14 ''Adapte Ol Ya Da Öl''

Start from the beginning
                                    

            İnanç bir süre için sessiz kalmayı tercih etmişti. Konuştuğundaysa sesi boğuk ve acı içinde çıkmıştı.

            ''Haklısın ama onun gittiğine bir türlü inanasım gelmiyor.''

            Onunla konuşmak kalbimi mümkünmüş gibi daha da hüzne boğuyordu. Geçmişten tanıdık bir surat, bütün geçmişi iliklerinize kadar hatırlamanıza yol açabilirdi. Bu yüzden ayaklanıp üstümdeki toprağı silkeledim.

            ''İnansan iyi edersin. Çünkü Kutay'ın geri geleceği falan yok.''

            Gideceğim sırada o da ayaklanıp beni kolumdan yakalamıştı. Kolumu kavrayan ellerine anlamsız gözlerle bakakaldım.

            ''O seni çok seviyordu. Bunu asla unutma, tamam mı?'' dedi İnanç.

            Bu cümleleri o kadar kısık sesle söylemişti ki sanki birisinin duymasından çekinir gibi bir hali vardı. Ama İnanç, her zaman biraz tuhaf birisi olduğundan bu değişik hareketlerinde bir mana aramamıştım.

            ''Ben gitsem iyi olur...'' diye mırıldandım.

            Onun siyaha çalan gözlerine son kez bakıp mezarlığın çıkışına doğru ilerlemeye başladım.

            ''Ecrin,'' diye seslendi arkamdan. ''Ona bir şey söyleyebilecek olsan bu ne olurdu?''

            Bu kelimeler beni bulunduğum yere mıhlamış gibi duraksadım. Omuzlarımdan geriye döndüğümde dudaklarımda acımasız bir gülümseme peyda oldu.

            ''Bana ne zaman çağırırsam geleceğini yazdığı notu geçen gün buldum... O zaman seni çağırıyorum, bilirsin biz birbirimize yalan söylemeyiz. Fakat bu ilk yalanın olacak çünkü sen gelemeyecek kadar uzaktasın... Derdim.''

            Dolu olan gözlerimden birkaç yaş döküldüğünde kafamı çevirdim ve içimdeki ölü kızın evi olan bu mezarlığı hayalet adımlarla terk ettim.

***

            Ama yaşamaya zorlandığım diğer ''ev'' denen kavram ve içindeki sözde ''ailem'' beni bekliyordu. Eve kimseyle karşılaşmamak için anahtarla girecektim ki kapı aralandı. Görmeyi en son istediğim insan karşımda duruyordu. Eylül.

            ''Merhaba Ecrin, günün nasıldı?'' diye sordu Eylül.

            Fazla bakımlı ve bunun neticesinde de güzel gözükebilen bir kadındı. Bakışları dik ve donuktu. Onunla her göz göze geldiğimizde tuhaf hissetmemin sebebi bu olmalıydı.

            ''İyi,'' deyip yanından geçeceğim sırada devam etti.

            ''Babanla bugün dışarıda yiyeceğiz, katılmak ister misin?''

            Yüzümü buruşturmayı engelleyemedim. ''Teşekkürler, almayayım.''

            Eylül, uzanıp kolumu yakalayarak bana şefkatle, en azından o öyle sanıyordu, gülümsedi.

            ''Sana ulaşabilmemin bir yolu var mı?'' diye sordu.

            ''Bana ulaşmanıza gerek yok, önemli olan babama ulaşabilmeniz. Ve siz bunu başarmış gözüküyorsunuz.'' Eylül, ne diyeceğini bilemez gözüktü ve kolumdaki elini çekti. ''İçeri gireceğim, biraz yorgunum da.''

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now