kişinin harekete geçmesini bekliyorduk. Benden bir atak gelmeyince, ilk hamleyi Hamza yapmıştı. Bana sağ kroşe yaptığında kafamı hızla eğip sol omzumun üzerinden yükseldim ve savunma alışkanlığıyla sağ dirseğimi çenesine indirdim. Kafası sağa dönerken yüzü bir saniye sonra bunu beklemediğinden olsa gerek hayretle bana döndü.

Bu sefer daha sert bir hamlede üzerime atılıp sol koluyla yumruk attı. Kafamı geri çekip yumruğunu tuttum ve tüm gücümle onu sağa doğru savurdum.

Onu afallatan, hareketlerimin hızlı olmasıydı.

Normal biri olsa devrilirdi ama Hamza devrilmemişti, çocuk hayvan gibiydi ve ne kadar güçlü de olsam onun iri cüssesi karşısında güçsüz kalıyordum. Biraz sarsılsa da çabuk toparlandı ve karşı atağa geçti. Bu sefer boynuma hareket yapmıştı, kolunu iki elimle yakalayıp sırtında ters çevirdim ve dizine tekme attım. Onun yere düşmesini sağlayan tek şeyin hareketlerindeki yumuşaklık olduğunu bilsem de, kısa bir süreliğine de olsa onu alt ettiğimi görmek beni mutlu etmişti. 

Hafifçe güldüm. "Televizyonda görmüştüm."

Ama Hamza gülmedi. Açıkçası, bir aptal bile buna inanmazdı. İlk başlarda olan hafif hareketlerinin sertleşmeye başlayacağını anladığımda gardımı aldım.

Bu sefer tekmeyle karşılık verdi ve o kadar hızlıydı ki ben göremeden tekmesi karnıma inmişti. Nefesim kesildi. Karnımı tutarak yere düştüm ve dudaklarımı kapatarak çığlığımı bastırdım. Tam gücünü kullanmadığını bilsem de bacağının kuvveti, nefesimi kesecek bir ağrıya sebep olmuştu.

Ne kadar bir süre öyle durduğumu bilmiyordum ama uzun olacak ki, "Pes mi ediyorsun?" diye sordu Emre abi.

Dişlerimi birbirine bastırarak ona döndüm ve gülerek başımı olumsuzca salladım. Keza konuşursam acımı belli edeceğimi biliyordum. Ayaklandığımda Hamza sert bir yüz ifadesiyle beni bekliyordu. Artık beni hafife almayacağını seğiren çenesinden görebiliyordum.

Bu sefer daha hızlı olmalıydım. Onun avantajı gücüyse benim hızım olmalıydı.

Bu sefer tekmesini gördüm ve yere eğilerek kollarımla yerden destek aldıktan sonra kuvvet aldığı sol bacağına tekmemi geçirdim. Dengesini yitirdiği için sırt üstü düşmüş ama neyse ki düşerken kafasını korumuştu. 

Benim kadar yerde oyalanmadan çabuk toparlandı ve çeneme yumruk atmaya çalıştı. Önce sağ yumruğundan kurtulsam da sol yumruğu anında harekete geçmiş, çenemi sıyırmıştı. Kolunun altından kaçarak sağ omzumda yükseldim ve bacağımdan destek alarak sol bacağımla karnına güçlü bir tekme attım. 

Yumrukların çok acemi, bir çocukla aynı etkiyi bırakıyor. Ama hakkını yemeyeyim, sağlam tekme atıyorsun. Bunu iyi kullan.

Kesinlikle iyi kullanacaktım.

Hamza sadece yüzünü acıyla buruşturdu, devrilmesini beklemiyordum bu yüzden duraksamamalı ve onun karşılık vermesine fırsat bırakmadan onu devirmeliydim. 

Kendimi ispatlamam gereken bir düellom vardı.

Bu seferki yumruğu savruk ve dengesizdi. Savuşturmam kolay olmuştu. Kolundan yakalayarak kuvvet oluşturdum ve sol dirseğimi burnuna sertçe geçirdim. Burnundan kan boşaldığında bağırdı.

Kızgın boğalar gibi üstüme atlayacakken hızla ayağımı kaldırıp karnına tekme geçirdim. Yüzü buruşsa da tekmemi yakaladı ve ayağımı çekerek yere düşmemi sağladı. Kafamı korumuştum ama belim için aynı şeyi söyleyemeyecektim. 

Öfkesi onu kontrolsüzleştirdiği kadar gücünü de şiddetlendiriyordu, bu yüzden havalanan tekmesinin bitirici olacağını biliyordum. Sırtımda hissettiğim acıyı geri plana attım ve yerde yuvarlanarak tekmesinden kaçtım. Beni ıskaladığı için daha da öfkelenmişti şimdi. Dizlerimin üzerinde yükselerek ayağa kalktığımda, geriye attığı kolu ve sıktığı yumruğuyla bana doğru koşuyordu. Kaçmak yerine bende ona doğru koştum. Savurduğu yumruğundan kurtularak iki elimle kolundan tuttum, ondan kuvvet alarak sağ dizimde zıplayarak yükseldim ve sol bacağımı sertçe boynuna geçirdim. 

Önce bakışları baygınlaştı sonrasında ise gürültülü bir şekilde yere yığıldı. 

Çeteden kimse yerinden kımıldamamış, yüzlerindeki şok ifadesiyle yerde baygınca yatan arkadaşlarına bakıyorlardı. Deponun içinde çıt bile çıkmıyordu. 

Bağladığım saçımdan çıkan saç tutamları terleyen tenime yapışmış, nefes nefese kalmış bir şekilde yerde cansızca uzanan çocuğa baktım.

Üzgünüm Hamza. Bayılmadığın sürece seni yenmem imkansızdı. Hile yaptığım için özür dilerim.



Yetiştirebilirsem bu hafta içinde bir bölüm daha gelebilir. Kendinize iyi bakın. ♡

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now