KİB - On Sekizinci Bölüm

11.5K 948 143
                                    


Uzun bir aradan sonra yine kavuştuk!

Oy vermeyi ve güzel yorumlarınızı unutmayın, iyi okumalar 



Nihayet o gün gelmişti.

Sonunda burs parası hallolmuş ve ders kaydımı yapmıştım. Bu gün ise büyük gündü.

Üniversitenin ilk günü.

Aynada kendime baktım. Yüzümün iki yanında, sırtıma dek uzanan dalgalı saçlar, hafif kalem çekilmiş gözler... Üzerimde Sibel'in çok ısrar ettiği ve benim katiyen reddettiğim gök mavisi, uçuş uçuş bir elbise yerine siyah bir şort pantolon ve yarım kol gri salaş bir tişört vardı. Tişörtün ön kısımlarını pantolonun içine sıkıştırmıştım.

"Ay çok heyecanlı Özgür abla be." Diye hayranlıkla konuştu hemen arkamda, aynada bana bakan Sibel. "Üniversiteye başlıyorsun..."

"Tabi kızım ne sandın?" dedim elimle saçlarımı geriye atarak. Ben de ufaktan havalara girmiştim he.

"Bozma şu saçlarını..." diye söylendi Sibel. "Çok uğraştım saçlarınla." Gözleri kıyafetime indi. "Bu da yakışmış ama benim dediğim elbiseyi giyseydin ne olurdu ablam?"

Güldüm. "Kızım senin verdiğin elbiseyle düğüne gidilir, ha okulun ilk gün düğüne gider gibi giyinen de vardır o ayrı mesele ama ben bunu giyeceğim."

Yüzü bir an asılsa da hemen toparlandı. "Abla be... Beni de bir gün götürsene okuluna."

Saçlarımı önlerden alarak bir kısmını arkamdan topladım. "Götürürüm kız ama sıranı bekle. Daha bizim çocukları götüreceğim, söz verdim haytalara."

Arkadaki küçük yatağa oturdu ve ellerini geriye yasladı. "Aman ablam... Hangi birini götüreceksin ki? O kadar kalabalık çocuk sürüsü sıkıntı çıkarmaz mı sana?"

Saçlarımla işim bittiğinde siyah göz kalemini elime aldım ve yüzüme noktalar bırakmaya başladım. "Çıkarmaz çıkarmaz, halledeceğim inşallah ben-" Yataktan birden fırladığında korkmuştum. "Abla be yapma şu benleri," diyerek elimden kalemi kaptı ve yüzümdeki iki noktayı da eliyle sildi.

"Yapma," dedim elini uzaklaştırıp. "Ver kızım şu kalemi."

"Hadi abla be, yapma işte... Ne var? Görsünler güzel yüzünü."

"Sibel." diye uyardığımda omuz silkti ve kapıya doğru koştu. Ben de arkasından koşturmuştum ama ne fayda, kız her yere koşarak gittiğinden tazı gibi hızlıydı. Ellerimi dizlerime yaslayıp soluklandım. Kapıyı açık bırakıp nereye gidiyordum? Paşa paşa geri dönmüştüm ki, çeteden Ali denen çocukla karşılaştım. Benim ona taktığım lakapla, robotik Ali.

"Emre abi seni görmek istiyor." dedi duvar gibi bir ifadeyle. Tepkisizce, bayık gözlerle bakıyordu. Al işte, robot değil de ne?

Burs işini halletmek için deli gibi uğraştığımdan çeteyi ne zamandır ihmal etmiştim, zaten uzun süredir de Emre abinin bana verdiği ihale görevini konuşamamıştık. Kesin o yüzden çağırıyordu.

"Bekle, kapıyı kapatıp geliyorum." Kapıyı kapatmadan önce içeriden, hazırlayıp askıya astığım çantamı da almış, boynuma yanlamasına geçirdikten sonra kapıyı sıkıca örtmüştüm. "Geliyorum."

Gittiğimiz yer bu sefer depo değildi. Ali beni bir Şahine bindirmiş, Emre abinin başka bir yerde olduğunu ve beni oraya götüreceğini söylemişti. Ben ise cihangire doğru yol aldığımızdan dolayı sevinmiştim. Bir otobüs parası aradan çıkmıştı.

Sonunda geldiğimiz yer de bizim eski depodan farklı değildi, sadece mahalledekinden daha büyük ve daha eski bir fabrikaydı. İçeri adım attığımda Ali arkada kalarak ürkütücü bakışlarını sırtıma dikmiş, içeri girmemişti. Hızlıca yürüyüp deponun yarım kalan kapısını araladım. "Heyyoo, ben geldim!"

İçeride çeteden sadece üç kişi vardı; Emre Abi, Serkan ve Hakan.

Aralarındaki konuşma ben geldiğimde bıçak kesmişcesine aniden bölündü ve sessizliğe büründüler. Emre abi koltuğa sere serpe oturmuş vaziyette bana dönerken, Serkan onun hemen yanında yaslandığı duvardan yönünü çevirmemiş, bana sadece göz ucuyla keskin bir bakış atmıştı. Hakan ise tekli koltuğun kolçağına oturmuş, beni fark ettiğinde sırıtmıştı.

Yanlarına yaklaştığımda onlara selam vererek güldüm ve ellerimi birbirine vurdum. "Eee ne konuşacağız?"

"Senin güzelliğinden konuşabiliriz mesela." diyerek Hakan beni baştan aşağı süzdüğünde Emre abi onun kafasına vurmuştu.

"Ben demedim mi lan grupta kimse kimseye yan gözle bakmayacak diye?"

Hakan ise sevimsizce kafasını ovaladı. "Abi, Ali'ye yan gözle bakamam zaten."

Emre çocuk kişiliği olan biriydi, aniden parlar, kızar; aniden söner, yumuşardı. Hareketleri tahmin edilebilirdi, çok konuşuyor ve kendini, düşüncelerini ele veriyordu. Hakan ise eğlence arayan, benimle aynı yaşlarda sempatik biriydi. Uçarıydı ama Emre abiye sadık olduğunu biliyordum, onun sözünden çıkmazdı.

"Bu gün benlerin yok, görev için daha iyi." Başımı çevirerek, kollarını birbirinin üstüne sarmış bana yukarıdan bakan Serkan'a döndüm. Gözlerindeki bakış ve dudağının kenarındaki alaycı gülüş sinsiliğin bir timsali gibiydi. Onlara nazaran Serkan çok uyanık ve sinsi bir tipti. Hareketlerinden ve davranışlarından her an kötü bir şeyler planlıyormuş gibi görünürdü. Emre'nin arkadaşı olduğu için çetede, en az onun kadar sözü geçiyordu, hatta bazen fark ettirmeden onu kullandığını da hissediyordum, sadık birine benzemiyordu. Kafasında oynaşan tilkilerin fısıltısı buradan bile duyuluyordu, kesinlikle dikkat etmem gereken bir tipti.

Gözlerine bakarak kocaman gülümsedim. "Teşekkür ederim!"

"Tahmin edersin ki seni ihale görevini konuşmak için çağırdık." dedi ortamdan sıkılmış gibi duran Serkan. "Bu gün başlıyorsun okula, değil mi?"

Başımı salladım ve heyecanımı olabildiğince belli ederek, "Evet!" dedim.

"Güzel, ne kadar erken o kadar iyi." Duvar kenarından ayrılarak yanımda geldi. "Ne gerekiyorsa yapman gerektiğini hatırlatmamıza gerek var mı?"

Başımı olumsuzca salladım.

"Gerektiğinde," dedi ve kısılmış gözleri vücudumu baştan aşağı süzdü. "Yatağına da girmen gerekecek."

Bana bu kadar ileri gidebilir misin diye sormuyorlardı, bana bu kadar ileri gideceksin diyorlardı. Bu çeteye girmeden önce pembe bir dünyaya adım atmayacağımın farkındaydım.

Yüzümdeki gülümseyişi bozmadan, "Kazanmak için her şeyi yaparım!" dedim uçarı bir sesle. Ona bedenimin değerli olduğunu hissettirirsem, anında kumarını bunun üzerine oynardı. Hissediyordum.

Ona karşı zayıf bir kapı bırakırsam bu oyunu kaybederdim.

"Güzel," dedi, bakışlarına zehirli bir sarmaşığın çürümüş görüntüsü yansırken. "Fedakar bir üye."



Dur dur, oy verdin değil mi?

Biliyorum dostlarım uzun bir bölüm bekliyordunuz ama bu bölümlük böyle olsun mu? Şu sıralar çok yoğunum, bir iki haftaya vizelerim başlayacak ve teslim etmem gereken ödevlerim var. İnanın bu online sistem yüzyüzeden daha zor. Farkındayım KİB'i ihmal ettim bir süredir ama telafi edeceğim, söz. 

Bölüm sorusu; Sizce Özgür nasıl birisi? Karakterini tahlil edebildiniz mi merak ediyorum.

Görüşürüz, Allah'a emanet olun ve Kendinize İyi Bakın. 

Kendine İyi Bakजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें