29 ''Hareket Vakti''

Start from the beginning
                                    

            ''Bu ev kimsenin bilmesini istemediğim bir kaçış noktası,'' dedi Aras. ''Ve merakını gidermek için söyleyeyim kızları buraya getirmem.''

            ''Bir kız olmadığımı ima ettiğin kısımda mıyız?'' diye sordum alayla. ''Çünkü burada tam karşındayım da.''

            ''İstediğini düşünmekte özgürsün Atlas.''

            Uzanıp üzerimdeki battaniyeyi çekiştirdiğinde boş gözlerle ona baktım. Üzerimde kısa kollu tişörtten başka bir şey yoktu ve battaniyeyi tamamıyla kendi üzerine almıştı.

            ''Ne yapıyorsun? O benim battaniyem,'' diye homurdandım.

            ''Hatırladığıma göre bu ev benim. Bu yüzden bu battaniye de... Ayrıca üşüyen tek kişi sen değilsin.''

            Neden kendimi en çaresiz hissettiğim bir anda ona sığınmış olduğumu bilmiyordum. Belki de gidecek başka yerim olmadığı içindir. Ama bu onun her zamanki sinirlerimi bozan adam olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

            ''Bencil ve katlanılmaz birisin,'' dedim gözlerimi devirerek. ''Üstelik berbat bir ev sahibi.''

            ''Pekala, iyi bir ev sahibi olacağım,'' diye gülümsedi. ''Neden battaniyeyi paylaşmıyoruz?''

            Battaniyeyi kaldırıp yanına gelmemi işaret etti.

            ''Daha zekice bir fikrim var. Neden yeni bir battaniye getirmiyorsun?''

            ''Oradan bakıldığında çeyizi tam tıkırında ayarlanmış bir kıza mı benziyorum?'' dedi alayla. ''Başka battaniye yok.''

            Gözlerimi kısarak ona tersçe baktığımda pis pis sırıtmakla meşguldü. Yalan söylediğiyse tamamıyla açık, tartışmaya kapalı ve inkar edilemezdi.

            ''O zaman içeride yatağına yatsana!''

            Koluma uzanıp tek hamlede beni yakınına çektiğinde her şey bir anda gerçekleşmişti. Kendimi onun oldukça yakınında bulmuştum ve o battaniyeyi ikimizin üzerini kapatacak şekilde örtmüştü. Uzaklaşma ihtimalimi sıfıra indirerek kollarımızı birbirine dolamıştı.

            ''Ne yapıyorsun sen?'' diye bağırdım kolumu ondan kurtarmaya çalışırken. ''Bırak beni.''

            Bu çıkışım karşısında kolumu bıraktığında dudaklarındaki o karanlık gülümsemesi silinmişti. Bal rengi gözleri mesafeli bir şekilde bedenimin en derinine bakarken keskindi.

            ''Soğuktan donsan bile umurumda olmayacak,'' dedi düz bir sesle.

            Kanepede hafif aşağı kayıp kafasını kanepenin başlığına yaslandığında gözlerini yumdu. Neden onunla düzgün bir diyalog gerçekleştiremiyorduk bilmiyordum. Neden ona yakın olmak beni böylesine rahatsız hissettirirken bir şekilde kendimi hep ona yakınken buluyordum bilmiyordum. Onunla ilgili her şey neden bu kadar belirsiz, bulanık ve öngörülemezdi bilmiyordum. Bilmiyordum işte.

            Uyku bulaşmış kirpiklerimi kırpıştırdığımda hala boş boş diziyi izliyordum. İronik bir şekilde dizideki kadın ve erkek de bir konuda tartışıyor gibiydi. Ama bu kavgadan ziyade flört eden iki insanın atışmasından ibaretti. Kafamı çevirip Aras'ın kapalı gözlerindeki uzun kirpiklerine, kemerli burnuna, uzamış sakallarıyla bir uyum içinde olan sert yüz hatlarına baktım ve o anda kendimi ona bir şekilde hayranlık duyarken buldum. Üstelik bu beğenme dürtüsü yalnızca onun nasıl gözüktüğüyle alakalı değildi. İsimlendiremediğim bir derinlikte, onun kendine duyduğu güvende, her daim güçlü olmasa da güçlü kalabilmesinde ve o ne kadar inkar etse de içeride bir yerlerde herkesten gizlediği bir kalbinin olmasındaydı.

YASAK MEYVEWhere stories live. Discover now