KİB - Elli Sekizinci Bölüm.

1.7K 130 81
                                    

Yanan odunun çıkardığı çıtırdamalar eşliğinde şöminenin önünde oturmuş, Arın'ın getirdiği battaniyelerin altında ısınmayı bekliyorduk. Kış ayında olduğumuzdan geldiğimiz dağ evi şehir merkezinden kat be kat soğuktu. Eve girdiğimizde içerisininde dışarıdan pek bir farkı yoktu. Evi ısıtabilmek için doğalgazı açmayı denemişlerdi ama çalışmamıştı. Mecburen şömineyi yakmamız gerekmişti ki onun ısısı da sadece birkaç metreyi ısıtıyordu.

Arın iyice ısınabilmem için beni şöminenin tam ortasına oturtmuş, o da sağ tarafıma geçmişti. Ege ise titreyerek hemen soluma oturmuş, ateşe elini yaklaştırarak ovuşturuyordu. "En son buraya ne zaman geldiniz?" diye sordu sesi de bedeni gibi titrerken.

"Bilmiyorum." diye mırıldandı Arın. "Belki birkaç yıl olmuştur."

Ege gözlerini devirdi. "Yakacak odun bulduğumuza şükredelim o halde."

Arın sadece iki battaniye bulabilmişti. Ege birini havada kaparken Arın diğerini bana vermişti. Bende onu biraz yakınıma çekerek battaniyeyi ikimizin üzerine yaymıştım.

"Biraz ısınabildin mi?" diye sordu battaniyenin büyük çoğunluğunu bedenime kaplarken ona çok az bir kısım kalmıştı.

"Evet, ısındım." dedim battaniyeyi biraz daha ona yaymaya çalışarak ama izin vermedi.

"Ben hala üşüyorum ama!" diye yakındı Ege. "Arın bana da sarıl!"

Bana sarılıyordu sanki.

"Geleyim diye tutturan sendin." Arın gözlerini devirdi. "Şömineye biraz daha yaklaş."

"Zaten milim uzağım, biraz daha yaklaşırsam ateş olurum!" 

"Ne yapmamı istiyorsun?"

"Sarıl bana!"

"Saçmalama."

Ege ayağa kalktığında ona baktık. Koşarak Arının diğer tarafına geçti ve aniden onun beline sarıldı.

Uzaklaş!" diye bağırdı Arın sinirle. Bir yandan da koala gibi sardığı kollarını ayırmaya çalışıyordu. 

"İstersen öldür. Zaten birazdan soğuktan öleceğim."

"Sana bir şey olmaz."

"Öyle olsun." Kollarını çözen Ege kafasını kaldırarak bana baktı. "O zaman ben de Özgür'e sarılırım."

Tam ayağa kalkmıştı ki, Arın onu yere çekti ve boynunu bir kolunun altına aldı. 

"Ne- Ne yapıyorsun?" diye sordu Ege onun kolunun altında çırpınırken.

"Sarılıyorum."

"Hayır, öldürüyorsun!"

Kocaman bir kahkaha attığımda ikisi de dönüp bana baktı. Arın kolunu gevşetmiş olmalı ki Ege hızlıca kafasını çekti ve kötü bakışlarını bana yöneltti. "Ölmemden zevk mi alıyorsun?"

"Abartma." dedi Arın onu geçiştirerek. Sonra kollarını kocaman açarak gülümsedi. "Yeterince ısındın mı, sarılayım mı biraz daha?"

"İstemez, ısındım." Ege eski yerine geçerek Arın'dan olabildiğince uzaklaştı.

Biraz önceye nazaran içerisi daha ılık gibiydi ve şömineye yapışık oturan bizler sonunda ısınmıştık ama odanın ısısı şömineden uzaklaşacak kadar elverişli değildi.

"Hadi bir oyun oynayalım." diye bir fikir ortaya attı Ege. "Zaten şömineden kopamayacağız gibi."

"Ne oyunu?"

Ege bir süre düşündükten sonra dudaklarında sinsi bir kıvrım belirdi. "Gerçeklik oyunu?"

"Nasıl oynayacağız?" diye sordum.

Kendine İyi BakTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang