KİB - Kırkıncı Bölüm.

5.6K 445 60
                                    


Pencereden yansıyan güneşin güçlü ışığı gözlerimi aldığında gözlerimi araladım. Yatak o kadar rahattı ki mışıl mışıl uyumuştum. Saat kaçtı?

Kollarımı esneterek doğruldum ve telefonu elime alarak ekrandaki saate baktım.

DOKUZ!

Dokuz mu? Alarm kurmuştum oysaki! Kapatıp tekrar mı uyumuştum? Alnıma sinirle vurarak yataktan çıktım ve özenle düzelterek hızlıca kıyafetlerimi üstüme geçirdim ve sessizce odadan çıktım. Arın dün gece karşı odada olacağını söylemişti. Odanın kapısı kapalıydı, içeride mi değil mi anlayamıyordum.

Belki de uyuyordu. Neticede geldiğimiz saat epey geçti, uyuyor olması muhtemeldi. 

"Ne yapıyorsun?"

Hızla arkamı döndüğümde merdivenin başında dikilen Arın'la karşılaştım. "Arın!" Hafifçe gülümsedim. "Sen uyumuyor muydun?"

"Uyku tutmadı." dedi o da hafifçe gülümseyerek. "Uyanmanı bekliyordum, hadi gel kahvaltı yapalım."

"Kahvaltı yapan biri değilim, gideyim en iyisi." Hızlı adımlarla dış kapıya doğru yürüdüm.

"Çantanı almadan mı gideceksin?"

Doğru, çantam neredeydi? Arkamı döndüğümde çantamı elinde salladığını gördüm. Gel al diyordu.

Yutkunarak adımlarımı gerisin geri çevirdim ve ona doğru yürüdüm. Yerinden milim kıpırdamadan beni bekliyordu.

Elimi uzattığımda öne doğru eğildi ve elimden sıkıca tutarak beni mutfağa doğru çekiştirdi. "Önce karnını doyur."

Beni yemek masasının önüne getirip omuzlarımdan bastırarak sandalyeye oturttu. Hiçbir şey söyleyemeden, karşılık veremeden dediğini yapıyordum. Pek benlik hareketler değildi ama tuhaf bir şekilde kaçamıyordum da!

Arın çayları doldurup karşıma geçti. Masaya şöyle bir baktığımda yok yoktu. Her çeşit kahvaltılıkla donatılmıştı. Eksik neredeyse yok gibiydi. Arın çayı önüme sürdükten sonra yerine oturdu. "Afiyet olsun."

"Teşekkürler." dedim mırıldanarak. Ben ben değildim, resmen karşısında ürkek bir kedi yavrusu gibiydim. Arın ise oldukça rahattı. 

"Ekmeği uzatsana." dedim Arın'a. Dediğimi yaparak anında ekmekleri uzattı ve kahvaltısını yapmaya geri döndü. Ben de zorlukla ağzıma bir şeyler sokmaya çalışıyordum.

Bir yandan kahvaltısını edip bir yandan da telefonuyla uğraşıyordu. 

Hızlıca yemek yiyip kaçmaya odaklandım. Ağzıma bir iki şey atıp çayı içtiğim sırada Arın yüzüme baktı.

"Dün gece..."

Öksürmeye başladığımda devamını getirememişti. Hızlıca yanımda biterek elime masadaki suyu tutuşturdu. Birkaç yudum aldığımda neyse ki ölmeyip kendime gelebilmiştim.

"İyi misin?" diye sordu yüzüme dikkatle bakarak.

"İyiyim iyiyim, sen geç yerine."

Son kez yüzümü kontrol ettikten sonra nihayet yerine oturdu. "Gece iyi uyuyabildin mi diye soracaktım."

"Uyudum uyudum..." dedim gülümsemeye çalışarak. Suyumdan birkaç yudum aldıktan sonra ayağa kalktım. "Eline sağlık, artık bana müsaade."

Masadan çantamı kaptığım gibi koşar adımlarla mutfaktan çıktım. Peşimden geliyordu. "Özgür, bekle biraz. Konuşalım!"

"Sonra konuşuruz!" diye seslendim hızlıca ayakkabılarımı ayağıma geçirerek. Bu evde, onun bölgesinde gibi hissediyordum ve sadece ikimiz olduğu düşüncesi mantığımı saha dışı bırakıyordu. Daha sonra, kalabalık bir ortamda, aklımı kullanabildiğim bir anda konuşmak çok daha iyiydi.

Adımları bana doğru yaklaştığında hızlıca kapıya vardım ve kulpu indirerek hızlıca dışarı çıktım demeyi çok isterdim ama çıkamamıştım.

Zira Sinem karşımda dikiliyordu.


-

-

-

Oy vermeyi unutmayın!

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now