27 ''Namlunun Ucu''

14.1K 664 46
                                    

''Istırap ve acı çekme, geniş bir akla ve derin duygulara sahip olan insanlar için bir mecburiyettir.''

-Dostoyevski, Suç ve Ceza

-Dostoyevski, Suç ve Ceza

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

27

            Birisine gül hediye etmek, seni seviyorum demenin çeşitli yollarından biriydi. Sahibinin vazosunda yerini alan gül içinse kaçınılmaz son belliydi. O güzel, canlı yaprakları giderek solacaktı. Belki de başlarını eğerek ölümü kabullenmeleri sevgiye olan sadakatlerindendi.

            Sevgi, bu karanlık dünyada içinde hala aydınlığı barındıran tek şeydi sonuçta. Bütün çabalara rağmen en nihayetinde tüm hayatlar sona ererdi, güller sahiplerinin ellerinde yavaşça can verirdi. Gülleri alanlar ve onları sahiplenenler için de ölümden kaçış diye bir şey yoktu.

            Tanıdığın veya tanımadığın herkesin bir gün öleceğini düşünmekse korkutucuydu. Ölmekten çok birilerinin ölümünü izlemekti kötü olan. Özlem Teyze mutfak önlüğünü çıkartıp karşıma oturduğunda bundan bir kez daha emin olmuştum. Eskiden hayat dolu bakan gözleri artık ruhsuzdular. Gülümseme alışkanlığını kaybetmiş dudaklarıysa o anda yukarı kıvrılmaya çalışırken zorlanıyordu. Ölüm insanları bir daha asla eski hallerine çevirmemek üzere değiştirirdi.

            ''Sana bir şey ikram edeyim, kızım...''

            Masadan kalkmak üzere ayaklandığında onu kolundan tutarak durdurmuştum. Dokunuşum onu şaşırtmış gibi donuk yeşil gözleriyle bana baktı.

            ''Lütfen oturun. Sadece sizinle konuşmak için geldim.''

            Huzursuz bakışları etrafı kolaçan ettiğinde sandalyesinde gerginlikle kıpırdandı. Burada benimle oturmasının sorun olup olmayacağını bilmediğimden acele etmem gerekiyordu.

            ''Seni görmeyeli uzun zaman olmuştu... Geçen sefer dışında tabii,'' dedi anne şefkatiyle bana gülümserken. ''Neden o gün kaçıp gittin kızım?''

            Kutay'ın evine gitme dürtümü bastıramadığım günlerden birinde kendimi orada bulmuştum. Kapıyı İnanç'ın açtığı o gün, Özlem Teyze'nin birazdan evde olacağını öğrendiğimden içeri girmiştim. İçeri girdikten sonra kapı dışarı edilmemse çok sürmemişti. İçimdeki beni boğan hisle yüzleşirken de onunla karşılaşmıştım. O gün hissettiğim hüznü hatırlamak gözümün bir noktaya takılı kalmasına yol açtı.

             ''Sorun ne Ecrin? İyi gözükmüyorsun,'' dedi sakin sesiyle.

            ''Nasıl anlatacağımı bilmiyorum... Ama konu İnanç,'' diye mırıldandım. ''O dün gece evime geldi.''

            Kadının duymayı beklediği şeyin bu sözler olmadığı açıktı.

            ''Seni rahatsız etmedi ya...''

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now