78. Bölüm

1.2K 135 20
                                    

Günün ikinci bölümü. ⛄︎♡

"Bade... Bade uyan hadi... Bade..." Kolumdan hafifçe dürtülmem ve defalarca kez adımın seslenilmesiyle gözlerimi araladım.

"Sen yine mi burada uyudun?" Melis sitemle konuşmuştu. "Hasta olacaksın diyorum sana ya."

"Uyuyakalmışım." diye mırıldandım.

"Kalk hadi, yemek yiyelim." Yatakta doğrulurken etrafıma bakındım.

"Uygar?" Mırıldanarak sorduğum soruyla üzülmüş ve omuzları düşmüştü.

"Gelmedi." Kendi kendimi soktuğum 1 haftalık abartılı depresyon sonrası, soluğu Uygar'ın evinde almıştım. Muhtemelen kendime acı çektirmeyi hobi edindiğimden, onun evinde, onun odasında ve yine onun yatağında, gelişini bekliyordum. Bana gideceğini söylediği günden beri içimde bir huzursuzluk vardı ve lanet huzursuzluklarım hiçbir zaman o yokken gitmediği gibi, şimdi de gitmemişti. En azından gittiği günden sonra, ona ne kadar kırgın olsam da, onsuz yapamayacağımı da anladığım için mesaj atıp durmuştum. İlk günkü mesajlarıma tam 4 gün sonra cevap vermişti. Beni arayarak... Söylediğine göre oldukça kalabalık bir yerde olduğundan telefonunu kaybetmiş ve mesajlarımı görmemiş, günler sonra beni aramaya karar verdiğinde de mesajlarımı görmeden aramıştı. Beni düşünerek... Ona nerede olduğunu soramamıştım, nasıl olduğunu ve ne zaman döneceğini sormuştum. Söylediğine göre iyi olmaya çalışıyordu ve ne zaman döneceği ise belli değildi.

"Uygar aradı sen uyurken." Melisle beraber mutfağa girerken Emir'in söyledikleriyle duraksadım ve ona döndüm.

"Ne? Ne dedi? Ne zaman gelecekmiş?"

"Öylesine aramış. Fırsat bulduğu zaman yeniden arayacakmış."

"Ne zaman gelecek peki?"

"Sormadım. 2 haftadır belli değil diyor zaten." Moralinin bozukluğu dikkatimi çektiğinde içim sıkıntıyla doldu.

"Arayayım mı? Belki açar."

"Arama." Hızla bana döndüğünde yerimde zıplamıştım. "Müsait olduğunda seni arayacağını söyledi zaten." Emir'in gözleri kızarmıştı. Melis de bunu fark etmiş olacak ki ona doğru ilerledi ve yüzünü avuçlarının içine aldı.

"Emir sen ağladın mı?" Birkaç saniye sessiz kalsa da, Melis'in ısrarlarına daha fazla dayanamadığından sıkıntıyla sandalyeye oturdu ve derin bir nefes verdi.

"Kızlar size yalan söylemek istemiyorum. Lütfen zorlamayın beni."

"Bize yalan söylemek zorunda değilsin. Ne oldu söyle, birlikte halledelim." Melis'in ikna edici ses tonu muhtemelen Emir'i yatıştırmıştı ama beni daha da endişelendirmişti.

"Kötü bir şey oldu değil mi? Uygar'a mı?" diye sordum.

"Cenazede bir şeyler olmuş. Tam anlatmadı ama amcası yaralanmış sanırım."

"Ne cenazesi?" diye sordum kafa karışıklığıyla.

"Babaannesi vefat etmişti dün." Babaannesinin hasta olduğunu, o yüzden gittiğini söylemişti ama vefat ettiğini söylememişti. Dün telefonda konuşmuştuk ama. Gerçi 3 dakikanın ardından etrafındaki kalabalıktan dolayı onun sesini ayırt edememeye başladığımda telefonu kapatmıştık ama öncesinde de söylememişti. Babaannesiyle nasıl bir ilişkisi olduğunu bilmiyordum ama çok üzülmüş olmalıydı. Aklıma takılan ve beni oldukça telaşlandıran diğer şey ise cenazede ne olduğuydu. Amcasının yaralanacağı nasıl bir olay yaşanmış olabilirdi ve Uygar'a bir şey olmuş muydu?

"Uygar'a bir şey olmadığına emin misin?" dedi Melis, birkaç dakikanın ardından.

"Bir şey olmadı dedi." Emir'in sesi titrediğinde, Melis de benim gibi yorumlamış olacak ki yeniden sordu.

Serseri //yarı texting//Where stories live. Discover now