''Doğum Günü''

772 71 9
                                    

Gücünü benden duy, birinci defa affetmek, ikinci defa ihanete uğramak demek. İkinci ihanetse birinci affın bedeli demek. Bu defa sırtını yasladıklarının sırtını deşmeyeceğine inanmak istersin, kalbin kin tutamayacak kadar yorgunken ihaneti hiçe sayıp affetmeyi istersin. Ey hazin haleti ruhiye içindeki insan! Bilmez misin güvenlerinden yara alan kimselere atılan dikişlerin tutmayacağını.

Dost bildiklerin kurnaz, dost bildiklerin tuzak. Akrebin kıskaçlarını da koparsan, ayaklarını da bağlasan bulacaktır ona sokulanı zehirlemenin bir yolunu. Öylesine onurdan yoksun ki bunlar, yüz kere dönseler geçmişe, yüz kere ihanet ederler sana. Takındıkları pişmanlık maskeleri sakın ha seni aldatmasın... Bir kere ihanete uğradıktan sonra yeniden sevmeye, yeniden güvenmeye yeltenmek hasmına kendi ellerinle silahını uzatman demek. Kuşandığın zırhı çıkarıp affetmeden önce bir daha düşün, kör bir kurşunda ölmek üzere olan bedenin bu defa ihaneti kaldırabilecek kudrette mi?

 Kuşandığın zırhı çıkarıp affetmeden önce bir daha düşün, kör bir kurşunda ölmek üzere olan bedenin bu defa ihaneti kaldırabilecek kudrette mi?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

DOĞUM GÜNÜ

     Yeni biri olmanın getirdiği adapte süresinde sıkıntı yaşamadığımı söylersem bu bariz bir yalan olurdu. Daha önce para kazanmak için hiç çabalamamış biri olarak cüzi bir miktar için gece geç saatlere kadar çalışmak yorucuydu. Fakat her şeye rağmen eski derimden sıyrılıp yeni bir kişilik elbisesi giyinmiştim bir kere, kendi başıma ayakta duracak, gerekirse kendi başıma düşecek ve tek başıma ayağa kalkacaktım.

    Kahveciye vardiya saatimde gelir gelmez kırmızı önlüğü giyinerek tezgahın arkasındaki yerimi aldığım sıradan günlerden biriydi. Öykü'nün rehberliğinde kahve yapımıyla ve kasanın işleyişiyle ilgili genel bilgileri öğrenmiş, yoğun bir tempoyla çalışan mesai arkadaşlarıma yardım etmeye başlamıştım.

    Ayakta durmaktan ve koşuşturmadan bitkin düşen bacaklarımla siparişleri hazırlamaya çalışırken kahvenin üzerine yazacağım ismin Kutay olduğunu fark ettim. Tanıdık bir ismin cereyan ettirdiği güdüyle etrafıma bakındığımda bir orman kadar yeşil gözler cüretkarca beni karşılamıştı.

    ''Kolay gelsin,'' diyen Kutay'dı.

    Karşımdakinin ezelden beri tanıdığım çocuk olduğunu biliyordum ama gözlerinin rengiyle benzeşen, haki renkteki gömlek eskisine göre gelişip irileşmiş omuzlarını sarmışken ve her daim alnını kaplayan sarı saçlarını kestirip onları geriye doğru taramışken farklı görünüyordu. Onu son görüşümden bu yana gözlerinin altındaki morluklar neredeyse kaybolmuş, yüzüne kanlı canlı bir hayat belirtisi yerleşmişti.

    Kahvesini uzattığımda parmaklarımız birbirlerine temas etti, tutamaca uzanarak bardağa yerleştirdiğinde neden burada olduğuna anlam verememiştim.

    ''Biraz vaktin var mı?'' diye sordu Kutay.

    Yoğun olduğumuzu, molamınsa henüz gelmediğini söyleyecektim ki vardiya arkadaşım Öykü benden önce davrandı: "Ben seni birkaç dakikalığına idare ederim merak etme,'' diyerek.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now