40 ''Maria Puder''

Bắt đầu từ đầu
                                    

''Bayıldım mı?''

Doktor kafasını salladı. ''Hemşire odaya girdiğinde içeride kimse yokmuş ama yerde kan pıhtıları bulduk. Kanınızdaysa yabancı bir ilaç saptadık, bu ilaç yüzünden bilincinizi yitirmiş olmalısınız... Size saldıran her kimse arkasında bir kanıt daha düşürmüş, ölümünüze yol açabilecek zehirle dolu bir iğne.''

Zihnimdeki belli belirsiz görüntülerin içinde beni öldürmeye çalışan kişiyi aradım, yüzünde maske olan ve ruhsuz kahverengi gözlere sahip bir adamın simasını hatırlıyordum.

''Polis kamera kayıtlarını inceledi mi?'' diye sordu babam.

''Evet Sinan Bey. Ama kızınıza bunu yapan her kimse tedbirini almış olmalı, suçluyu tespit etmemizi sağlayacak kameralar devre dışı bırakılmış.''

Babamın çatılmaya alışmış kaşları alnındaki kırışıklığa yerini bıraktı. Öfkelendiğinde ve öfkesini kontrol altında tutan kayışlar kopmaya yüz tuttuğundaki halini iyi biliyordum.

''Antalya'nın en iyi hastanesi olduğuna güvenerek kızımı buraya yatırdım. Fakat maalesef kızımla yeterince ilgilenemediniz.''

''Sinan Bey, kızınızın başına gelen bu talihsiz olay için gerçekten üzgünüz. Suçluyu bulacağımızdan emin olabilirsiniz.''

''Kelimelerinizi mahkemeye saklayın, Evren Bey. Ecrin bir gece daha burada kalmayacak.''

Doktorun yaşlı yüzü babamı teskin etmek isterken giderek soldu. Bu hikayede suçlanacak biri varsa o bu doktor değildi. Beni öldürmeye çalışan adamın gözlerindeki karanlığı hatırlıyordum. Ben cehennemin en dibinde olsam dahi beni bulmak için peşimden gelirdi.

"Ecrin'in tam olarak iyileşmediğini biliyorsunuz, gözetim altında tutulmalı,'' dedi doktor.

''Onu iyileştirecek daha iyi doktorlar olduğuna eminim,'' diye cevap verdi babam. ''Onu daha iyi gözaltında tutacak doktorlar olduğundan da.''

Son sözlerini söylemiş olsa gerekti, eğilip alnıma bir öpücük kondurdu.

''Çıkış işlemlerini halledeceğim kızım ve sonra eve gideceğiz, anlaştık mı?''

Ev... Yaşadığım duvarlarla örtülü o yer bana hiçbir anlamda bir yuva oluşturmasa da orayı ne çok özlemiştim. Odamda oturup tüm gün dizi izlemeyi ya da kitap okumayı. Kimse beni rahatsız etmesin diye kapıyı kilitlemeyi. Belki de hastanede yattığımdan beri etrafımı çevreleyen kalabalıktan rahatsızdım, belki de tam anlamıyla tek başıma olmayı özlemiştim.

Vücudumdaki son güç kırıntısını kullanarak başımı salladım. Babamın ve doktorun gidişini açmakta zorlandığım gözkapaklarımın arasından izledim.

*

Birisinin kollarının güçsüz düşen bedenimi taşıdığını hissedebiliyordum, kafamın yaslı olduğu göğüsün sıcaklığını hissettiğim gibi. Uykuyla uyanıklık arasında kolumu o gövdeye sardım. Deniz kenarında olmayı hatırlatan bu kokuyu tanıyordum.

''Aras...'' diye mırıldandım.

''Şş, kendini yorma,'' dedi sakince.

Sonrasında bedenimi kavrayan güçlü kolları beni yumuşak bir yere bıraktı. Üzerime örtülen yorganımla birlikte sıcaklık her bir hücreme yayıldı. Gözlerimi araladığımda saçları alnına dökülen ve o dikkatli bakışlarıyla beni izleyen Aras'la karşılaştım. Çaresizlikle dolan yaşlarla görüş alanım bulanıklaştığında eline uzandım. Bir daha gitmemesi için. Eğer yine yalnız kalırsam aynı şeyleri tekrardan yaşayacaktım sanki.

YASAK MEYVENơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ