KİB - Elli Dördüncü Bölüm.

1.9K 148 12
                                    


Gözlerimi inatla yüzüne dikmeme karşın karşımda dimdik dikilen adam bakışlarımdan gram etkilenmeyerek sırtını korkuluğa yaslamış, elleri ceplerinde bana bakıyordu. Ege'nin sonunda beni dinleyerek bizi yalnız bırakmasının üzerinden yaklaşık beş dakika geçmişti ama bu süreçte Sarp Bora ne maskesini indirmiş ne de siyah camlarla kaplı gözlüklerini çıkarmıştı. Sanırım durum benim haberlerde okuduklarımdan daha fazlasıydı. Sarp yangından büyük oranda etkilenmiş olmalıydı ki, bu yanıkları yüzünün büyük bir kısmını kaplıyordu.

Takıldığım kısım yara izleri değildi. Yüzünü, daha doğrusu ifadesini göremiyor oluşumdu. Şu an bana bakarken yüzüne nasıl bir ifade takınıyor, aklından neler geçiyor tahmin edemiyordum ve bu beni ufaktan geriyordu.

"İş mi isteyecektiniz?" Başını hafifçe yana eğip sorduğu soru kaşlarımı kaldırmama sebep oldu. "Affedersiniz, insanlar genelde bu yüzden benimle tanışır da..." dedi tepkim karşısında hafifçe bocalayarak. Sesi, uykudan yeni uyanmışçasına boğuktu. 

Doğru, yara izi ve insanların yargılayan bakışları yüzünden düşük bir özgüveni olmalıydı. Toplu etkinliklere genelde katılmadığını ve işleri perde arkasından yürüttüğünü dergilerde okumuştum ama onun karakteri üzerine pek kafa yormamıştım.

"Hayır hayır," dedim hemen. "İş istemek için değil, sizinle tanışmak ve önemli bir konu hakkında konuşmak için buradayım. Sinem benden bahsetmiş olmalı."

Biraz düşündükten sonra başını hafifçe salladı. "Doğru." Başını kaldırarak yüzüme baktı, yüzümü uzun uzadıya izlediğini hissettim. "O sensin."

Maskenin ardından duyulan boğuk ses tonu farklı gelmişti. Tuhaftı. Düşük bir özgüvene sahip birine göre duruşu oldukça kendinden emindi. Omuzları geride, başı dikti. Oysa düşük özgüvenli insanlar genelde kambur durur, göz teması kurmaktan özellikle kaçınırdı. Ama onun, zor da olsa görebildiğim göz bebekleri gözlerimden ayrılmıyordu. 

Onu yanlış mı değerlendiriyordum? Belki de siyah camlarla gizlediği göz bebekleri ve maskesi onu güvende ve saklı hissettiriyordu?

Başı çevrede bir müddet dolaştıktan ve kimsenin olmadığına emin olduktan sonra bana doğru bir adım attı. "Ee, teklifin nedir?"

Kısa kesmesi beni şaşırtmıştı, Sinem gibi lafı dolandırmasını beklemiştim. İnkar etmiyordu, Sinem'e söylediğim iddiaları soğukkanlılıkla kabul ediyordu.

Çenemi hafifçe yukarı kaldırarak onunla yüz yüze geldim. "Ortaklık." 

Gülüşünün sesi kulağıma çalındı. Oldukça alaylıydı. "Bırak ortak olmayı, bana yardım edebileceğinden bile şüpheliyim. Demir'in eski nişanlısı olman dışında başka bir avantajın var mı?"

Şimdi ortamdaki aura birdenbire değişmiş, duruşu değişerek daha da kendinden emin ve kibirli bir şekle bürünmüştü. O da bir Bora'ydı neticede, fazla bir şey beklememiştim. İddialarımı uzatmadan kabul etmesinin sebebi şimdi daha da netleşmişti. Beni küçümsüyordu, elimdeki bilgilerle ona zarar veremeyeceğimi düşünüyordu.

Neyse ki kendimi bu tür bir konuşmaya hazırlamıştım. Elbette hemen hadi ortak olalım deyip beni bağrına basmayacaktı. Güvenirliğimi ve yapabileceklerimi test etmek istemesi oldukça normaldi. 

"Amacım sana yardım etmek değil." dedim ciddi bir ifadeyle. Kimsenin pis işlerini yapmaya hevesli değildim. "Ortak bir çıkarımız var, birbirimizden faydalanalım."

Başını eğip hafifçe güldü. "Oldukça açık sözlüsün." 

Öyleyimdir.

"Ama bu tuhaf." dedi hemen sonra. Bakışlarını yüzüme kaldırdı. "Neden Egemen veya Arın'dan değil de, bir yabancıdan yardım istiyorsun?" Yüzümde nasıl bir ifade gördü bilmiyorum ama açıklama ihtiyacı hissetti. "Sinem bahsetti, özellikle Arın sana oldukça yakınmış."

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now