29 ''Hareket Vakti''

12.3K 690 53
                                    

''Tanrı, gözyaşlarımızdan utanmamıza asla gerek olmadığını söyler, çünkü onlar dünyanın kör edici tozunu yatıştıran, kalbimizi yıkayan yağmura benzer."

-Charles Dickens, Büyük Umutlar

 -Charles Dickens, Büyük Umutlar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

29

            Yabancı bir adamın evinde, yabancı dört duvarın arasında oturmuş kahvemi yudumluyordum. Sıcak. Tamamıyla buzdan oluşan bir beden sıcağı elbette severdi. Soğuk parmaklarımı ısısını kaybetmeye başlayan kahve bardağına sardım ve kafamdaki düşünceleri bastırabilmek için gözlerimi televizyona diktim. Ekrandaki dizi hiçbir anlamda ilgimi çekmese de daima gürültülü olan zihnimi oyalayabilmişti.

            Bardağı hemen önümdeki camdan sehpaya bırakıp Aras'ın bana verdiği battaniyeye iyice sarıldım. Gözkapaklarımı açık tutmakta zorlanmaya başladığımda uyku akan gözlerimi ovuşturdum. Son zamanlarda hayatımdaki düzensizlikten nasibini almıştı uyku düzenim.

İçerideki odalardan bir ses işitildiğinde kısılmış gözlerimi koridordaki karanlığa diktim. Aras, biraz önce mutfakta gerçekleştirdiğimiz tuhaf konuşmadan sonra yanıma gelmemişti. Sorunun ne olduğu konusundaysa en ufak bir fikrim bile yoktu.

            Sonrasında içerideki odalardan birinin kapısı açıldı ve çok geçmeden salonun girişinde onu gördüm. Yalnızca televizyonun aydınlattığı odada ilerledi ve kanepede yanıma oturdu. Üzerindeki giysileri değiştirmiş, bir eşofman ve siyah bir tişört giyinmişti. O anda benim oradaki varlığımdan çok açık olan diziyle ilgilenmesi garipti.

            ''Ecrin Atlas pembe dizi mi izliyor?'' diye sorduğunda sesi biraz öncekinden daha az sertti.

            ''Gözlerini ekrana dikip boş boş bakmak izlemek sayılıyorsa izliyorum,'' dedim bir an için ona döndüğümde.

            ''Sana uyuman gerektiğini söylerdim ama bazı şeyler öyle kolayca uykuya dalmana izin vermiyor, değil mi?''

            Bir süre sadece durup birbirimize baktığımızda ikimizin tuhaf bir şekilde benzediğini fark ettim. İkimiz de en sevdiklerimizi kaybetmiştik, ikimiz de hayatın acımasızlığını iliklerimize kadar hissetmiştik. İkimiz de umudunu yitirmiş bedenlere hapsolmuş, her şeyin düzeleceği klişesini zihinlerimizden atmıştık. İkimiz de insanlara karşı mesafeliydik, belki başka nedenlerden ötürü olsa da.

            İkimiz de soğuktuk, onarılamayacak kadar hasar almıştık. İkimiz de acı çekiyorduk.

            ''Bir evin olduğunu bilmiyordum...'' dedim aramızdaki sessizlik boğucu bir kasvete ulaştığında.

            ''Diğer pek çok kişi gibi.''

            ''Buraya getirdiğin kızlar haricinde demek istedin sanırım.''

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now