KİB - Dokuzuncu Bölüm

13.5K 789 77
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Seviliyorsunuz.

İyi okumalar!

-Öğleden önce -

Sabah erkenden uyanmış, kısa bir duşun ardından çocuklar uyanmadan onlara kahvaltı hazırlamıştım. Onlarda karşılık olarak yataklarını toplamış ve hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra sofrayı toplamama yardım etmişlerdi.

"Can." diye seslendim dışarı çıkmak için ayakkabısını giymeye çalışan afacana. Diğerleri çoktan giyinmiş, en küçükleri olduğu için onu bekliyorlardı. 

"Efendim abla." dedi dikkatle beni dinleyerek. 

Başını okşadım. "Sen bu sene başlayacaktın değil mi okula?"

"Yok abla, o okula gidemez." dedi Osman. "Babası inşaatta öldüğü için paraları yokmuş, annesi göndermeyecekmiş okula. Defteri de yok zaten."

Geçen sene babası ölen bir yetimdi Can. Babası önceden inşaatta çalışır az da olsa eve para getirirdi şimdi ise tek kazançları devletten aldıkları üç kuruştu.

"Ben alırım eksiklerini." dedim gülümseyerek. Eğilip Can'ın başını okşadığımda mutlu olmuştu. "Okula gitmek istersin değil mi Can?"

Hevesle başını salladı. "İstiyorum!"

Aslında param olduğu söylenemezdi bu yüzden o yakışıklı bozuntudan yürüttüğüm parayı kullanacaktım. Bir işe yarayacaktı hiç değilse.

Çocukları yolcu ettikten sonra çabucak evi toparladım ve dolabın başına geçerek kıyafetlerimi gözden geçirdim. Bunlar olmazdı.

"Demek o an geldi ha Özgür?"

Dolabımın altındaki büyük kutuyu çıkardım. Bunlar uzun zamandır giymediğim giysilerimdi. Çok uzun bir süredir. Ne satabilmiştim, ne de atabilmiştim bu kıyafetleri. Şimdi işe yarayacaklarını görmek beni sevindirmişti.

Kutuyu özenle açtım ve eski anılarıma bakar gibi baktım kıyafetlere. Biraz daha beklersem başından kalkamayacağımı biliyordum. İçinden V yaka yaldızlı gri salaş bir tişört çıkardım. Altına siyah dar bir kumaş pantolon.

Kıyafetleri üzerime geçirirken, onları kaldırmadan önce yıkadığım için şükrettim. O kadar zamana rağmen hala temizlerdi. Zamanım olsa yıkardım ama kısa sürede kurumayacaklarını bildiğim için şimdilik es geçmiştim. Tişörtün uçlarını pantolonun içine sıkıştırdıktan sonra kutunun içinden kaliteli bir markaya ait olan saç düzleştiricimi ve tokalarımı da  çıkardım.

"Sizi kısa bir süre kullanıp kaldıracağım, hemen sevinmeyin." diye söylendim.

Saçlarım neyse ki kurumuştu. Arkalardan başlayarak hafifçe düzleştirdim. Ardından kahküllerimi de düzleştirerek onlara şekil verdim. İşim bittiğinde siyah lastik tokamla kahküllerimi düzeltip, saçlarımın bir kısmını arkadan toplamış geri kalanını açık bırakmıştım.

 İşim bittiğinde siyah lastik tokamla kahküllerimi düzeltip, saçlarımın bir kısmını arkadan toplamış geri kalanını açık bırakmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Y/N: Medya, sadece temsili. Saçlarını daha uzun hayal edin :) )

İşim bittiğinde, aynaya dikkatlice baktım. Güzel görünüyordum ama yüzüm biraz soluk gibiydi. Bir an kutunun içindeki makyaj çantamla bakıştım. 

"Hayır hayır," diye mırıldandım. "Fondöten olmaz, cildime bunu yapamam."

Ama biraz rimel sürebilirdim. 

Kutudan makyaj çantasını çıkardıktan sonra rimeli çıkararak kirmiklerime özenle uyguladım. Ardından çilekli dudak balmımı dudaklarıma yedirdim.

Son olarak siyah kalemi elime aldığımda kapı çalmıştı.

Gelen Sibel'di. "Sana kek getirdim..." dedi elindeki tabağı uzatarak. Ardından hayretle beni süzdü. "Dehşet olmuşsun Özgür..."

Gülerek elindeki tabağı aldım. "Teşekkür ederim! Geç içeri hadi."

Tabağı mutfağa bıraktıktan sonra beraber odaya geçmiştik. 

"Vaay," dedi çıkardığım kutuya doğru ilerleyerek. "Bu kıyafetlerde ne. Daha önce hiç üzerinde görmedim."

"Kaldırmıştım."

"Madem böyle güzel giysilerin var, neden her gün paspal geziyorsun?" diye sordu merakla. Ardından bir kaç kıyafeti çıkarıp incelemeye başladı. "Bu markayı biliyorum!" dedi hayretle. "Her sene sınırlı sayıda özel tasarım giysi çıkarıyorlar, ve çok tuzlu. Geçen gün denk gelmiştim reklamına. Fiyatları bir araba parası en az! Sen nasıl aldın?"

Güldüm ve sakince elindeki kıyafetleri alarak kutuya tıktım. Kutuyu eski yerine kaldırırken, "Nasıl alabilirim Sibel?" dedim dolabın kapaklarını kapatırken. "Çakma bunlar... Gerçek mi sandın?"

"Cidden mi? Aynı gerçek gibi duruyorlar. Nereden aldın? Sen kıyafet almazsın ki, her sene bağışlanan kıyafetlerden alıyorsun bir kaç tane sadece. Üzerinde hep aynı giysi olur. Bunlar..." dedi üzerime göz gezdirerek. "Çok orjinal duruyor ve pahalı."

Sibel'i severdim, vesselam zeki kızdı. Kızdığım tek nokta zekiliğini hiç olmayacak zamanlarda göstermesiydi. "Aşağıdaki pazardan aldım." dedim göz kırparak. "Çok beğendiysen seni de götüreyim haftaya."

"Olur!" dedi hevesle. 

Konunun kapanmasına sevinerek siyah göz kalemini aldım ve aynanın karşısına geçtim. Yüzümde bir nokta bıraktığımda Sibel yanıma geldi ve bana engel oldu. "Bunu yapmak zorunda mısın? Neden güzel yüzünü gizliyorsun?"

Çünkü insanların gözlerini dikip bana bakması rahatsız edici.

"İnsanlar benim güzelliğimi hak etmiyorlar." dedim gülerek.

"Ya abla," dedi kalemi elimden alarak. "Bu gün yapmasan? Yüzüne o benleri çizdiğinde de güzel görünüyorsun, kabul. Ama senin dehşet bir güzelliğin var. Bunu saklamak ziyan değil de ne?"

Neden herkes birden bire bu benlere takmaya başladı?

"Keşke senin kadar güzel olabilseydim..." dedi iç çekerek. "Kıymetini bilmiyorsun!"

Gülümsedim. 

Anlamıyorlardı. 

Güzellik... İyi bir şey değildi. Güzellik... Bir lanetti.

"Tamam," dedim ısrarı üzerine onu kırmak istemeyerek. "Bu günlük benler yok!"

*

Okula biraz erken gelmiştim. Ege'nin gelmesine bir yarım saat kadar vardı. Bu süreyi okulu gezmeye ve keşfetmeye adadım. 

Önce hukuk fakültesini gezdim... Amfileri dolaştım. Çok az insanın olması işime geliyordu.

Dehşet bir kampüsü vardı, büyük ve mimari yapısı göz dolduruyordu. Kendimi tutamayarak yeşil çimenlerin üzerinde uzandım. İşte tam burası muazzamdı. Zamanı durdurmak istediğim andı.

Zaman geldiğinde tekrar öğrenci işlerine gittim ve öğrencilerin arasından sıyrılarak pencere pervazına oturdum. Hava muhteşem görünüyordu.

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum, birinin adımı seslenmesiyle irkildim ve sesin geldiği yöne döndüm.

Bir kişiyi beklerken üç kişiyle karşılaşmak... Ve birinin şimdiden azılı düşmanım olması...

Bu günü en az zararla bitirmeyi diledim.

-

Durun kızmayın hemen... Yeni bölüm en kısa sürede gelecek inşallah.

Kendinize iyi bakın, Allah'a emanet olun <3

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin