37 ''Sinek Valesi''

Bắt đầu từ đầu
                                    

Ardından belki de ilk defa yüzünde böylesine sert bir ifadeyi gördüğüm Özlem Teyze'ye döndü. ''Geçen gece yine Ecrin'le güzel bir konuşma gerçekleştirdik de.''

            ''İnanç... Senin odanda kalman gerekiyordu, doktorunun ne dediğini biliyorsun,'' dedi Özlem Teyze.

            ''Anne duyan da gerçekten hasta olduğumu sanacak. Sana ve o kendini beğenmiş ukala herife söyledim. Ben iyiyim.''

            O anda İnanç'ın yüzündeki umarsızlık beni o hastaneden uzaklaştırıp zihnimdeki hafıza sarayına taşıdı. Beni evinden tıpkı çıkarması gereken bir çöpmüşüm gibi kovuşu, Kutay'la ilgili tuhaf sözleri, ardından bir gece zorla evime girişi ve geçen gece tuvalette karşıma öylece çıkışı. Bütün bu olaylar üst üste yığılarak bir duvar gibi karşıma dikildiğinde Özlem Teyze'nin haklı olduğunun bilincine vardım. İnanç hastaydı. Bu hastalık belki de Doruk'unki gibi onu ölüme götürmezdi. Ama ruhsal hastalıkların iyileştirilmesi, diğer tüm hastalıklardan daha güç değil miydi?

            ''Benim gitmem gerekiyor. Arkadaşım beni bekliyor...'' diyerek sandalyeden kalktım.

            ''Kendine dikkat et kızım, görüşmek üzere,'' dedi Özlem Teyze.

            İnanç'a baktığımda sessiz kalmayı tercih etmişti, bir süredir karıştırdığı çayının kaşığını bıraktı. Arkamı dönüp beni boğan bu dört duvarın arasından uzaklaşacağım sırada bir ses beni durdurdu.

            ''Ecrin.''

            Geriye baktığımda İnanç'ın sandalyesini geriye itekleyip ayağa kalktığını ve elindeki çay ve açmayla bana doğru gelmeye koyulduğunu gördüm.

            ''Sırada bunlar için bekledin ve onları unutarak öylece gidecek misin?'' dedi İnanç.

            Buraya gelme sebebim olan patatesli açmayı ve çayı ellerime tutuşturduktan sonra beni delip geçen bakışlarını yüzüme dikti. Dikenli kelimelerini sarf ederken bu defa yalnızca benim duymamı ister gibi kısık bir sesle konuştu.

            ''Küçük bir nasihat vermeme izin ver. Bir şeyleri unutarak giden bir kız olmayı kesmelisin.''

*

            O gün Doruk'un annesi gelene dek arkadaşımın başında beklemiştim. Birlikte kağıt oyunlarından birini oynamıştık ve birçok kez destansı bir şekilde yenilmiştim. Güneşin batmaya yüz tuttuğu bir andaysa Ceyda Teyze bir kadınla birlikte o ruhsuz hastane odasının kapısında görülmüştü. Doruk'un anne ve babası ayrılardı ancak bu Doruk böylesine hastayken bir kere bile oğlunu ziyaret etmiyor oluşunu meşru kılmazdı.

            ''Bu kadar geciktiğim için kusura bakma Ecrin... Halletmem gereken işler vardı,'' dedi Ceyda Teyze.

            İkili koltuktan kalkarak onların oturması için yer açtım.

            ''Lafı bile olmaz Ceyda Teyze. Biz de Doruk'la sohbet ediyorduk zaten,'' dedim.

            Ceyda Teyze'nin yanındaki kadın bana selam verdikten sonra arkadaşımın yanına gitmişti.

            ''Nasılsın oğlum? Endişelendirdin hepimizi...'' dedi kadın ağlamaklı sesiyle.

            Doruk toparlanarak yatağındaki duruşunu dikleştirdi. ''Bir sorun yok teyze. Ağlayayım deme sakın.''

            Kadın sıkıca arkadaşıma sarılırken, ''Çok özlemişim mavişimi...''

            ''Teyze bana şöyle hitap etmeni istemediğimi söylemiştim,'' dedi Doruk.

YASAK MEYVENơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ