''Schrödinger'in Kedisi''

889 74 20
                                    

Kendi derisinin içinde güvensiz hisseden kız,

İpin üzerinde oynatılan bir kukla gibi iradesiz...

Bir gün esaretinden kaçmayı denedi ve özgürlüğüne yüzdü.

Kulaç atan kolları güçten düştüğünde ciğerleri suyla doldu.

Zayıf bedeni hiçliğin karanlığına battığında,

Yüzüne ustaca diktiğin beyhude hüzün seni aklamayacak.

Tutsak ettiğin kızı boğan su değil, senin kelepçelerin.

Tutsak ettiğin kızı boğan su değil, senin kelepçelerin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Schrödinger'in Kedisi

Ağır sis bulutlarının gölgelediği zifiri karanlıkta, geleceğime yolculuk ettiğim devasa bir gemideyim. Sis bulutları geminin bir köşesine ulaşamamış, o köşe gün ışıklarıyla aydınlatılmış apaçık bir manzara. Bakan gözlere görsel şölen sunmayan bu manzara geçmişime ait. Karanlıktaki gelecek ürkütücü geldiğinde aydınlığa dönüp özlemle geçmişimden anılar eşeliyorum. Çöplükte inci tanesi arar gibi, kıymetli bir şey bulamayacağımdan eminim; ama içimdeki buruk umut kırıntısına da yenilmeden edemiyorum.

Geleceklerinden tüm beklentilerini yitirenler, zifiri karanlıktan kaçarak aydınlık geçmişlerine sığınırlar. Anılarda var olmayı, durağan zamanda nefes almamaya yeğlediklerinden. Tıpkı o umut yoksunları gibi kendimi bildim bileli karanlıktan kaçıyorum. Geceleri yatağımın kenarındaki lambanın cılız ışığına tutunuyorum. Fakat yaş aldıkça öğreniyorum, bir zamanlar deli gibi korktuğum karanlık şu anda korkularımı ve kendimi gizleyebileceğim tek yermiş.

Çaldığım kapı açıldığında, aydınlık geçmişimde önemli bir parçaya sahip insanla yüz yüze geldim. Eskisi gibi alnını tamamıyla kaplamayan saçları, dağınık kıvrımlarla kaşlarına uzanan ilk dostum. Kutay Evirgen.

Beni gördüğünde hafifçe aralanan dudaklarından şaşırdığını anlayabiliyordum, ormana bakıyormuşum gibi hissettiren yeşil gözleri hala eskisi gibi parıldıyordu.

''Merhaba,'' dedim.

Başıyla selam vererek geçmem için kapıyı araladı. ''Seni görmeyi beklemiyordum... Ne bugün ne de bundan sonra.''

Onunla en son konuşmamızın tatsız bir tartışmayla bittiğini anımsıyordum, kırgın oluşunu yüzüne baktığımda anlayabilmem eski zamanlardan kalan bir alışkanlıktı.

''İnanç'la konuşacaklarımız var... Burada görüşebileceğimiz konusunda sözleştik,'' diye mırıldandım.

Kutay ardımızdan kapıyı kapatırken gergindi. ''Abimin bir işi çıktı, birazdan gelecektir.''

Eski eşyalarla dolu odaya geçtiğimde derisi yıpranmış koltuğa oturdum, Kutay televizyon sehpasının üzerindeki izmaritleri kül tablasıyla temizlemeye koyuldu. Bunu benimle göz temasından kaçınmak için yaptığını hissetmiştim.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now