16 ''Acımasız Niyetler''

Start from the beginning
                                    

            ''Evet,'' diye mırıldandım kalbimdeki garip sızmayla. ''Sanırım devam ediyor.''

***

            Evdekilerle karşılaşmamak umuduyla anahtarımla kapıyı açmıştım ve gariptir ki karşılaşmadım da. Ta ki merdivenlerden üst kata, odama çıkana dek. Odamda sırtı bana dönük olan kızı görene dek.

            ''Verda,'' dedim şaşkınlığımı gizlemeyerek.

            Verda, sesimi işitmesiyle olduğu yerde duraksayıp yavaş bir şekilde bana döndü.  Bakışlarımız birbirlerinin odağını bulduğunda küçük ağzı hafifçe aralanmıştı.

            ''Ecrin...'' demekle yetindi.

            Ona kaşlarımı kaldırarak burada ne aradığını sordum, yüz hatlarımla hiçbir kelime etmeden aslında birçok kelime mana etmiş bulundum.

            ''Ben... Odanın kapısı açıktı ve sadece kitaplarına bakmayı istemiştim,'' dedi kız. ''Bilirsin kitapları çok seviyorum.''

            Onun gerçekten de kitaplığımın önünde durduğunu görsem de burada olma sebebini tayin edememiştim. Başkasının odasına onun izni olmadan girmek kulağa doğru gelmiyordu. Yine de yüzündeki mahcup ifade doğru söyleyebileceğini düşünmeme yol açtı. Belki de sadece kitaplarıma bakmak istemişti. Bir defalığına bu durumu anlayışla karşılayabilirdim, öyle değil mi?

            ''Gerçekten üzgünüm, hakkımda neler düşünüyor olmalısın...'' diye devam etti sözlerine.

            Omuzlarıma baskı yapan ağır çantamı şifonyerin üzerine koyduğumda ne tepki vermem gerektiğinden emin değildim. Kendimi yorgun ve bitkin hissettiğimden yatağımın kenarına oturdum.

            ''Sorun değil, sanırım,'' demekle yetindim.

            Kız, gelip yatakta yanıma oturduğunda gerçekten utanmış olduğunu gördüm. Kaküllerinin altındaki büyük gözleri yüzüme bakamıyor, yanaklarıysa pembe bir kızarıkla mahcubiyetini kanıtlıyordu.

            ''Aras, duş almak istediğini söyledi. Ben de sıkılınca...''

            Anladığımı belli eder gibi kafamı salladım, başıma o rutin keskin ağrı saplanmıştı. Bugün ilacımı içmeyi es geçtiğimi de varsayarsam kendimi pek iyi hissetmiyordum.

            Yine de o ''Aç mısın?'' diye sorduğunda gülümseyebildim.

            ''Her zaman,'' diye cevap verdim.

             Kız da biraz önceki tuhaf anı geride bırakmaya başladığımız için rahatlamış gözüktü. "Bir şeyler hazırlayalım mı? Hem Aras da acıkmış.''

            Onun yemek yapmayı sevdiği, benim de yapılan yemekleri tüketmeyi sevdiğim kaçınılmaz bir gerçekti sanırım. ''Jale Teyze yapar, sen zahmet etme.''

            Jale Teyze, Eylül'ün direktifiyle evimizde yeni çalışmaya başlayan yardımcımızdı. Babamın, annemle evli oldukları zamandaki çalışan kadınla bile yollarını ayırmış olması, annemi hatırlatacak hiçbir şeyi hayatında istememesinden kaynaklıyordu.

            ''İzmir Köfte'yi bir Ege'liden daha iyi kim yapar ki?'' Bir anda ayaklanıp bana ellerini uzattı. ''Hadi benimle gel.''

            ''Pekala ama önce üzerimi değiştireceğim. Spordan çıktım da,'' diye mırıldandım.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now