52 ''Ölüm Avcısı''

2.6K 180 54
                                    

''Bir kere ihanete uğradın mı anılar sana bataklık olur, hatırladıkça çekerler seni içeri, hatırladıkça affetmek istersin; çünkü affetmek unutmak demek, öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin. Çırpınma boşuna, o hançer bir kere saplanınca sırtına... Çıkarmaya kalktıkça iyice kalbine gömersin.''

52

13 Aralık 2015

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

13 Aralık 2015.

Annemin, hayatı uçlarda yaşadığı, mutluyken kanatlarını çırparak göğe ulaştığı, onu gökten yerin en dibine itecek küçük bir sorunda ise, kanatlarını koparıp bir daha uçmak istemediği türden bir hastalığa sahip olduğunu öğrendiğim gündü.

13 Aralık, bana yeniden hayata dönebilmem için uzanan bir elin çekildiği bir gündü aynı zamanda. Küçük bir çocuğun karşıdan karşıya geçerken ihtiyaç duyduğu bir elin onu bir anda bırakışı, o çocuğun yolun tam ortasında kalması demekti.

Aras gitmişti. Kendimi açıklayabilmem için fırsat dahi vermeden. O günden sonra eve gelmemiş, telefonlarımı ya meşgule atmış ya da onlara geri dönmemişti. Onunla konuşmak için evine gittiğimdeyse yalnızca açılmayan kapıya yaslanıp özür dilediğimi söylemiştim. Ve bir de onu gerçekten özlediğimi.

Hayatın tuhaf bir eşitlik anlayışıyla döndüğünü o zamanlar öğrenmiştim, yitirdiğiniz her şeyin karşılığında kazanacağınız bir şeyi verirdi hayat. Bana iyi gelen bir şeyi kaybettiysem de, o günlerde bana destek olan bir şeyi kazanmıştım. Ya da kazandığımı sandım.

Annemin bana hastalığıyla ilgili anlattıklarını dinlerken titremeyecek kadar katılaşmamıştı kalbim. O yıpranmış kalple onu dinleyip anlamaya çalıştım. Bizi geçmişe kolayca götürecek yerlere gidip eski günlerin lafını dahi açmadığımız günler geçirdik. Aramızın iyiye gitmesinin yanında annemle aynı fikirde olmadığımız bir konu vardı.

Annem Kutay'ın beni tekrar üzeceğini ve bu yüzden onunla asla görüşmemem gerektiğini düşünüyordu. Bir kere giden er ya da geç yine terk edermiş. Anneme iki yıl önceki o kız olmadığımı söylememe gerek yoktu, bunu zaten biliyordu. Sahip olduğu tek arkadaşına aşık olan savunmasız Ecrin artık yoktu, yalnızca o arkadaşını affetmeyi seçmişti. İnsan onu ilerlemekten sürekli alıkoyan birini affetmezse devam edemezdi çünkü.

Kutay'ı gerçekten affedip affedemeyeceğimi bilmiyordum fakat onca zaman sonra onun yakınında olmak beni dibe çeken geçmişimin ağırlığını hafifletmemişti. Gözlerini uzak bir köşeye dikip yalnızca hatıralarıyla var olan, ruhu etinden giderek çekilen bir cesede dönüşmekten korkuyordum. Dönüşüyordum da.

''Aklından geçenleri bilmek isterdim.''

Uzun bir süredir hayatımda olan ama kum saatindeki kumları giderek azalan Doruk beni gökyüzü kadar mavi gözleriyle izliyordu. Birlikte her zaman buluştuğumuz kahveciye gelmiştik, Sayra işleri olduğu için bize katılamayacağını haber verdiğinden yalnızdık.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now