48 ''Perestiş''

3K 213 54
                                    

48

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

48

Çiçek suyla büyür, insan sevgiyle, derdi annem. Çiçeğin güneşe ihtiyaç duyduğu gibi, sevginin de güvene ihtiyacı vardır kızım. Herkes herkesi sevebilir ama insanlar artık sevecek değil, güvenecek birini arıyor.

Hayatlarımız bir bıçak sırtında asılı kalmadan önce birlikte bahçemize türlü türlü çiçeklerden ekerdik. Annemin bir zamanlar yuva denilecek evimizde büyütmeyi en sevdiği beyaz güllerdi. Her zaman çiçeklerle ilgilenmeyi seven bir kadın olmuştu beni doğuran, biraz büyüten, acıyla küçüldüğüm zamanlardaysa beni bırakıp giden kadın.

O zamanlar göğüs kafesimizdeki o küçük organın bize bu denli zarar verebileceğini bilmiyordum. Anne, demiştim onun kucağındayken. İki insan birbirlerini seviyorsa kötüye gidecek ne vardır ki? Ellerini uzun, hırçın dalgalara sahip saçlarımda dolaştırırken giderek büyüyen çiçeklerimizi izliyorduk. Bu şefkat yüklü, sıcak his ne kadar uzakta kalsa da sözleri kafamda canlandırabildiğim kadar yakındı.

Henüz açmayan bir meyvenin kurtlanmayacağı gibi, diye tarif etmişti. Kötüye gidecek her şey de iki kalp arasında canlanan sevgiyle başlar, kızım. Bunu asla unutmamalısın.

Babamla boşandıktan sonra yalnızca evliliğini değil, beni de geride bırakan o kadının eksikliği fevkalade bir noksanlıkla içime dikiliydi. Artık aramızda yalnızca şehirler değil, koca bir kıta vardı. Değiştiremediğin kaderine alışmakla yükümlüsün, dedi bilinçaltım. Alışmak, kabullenmek, boyun eğmek... Bir an bile taşımaya gücünün yetmediği bir kadere nasıl alışılırdı ki?

Aynanın karşısında uzun saçlarını omuzlarından beline doğru özgür bırakmış, hafif bir makyajla dışarıdaki diğer tüm o kızlara benzemiş ama gözlerindeki umutsuz, sert ifadeyle acıdan ibaret olan o yansımaya son kez baktım. Yatağımın üzerindeki telefonum titrediğinde dudaklarımı gererek gülümsemeye çalıştım. Elmacık kemiklerimin hemen altındaki sağ yanağımda belirgin bir gamze açığa çıkmıştı ama saf mutluluk asla ulaşamayacağım kadar derinlerimdeydi.

Üzerime deri ceketimi giyinip çantamı omuzlarıma astığımda odamdan çıkmıştım, Aras beni bu melankolik ruh halinden çıkarmak için bir şeyler yapmak istemişti. Şimdi de beni evin yakınlarında bir yerde bekliyordu.

''Ecrin?''

Yarı karanlık olan koridorda işittiğim sesle birlikte irkilerek duraksadım. Geriye döndüğümde babamın çalışma odasının önünde dikildiği gördüm. Birkaç adımda yanıma geldiğinde bu gece kavga etmemeyi diledim.

''Bir yere mi gidiyorsun?'' diye sordu meraklı sesiyle.

''Biraz hava alacağım,'' dedim gözlerimi kaçırmamak için çaba harcayarak.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now