KİB - Otuz Dokuzuncu Bölüm.

5.5K 470 186
                                    

İyi okumalar!

*


Bu zamana dek, her şeyi ardımda bırakmak için kaçtım. Her şeyi ardımda bırakarak yaşadım. Unutmak için çok çabaladım, bir noktadan sonra ise unuttuğumu düşündüm.

Unuttuğumu sandım.

Ta ki, bir magazin haberinde onun yüzünü görene dek. Demir Bora'nın yurt dışından döndüğünü ve Özok Üniversitesinde eğitimine devam edeceği söyleniyordu.

Onunla ilgili başka haberlere de rastladım. Çoğu gece kulübünde çekilmiş fotoğraflarda yalnız değil, yanında başka başka kızlarla partiliyordu. Bana yaptıklarından sonra yanında başka kızları görmek değil, yüzündeki gülümseme alaşağı etmişti hayatımı.

Her şeye rağmen, başıma gelenlere rağmen, bana yaptıklarına rağmen... Gülüyordu. Yanımda yaptığı yapmacık gülüşlerden değil, sahici, gerçek bir tebessümdü bu.

Hiçbir şey olmamış gibi parlak geleceğine devam ediyor, verdiği partilerle gününü gün ediyordu.

Ne zaman karar verdim bilmiyorum. Tercih süresinin bitmesine dakikalar kalmıştı. Aniden gelen bir düşünceyle birinci sıradaki tercihi silmiş ve yerine Özok üniversitesi hukuk fakültesi bölümünü eklemiştim.

Hiçbir tereddüt etmeden, acaba demeden.

Bütün gece o küçük odada, gece lambasının cılız ışığında oturmuş, neden kaçtığımı sorgulamıştım.

Hiçbir yanlış yapmamama rağmen, asıl suçlu onlar olmasına rağmen, neden kaçıyor, neden saklanıyordum?

İçimde yanmakta olan küçük kıvılcımı o gece fark etmiştim. O kıvılcım küçük olmasına rağmen söndüremeyeceğim kadar sıcaktı ve onu söndüremediğim her saniye içimi yakmaya devam ediyordu.

Neden benim yanmam gerektiğini düşündüm.

Neden yanan sadece bendim? Onlar kayıtsızca hayatlarına devam ederken? Neden suçum olmamasına rağmen yanıyordum?

İçimdeki ateşi daha da harladım. Onu kontrol ettim, ele geçirdim.

Şimdi bu ateşle, ruhuma acı veren herkesi yakacaktım. Çünkü merhametimi hak etmiyorlardı.

Eteğimin ucundaki eline baktım. Bakışları yüzüme çevrilmiş, göz bebekleri çaresizce titreyerek gözlerime odaklanmıştı. Her ne kadar onun gözlerinde başka bir kimliğe bürünmüş olsam da suretimi tanıdığını biliyordum. Hiç değilse sarhoş olduğu için mantığı kaybolmuş, sadece duygularıyla kalmış, duyguları beni tanımıştı. Vicdanı yaptığı şey için onu rahat bırakmıyor olmalıydı.

Neticede... Demir Bora'nın da bir vicdanı vardı.

"Anlamadım?" dedim sadece yüzüne saf saf bakarak.

Sarhoşluğun verdiği etkiyle hıçkırdı ve zorlukla konuştu. "Beni... affet."

Dizlerimi kırarak yanıma eğildim ve bir elimle yüzünü tuttum. "Bu kadar merhamet dilendiğine göre o kişinin canını çok yakmış olmalısın." dedim gözlerine dikkatle bakarak.

Dudaklarını birbirine bastırdı, bir şey söylemeden sadece yüzüme baktı.

Yüzüne doğru eğilerek dudaklarımı kulağına yaklaştırdım ve nefretle fısıldadım. "Seni asla affetmeyecek."

Eteğimi tutan eli yere düştü. Ondan uzaklaştığımda göz bebekleri titriyordu.

Arın'a söz verdiğim dakika dolmak üzereydi, hatta saniyeler kalmıştı. Ayağa kalktığımda duraksadım.

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now