KİB - Otuz İkinci Bölüm.

8.8K 598 239
                                    

İyi okumalar. 🎈

_

Kollarımı önümde birleştirerek, adeta bilim adamı edasıyla Okan'ın aldığı eti inceledim. "Sana normal et al demiştim."

Masanın üzerindeki poşete dikkatle baktı. "Evet, aldım işte?"

Gözlerimi omzumun üstünden yüzüne çevirdim. "Pirzola almışsın."

Kaşları çatıldı. "O da et işte?"

İç çektim, anlamıyordu. "Nasıl pişireceğiz bunu?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

Başını kaşıdı. "Bir tavaya koyup pişmesini bekleyeceğiz işte."

"Daha önce pişirdin mi?" diye sordum kararsızca yüzüne bakarak. 

Başını olumsuzca salladı. "Sadece nasıl yiyeceğimle ilgilendim."

Omzuna vurdum. "O zaman pişmiş alsaydın ya salatalık turşusu, nasıl pişireceğiz bunu? Çocukları çağırdım bir de, düzgün pişmezse çocuklar hastanelik olurlar." İç çektim. "Sibel bana küs olmasaydı ona sorardım, o nasıl yapılacağını bilirdi kesin."

"Merak etme," dedi poşeti hızlıca kapıp tezgaha taşıyarak. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. "Bir program izlemiştim, ondaki gibi pişirirsek tadı güzel olur."

İç çektim. Bu böyle olmayacaktı. Elimi ona doğru kaldırdım. "Telefonunu uzat."

Kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı. "Neden, senin yok mu?"

"Benim internetim yok."

Başını anlayışla salladıktan sonra elini arka cebine atıp telefonu avucumun içine bıraktı meraklı bakışlarla. "Ne yapacaksın peki?"

Youtube'a girdiğimde kafasını telefona doğru eğmişti. "Çek koca kafanı," diyerek onu ittirdim. "Klavyeyi göremiyorum senin yüzünden." Bana alınmış gibi yapsa da birkaç saniye sonra tekrar sırnaştı. Parmaklarımı klavyenin üstünde gezdirerek pirzolanın nasıl pişirileceğini arattım. 

"Ha doğru, internetten de bakabiliyorduk."

Biri fırınlıydı, birine başka araç gereçler gerekiyordu. Başka bir videoya geçeceğim sırada Okan beni durdurarak alttaki bir videoya tıkladı. "O fırın kullanıyor, bizde fırın yok." diye söylendim.

"Bak bak," dedi parmağıyla ekranı işaret ederek. Videoda, beyaz aşçı kıyafetlerinin içinde genç bir adam pirzolayı nasıl marine edeceğimizi anlatıyordu. 

"Ne oldu?" diye sordum neyi kaçırdığımı anlamayarak.

"Çocuğu diyorum, daha önce gördüm sanki bir yerde. Gözünün altındaki benden tanıdım."

Ekrana daha dikkatli baktım. "Daha önce görmedim."

Kaşları çatıldı. "Gördüğüm bir yüzü asla unutmam." Telefonu elimden alarak kanalın sayfasına tıkladı ve gözleriyle bilgilerini taradı. "İşte burada! ÖZOK Üniversitesi!"

Kaşlarımı kaldırarak ben de ekrana eğildim. "Oha, gerçekten de bizim okulda çocuk." Gözlerim abone sayısına kaydı, çocuğun 1 milyondan fazla takipçisi vardı. "Bir ünlüyle aynı okuldayım desene!" dedim sırıtarak. Okan'a döndüm. "Sende de ne hafıza varmış mübarek."

Etleri marine etmeye geri döndüğümde Okan başka videolara bakınıyordu. Sonunda en kolay ve basit tarifi bulup onu uyguladık.

"Pişti sanırım." dedi Okan elini çenesine yaslayıp bir ressam edasıyla etlere bakarak. 

Bir tane alıp ona uzattım. "Tadına bak."

Kaşları çatıldı. "Sen niye bakmıyorsun?" dedi yüzünde beliren kuşkuyla.

Kendine İyi Bakحيث تعيش القصص. اكتشف الآن