"Tamam, konuşmak istemiyorum." dedim. Bu sefer ayağa kalkan ben oldum. Eren'in yanında olabilirdim. En azından ben içeride mışıl mışıl uyurken vurulması gereken kişi olmadığı halde içeride yattığı için bunu yapabilirdim.

Kapının kolunu açtım ve içeri girdim. Kalbinin biraz altında olan sargı bezine baktım. Uzayan kirli sakallarına baktım. Koluna takılmış seruma baktım. Onu böyle görmek istemiyordum. Güçsüz olmaktan ve karşımda güçsüz birilerini görmekten nefret ederdim. Arkamı dönüp dışarı çıkacağım sırada bir ses duydum.

"Cemre..."

Bu duymayı beklemediğim bir şeydi. Güçlükle söylenmiş bir kelime ve arkamda yatan sahibi. Derin bir nefes aldıktan sonra arkamı döndüm. Gözleri açık değildi, sayıklıyor gibiydi. Belki de beni duyabilirdi. "Buradayım." dedim duygusuz bir sesle. Gözlerimi kaçırdım. Bana bakmadığı halde ona bakamıyordum.

"Buradasın." dedikten sonra bana bakan gözlerine baktım. "İyi misin?"

"Şimdi iyiyim." dedi sessizce. Birkaç adım attıktan sonra yanındaki refakatçı koltuğuna oturdum. Saçlarımı geriye attıktan sonra "Kim yaptı bunu?"

"Bilmiyorum. Tanıdığım biri değildi. Sana bir şey yapmadı değil mi?"

Endişe dolu sorusuna kafamı iki yana sallayarak cevap verdim. "Onu öldüreceğim! Ben hayal meyal bir şeyler hatırlıyorum. Ben vurulduktan sonra yanıma geldin ama gerçek mi hayal mi bilmiyorum." dedi. Hatırlamasını istemediğim şeylerdi bunlar. O zamanki dehşetin vermiş olduğu sersemlikle duygusallaşmıştım. 

"Uyandıktan sonra yanına geldiğimde bilincin kapalıydı. Sen vurulduktan bir süre sonra gelmiş olmalıyım."

"O zaman hatırladıklarım gerçek değildi." dedikten sonra dudağı yukarı doğru kıvrıldı. "Gerçek olmasını isterdim." dedikten sonra kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Yalan söylediğim için değildi bu kalp atışlarımın hızlanması. Ellerimin terlemesinin ardından "Oğuz çok endişelendi. Ona uyandığını haber vereyim." dedim. Koltuktan kalkınca serum iğnesi takılı olan eliyle elimi tuttu.

"Sen?"

"Ben, yerde kanlar içinde yatan biri görmeye alışkın değilim. Her ne kadar psikopat olsam bile." dedikten sonra gülümsedim. "Endişelenmedin yani?"

"Hayır!" dedim sinirle.

"Neyse Oğuz'a haber ver de bana gerçeği anlatsın." dedikten sonra kaşlarımı çattım. Beni sinirlendirecek cümleleri bilerek kullanıyordu. "Aslan taklidi yapan evcil kedi moduna girdin yine." dedikten sonra dişlerimi sıktım ve odanın kapısını sertçe kapattım. Oğuz beklemediği tepkim karşısında afallayınca "Kibirli arkadaşın gayet iyi. Aptal espri anlayışından hiçbir şey kaybetmemiş."

Hastanenin bahçesine geldiğimde kendime yalanlar söylemeye devam ediyordum. Pınar'ın bankta oturup önünden geçenlere memnuniyetsiz bakışlar yolladığını görünce gülümsedim. Normalde dışarıda oturanlardan, sevinç içerisinde piknik yapıp konserlere katılan insanlardan nefret eden Yeşim ve ben olurduk. Pınar araba çalarak veya Sinem'le kum torbasını yumruklayarak sakinleşirdi. Kum torbasını hepimiz severdik. Bence dünya üzerinde bulunan en mantıklı icatlardan biriydi.

Yanına giderek banka oturdum. Haklı olduğu konularda kendisini savunmasını iyi biliyordu. Ne yazık ki kendine göre her konuda haklıydı. Onunla aramda olan arkadaşlık çok farklıydı. Yüzünü gördüğüm zaman geçmişimi hatırlasam bile onunla vakit geçirmek beni rahatlatırdı.

"Yoruldum."

"Yorulacak kadar ilerleyemedik." dedi umutsuz bir sesle. "Sadist olduğumu biliyorsun. Önüme çıkan herkesi öldürmek istediğimi de biliyorsun ama Eren'e bir şey olmasını istemedim. Bunu ona alıştığım için veya bize yardım ettiği için değil senin için istemedim. Yüzündeki o korkunç ifade yıllar önceki senle aynıydı. Çektiğin acı aynıydı." Pınar bu sefer haklı mıydı bilmiyorum. Kafamı toparlamaya bir süre her şeyden uzaklaşmaya ihtiyacım vardı ama gitmem mümkün değildi. Yeşim'i veya diğer kızları yarı yolda bırakamazdım ve Eren intikam günümü beklerken onu da bırakamazdım.

İçinde bulunduğum durum gerçekten çok karmaşık. Bir yanda her şeyden yorulmuş ben, bir tarafta intikam yeminlerine gün geçtikçe daha çok tutunan ben. Hangi tarafımın ağır bastığını bilmiyorum.

"Eren'in nasıl vurulduğunu bilmiyoruz."

"Vuran kişiyi tanımıyormuş, uyandı."

"Hedefin kim olduğunu biliyorum, bence sen de biliyorsun. Hakan, Yeşim'e zarar vermeden bu işin bitmesi lazım." Pınar haklı olabilirdi ama Yeşim'in istemediği bir şeyin olmasını istemiyordum.

"Sinem yine duygusal davranacak, Yeşim'in aklı karışık. Hazır Eren ve Oğuz pasifleşmişken buna bir son vermeliyiz."

"Eren'e karşı Hakan'ı mı vuracağız yani?" dedim şüpheyle. Göz bebekleri büyürken "Yeşim'e karşı Hakan'ı vuracağız" dedi Pınar. Yeşim'in haberi olmadan böyle bir işe kalkışmak istemiyordum. Bu netti. Pınar'ın kafasında kurduğu planlara göre hareket etmeyecektim. Eren iyileşinceye kadar biraz düşünebilirdik. Artık intikam planımızın bir gerekliliği haline gelen Eren ve Oğuz'un fikirlerini dinlemeden hareket etmeyecektim.

kötü KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin