PROLOG

7.2K 541 259
                                    

Bu bölümde düğümler açılmaya başlıyor.

Oy vermeyi unutmayın, iyi okumalar. 🖤

_

"Seni sevmediğini bile bile nişanlanıyorsun ya onunla... Ne diyeyim ki sana?"

Nişandan bir gün önceydi. Okan'la parktan dönerken karşılaşmış, kısaca sohbet etmiştik. Konunun bir şekilde hangi ara buraya geldiğini bile kavrayamamıştım.

Kaşlarımı çattım. "Ne demek istiyorsun?"

Onunla aramızın ne zaman açıldığını da hatırlamıyordum.

"O ikisi birbirlerine deli gibi aşıklar. Sedef'lerin şirketteki hisseleri sırf sizinki kadar değil diye Demir seninle evlenmeye zorlanıyor."

Sedef.

Demir'in liseden beri aşık olduğu tek kişi.

Önümdeki en büyük engel.

"Hiçbirimiz senin gibi özgür değiliz," dedim durgun bir sesle. "Kendi seçim hakkımız yok."

Gülüşü alaylıydı. "Bal gibi işine geliyor işte. Onu sevdiğin için ailene baş kaldırmak aklına bile gelmiyor."

"Evet." dedim başımı dikleştirerek. "Benim işime geliyor peki ya o? Beni sorgulayacağına sevgili, biricik arkadaşını sorgulasana. O neden karşı çıkmıyormuş bu evliliğe?"

Bir şey söyleyemedi. Demir'i benden daha çok sevdiği yadsınamaz bir gerçekti bu yüzden ona çıkışamayıp sinirini benden çıkarıyordu.

"O mecbur." dedi. "Karşı çıktı zaten, babasının nasıl biri olduğunu biliyorsun."

Haldun amcanın nasıl sert ve katı bir adam olduğunu elbette biliyordum. Demir, çocukluğundan itibaren onun her emrini yerine getirmesi gereken bir robot gibi davranıyor ve bu tavrı Demir'i incittiği için beni de epey üzüyordu.

"O zaman yapacak bir şey yok." dedim yanından geçip giderken. "Çünkü ikimiz de mecburuz."

*

Kalabalık.

Işıltılı dev balo salonu.

Gösterişli kalabalık.

Kulaklarımı dolduran, başımı döndüren ağır uğultu. 

İnsanların ilgili bakışlarının üzerimde olmasına alışkındım, ne zaman bir yere gitsem odak noktası olurdum hep. Annemin beni en güzel barbie bebeği yapmak için uğraşlarının sonucuydu bu. Her zaman onun emekleri sonucu oluşan güzelliğimle övünmek isterdi ve beni odak noktası yapmak için elinden geleni ardına koymazdı. 

Benden daha çok ilgi çeken birini görmeye dayanamazdı, ben hep daha iyi, daha güzel, en güzel olmalıydım. Mükemmel görünmeliydim.

Şu an makyajımla, kıyafetimle, fiziğimle insanları büyülediğimi biliyordum. İnsanların bana olan bakışları hayranlık doluydu ama bu beni, annemin tatmin ettiği kadar etmiyordu. Sanki üzerimdeki kabuktu, maskeydi. Ben de bu göz alıcı bedenin içine sıkışmış bambaşka biriydim. Bu bedene ait hissetmiyordum.

Demir, yüzükler takıldıktan sonra gözden kaybolmuştu. Biraz uzaktaki annem, köşede babam ile birlikte gelen misafirlerle sohbet ediyordu.

Tanıdık, tanımadık yüzler önümde beliriyor ve beni nişanım için tebrik ediyordu. Yapmacık ama sahici görünen gülümsemem ile birlikte ben de rolümü güzel oynuyordum. 

Az sonra Demir arkadaşlarıyla birlikte yanıma dönmüştü. Tolga, Orhan ve adını hatırlamadığım bir kişi daha.

Tolga ve Orhan'dan hoşlanmıyordum. Aslında Demir'in çoğu arkadaşından hoşlanmıyordum. Demir yanımda olmasına rağmen bakışlarını arzularcasına bedenimde dolaştırmaktan sakınmazlar, çekinmezlerdi.

Kendine İyi BakWhere stories live. Discover now