KİB - Kırk Altıncı Bölüm.

5.7K 406 45
                                    


Uzun bir süredir gözümden kaçan, beni rahatsız eden bir his geziniyordu zihnimde. Her ne kadar gözlerimin önüne kadar gelse de, bakışlarımı ondan çekip, inatla görmezden geldiğim bir his. Bu, Ege'nin geçmişimi öğrenmesiyle başlamıştı. Onun bana güvenmediği sır değildi, beni araştırması normaldi. Peki ya Arın? Onun neden beni araştırma ihtimalini düşünmemiştim? Bana güvendiğine o kadar inanmış mıydım?

Başlangıçta her şey şimdiki gibi değildi. Hatta başlarda en çok Arın'la aramızda sürtüşmeler olmuştu. Onun neden bana her daim güveneceğini düşünmüştüm ki? Netice de başlarda benden nefret ediyordu.

Ege araştırdıysa...

Gözlerim, hemen yanımda, direksiyonu kullanan bedenine döndü. Ona baktığımda, bakışlarını yoldan alarak ela gözlerini gözlerime çevirdi. "İyi misin? Hasta gibi görünüyorsun, yaran mı acıyor?"

Arın da beni araştırmış olmalıydı.

Ama ne kadarını biliyordu? Neden bana bununla ilgili hiçbir şey söylememişti? Neden Ege'nin yaptığını yapmamıştı? Benimle konuşmaması, bir şey öğrenemediği anlamına mı geliyordu?

Hayır.

"İyiyim." dedim bakışlarımı güneşin son ışıklarının yansıdığı araba camına çevirerek. Yüzüme bakmaya devam ediyordu. Beni izlediğini bilsem de ifademi kontrol etmek de zorlanıyordum. Biraz önce torpido gözünde bulduğum dosyalar, gizli müşteriye teslim ettiğim belgelerdi. Çünkü öncesinde neyi çaldığımı incelemiştim. Belge, şirkete sunulan yeni bir proje teklifi ile ilgiliydi. Uzun vadede getirisinin çok olduğu iddia ediliyordu bu yüzden gizli müşteri bu fikri onlardan çalmak istemişti.

Gizli müşteri...

Arın mıydı yani?

Zihnimde ihtimaller dönüp duruyordu, aklım karman çormandı.

Aptaldım.

Daha ne kadar şeyi gözümden kaçırmıştım?

Her ne kadar Emre abi, kimliklerimizin müşterilerden bile gizli tutulduğunu söylese de Arın aptal değildi. Eğer gizli müşteri oysa, belgeleri benden talep eden kişi oysa, o gece Demir Bora'nın evine giren kişinin ben olduğumu da biliyordu. Bağlantı kurması o kadar zor olmayacaktı.
Hırsızın ben olduğumu biliyordu.

Ne zamandır? Ne zamandır biliyordu? Neden bana hiçbir şey söylememişti? 

"Geldik." dedi arabayı durdurduğunda. Akşamın alacakaranlığı çökmüş, saat epey ilerlemişti. Düşüncelerin içine o kadar batmıştım ki o uzun yolun bittiğini bile fark edememiştim. Onunla konuşmak, kafamdaki soru işaretlerini kaldırmak istiyordum ama az ileride yurdun dış duvarına yaslanmış Hakan'ı gördüğümde bu düşüncemden hemen vazgeçtim. Durum netleşmeden Arın'ın Hakan'ı görmesini istemiyordum.

"Teşekkür ederim." dedim emniyet kemerimi çözüp dışarı adımlarken. 

Hemen arkamdan inmesi üzerine kaşlarım havalandı. "Gideceğin o yere..." diye mırıldandı. "Seni bırakmamı istemediğinden emin misin? Saat epey geç oldu." Gözlerine endişenin gölgesi yansımıştı. 

Bakışlarımı hızlıca ondan çekerek telefonumun ekranına bakar gibi yaptım. "Arkadaşım gelmiş bile, beni o bırakacak. Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

Sıkıntıyla başını salladı ve çevresine kısa bir bakış attıktan sonra arabaya bindi. 

"Görüşürüz!" dedim araba camından ona el sallayarak. Cevaben başını kısacık salladı sadece. Sonra arabayı çalıştırdı ve arabası uzaklaştı.

Kendine İyi BakTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang