15 ''Şeytanın İni''

En başından başla
                                    

            Bana yaklaştığında içimdeki bir dürtü geriye çekilmeme yol açtı. Bu defa onu seven tarafım ona kırgın olan tarafımı yenemedi. Ona karşı içimde tükenmez bir öfke vardı. Birisine gerçekten değer verip diğer yandan yüzünü dahi görmeyi istememek mümkün müydü?

            ''Benden nefret edip benimle kalmak istemiyor musun? Gözlerini kapat ve olmak istediğin yeri hayal et. Seni oraya göndereceğim. Seni biraz olsun mutlu edecek her şeyi sen istemeden sana vereceğim.''

            Yaşlarla dolu gözlerimle acı acı gülümsedim. Karşımdaki adam bana öyle yabancı, öyle başka geliyordu ki bu gerçekle yüzleşmek kalbimi parçalara ayırdı.

            ''Bana verebileceğin tek şey kredi kartın. Benim hissetmek istediğim şeyse duygular. Acıdan başka olan duygular...''

            Babamın sertçe yutkunup bana birkaç adım daha atmasını izledim ve bu sefer kaçmadım. Elleri omuzlarımı kavradığında onun da gözlerinin dolu olduğunu fark ettim. Ve o gözyaşları, beni ona teslim olma konusunda tereddüt içinde bıraktı. Belki de bugün buzdan tarafımın erimeye meyilli olduğu bir gündü.

            ''Tekrardan bir aile olmayı istiyorum. Bunun için her şeyi feda edeceğim.''

            Ona sarılmayı ve içimdeki bütün kırıkları bir araya getirmesine izin vermeyi deli gibi istedim. Ama bunu her istediğimde amcamın söyledikleri bir bariyer gibi karşıma çıkıp beni engelledi. Artık onu tanıyamıyor olsam da bildiğim tek bir şey vardı. O boşanma süreçlerindeki tuttuğu avukatla evlenmeyi tercih etmiş bir adamdı.

            ''Sen ailemizi o kadınla evlendiğin gün dağıttın. Ve sakın bir daha aile olmaktan bahsetme. Biz sadece aynı evde yaşayan bir avuç yabancıyız.'' Omuzlarımdaki ellerinden kurtulmak için geriye çekildim. ''Şimdi izin verirsen uyumak istiyorum.''

            Bazı anlara ve bazı cümlelere karşılık veremezdiniz, başlı başına koca bir nokta gibiydiler. Konuşmaları bitirirlerdi, ilişkileri bitirirlerdi, hatta bazen koca bir günü bile. Babamın odadan çıkıp kapıyı arkasından kapatmasını izledim ve dışarıdan gelen ışıklar yüzüme düşerken öylece gözlerimi kapattım.

            Uykuyu şöyle özetleyebilirdik; gözlerini kapatma, bilincinin hakimiyetini kaybetme ve gözlerini tekrardan aralama evresi. Bu sıra hiç değişmezken, hayatın karşımıza çıkardıkları durağan değildi. Her yeni gün, içinde türlü olasılıkları ve şansları taşıyordu. Hayattan istediğim tek şeyse yeniden geçmişteki olduğum kıza dönüşmekti. Tavanın boşluğunu izlerken kafamda bu düşünceler vardı.

            ''Günaydın kardeşim,'' diyen sesle yataktan doğruldum.

            Gürsoy, pencerenin kenarındaki koltuğumda oturmuş beni izliyordu. Ne kadar süredir olduğundan haberim olmasa da biraz olsun mahremiyet istiyordum.

            ''Sen... Neden?'' derken sözlerimi kesti.

            ''Neden buradayım öyle mi? Bu sözlerin annem ve babanın evlendiklerinden sonraki sabahkilerle aynı mı? Yoksa bir çeşit deja vu mu yaşıyorum?"

            Pencereden gelen güneş uykudan yeni uyanmış gözlerimi yordu.

            ''Buraya kafana estiği gibi gelemezsin,'' dedim kaşlarımı çatarak.

            Koltuktan kalktı ve birkaç adımda yanıma gelip üzerime eğildi. Yakınlığı kalbimin ritmini değiştirebilecek tesire sahipti. Parmakları yüzüme ulaşıp bir süre alnımın üstündeki kırışıklarda yaşam buldu.

YASAK MEYVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin