"Yol Ayrımı"

631 52 16
                                    

Seçim.

Yanlış ya da doğru yapılan her seçim hayatımızı bina eden usta işçilerdir. Bir kirişin onu bağlayan zeminle bütünlüğü gibi kararlarımız da yaşadığımız hayatla sıkı sıkıya bağıntılıdır. Her gün hevesle uyanılan hayatları yaşayanlar, akıllı seçimlerinin konforunu sürerler; gömülmeyi bekleyen ölülerse yeniden başlama cesareti göstermemenin kefaretini.

Seçimler kaderin üzerinde ölümcül önem taşıyorsa dahi, seçimden daha yetkili bir söz sahibi vardır: Şans. Diğer bir deyişle değiştirilemeyenler... Kimileri şansa inanmaz, bu kimselere göre düzenin çarkları yalnızca verilen emeklerle dönen bir mekanizmadır. Fakat tüm çabalarına rağmen istediğini elde edemeyenlerin üzerindeki kara bulutlar, asgari bir çalışmayla en yukarıya çıkarılanlar, şansın ispatı değil midir? Sokakta mendil satan çocukların, dilediği her oyuncağı elde etmiş yaşıtlarına imrenen bakışları şansın varlığının ispatı değilse nedir?

Bu dünyada iki insan prototipi var: şanslı doğanlar ve şansını kendi yaratmak zorunda bırakılanlar. İşte seçimler, şanssızlığı üzerlerine kazınan kişilere bahşedilmiş ufak teselliler. Bir gün şanslı doğanlara katılabilme ihtimallerinin tesellisi.

Bense tanımlanmış tüm bu sınıflandırmaların dışındayım, şanslı doğduysam da bu ayrıcalığı pek önce tükettim. Şimdi dizginleri ele geçirip kendi şansımı yaratma vakti.

YOL AYRIMI

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

YOL AYRIMI

Aras'ın kendisine sığınılanı koruyan güçlü kolları, kendi bedenini üşüyen bedenime siper etmişti. Denizden çıktığımızda üzerime yapışan ıslak iç çamaşırlarımla karşısında güvensiz dikilirken, o beni rahatsız hissettirmeyerek kamaradan getirdiği havluyu omuzlarıma örtmüştü.

''Geri dönmek istemiyorum, keşke hep denizin ortasında, diğer herkesin, her şeyin önemsiz olduğu bu yerde kalabilsek,'' dedim.

Bana dünyadaki en güzel şeymişim gibi beğeniyle bakıyordu. ''İstediğin kadar burada kalabiliriz Atlas.''

''Gerçek dünyadan sonsuza dek kaçamaz ki insan, onunla yüzleşmeli, savaşmaya devam etmeliyiz.''

Örtündüğüm havluyu kendine çekerek beni kendi gövdesine çekti. ''İşte benim kadınım.''

Yüzünü boyun girintime gömdüğünde burnunu tenime değdirerek beni kokladı, denizden yeni çıktığımdan iyi kokmadığımdan emindim. Dudakları boynuma bir buse bıraktıktan sonra geriye çekildi. Aras hiç açığa çıkmamış kadınlığımı hatırlatıyordu bana, insanlara olan sınırlarını yalnızca benim için ihlal eden; beni bir hava, su kadar isteyen bu adamın bağlılığı bana fevkalade bir güç bahşediyordu.

''Kaptan dümeninin başına geçip ve bizi kıyıya götürmeyecek mi?''

Oyunbaz gülümsemesinin ışıltıları gözlerine ulaşmıştı. ''Belki de kaptan sen olmalısın, dün gece epey hevesliydin.''

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now